• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
13 Eylül 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Zamanın ruhu ruhsuzluktur – Musa Piroğlu

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
19 Şubat 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

“Size kan, ter ve gözyaşından başka verebileceğim bir şey yok”. Winston Churchill ağır trajik sonuçları olacak, yıkım ve felakete yol açacak olan İkinci Dünya Savaşı’na girerken, İngiliz halkına Bayron da Con Dunne’dan yaptığı bu alıntı ile seslenmişti. Savaşın acı gerçeğini tüm çıplaklığı ile sergilerken, halka bu gerçeği göğüslemesi çağrısı yapmıştı. İngiltere bir savaşa giriyordu ve onu savaşa sokan hükümet halka sadece kan ve gözyaşı vadedebilirdi. Ağır ekonomik kriz ortamında zor bir seçime hazırlanan ve kazanmak için her şeyi göze almış bulunan Erdoğan da, iş isteyenleri azarlayıp domates biber fiyatlarını mermi fiyatı ile kıyaslarken benzer bir vaadi tekrar ediyor. AKP-MHP koalisyonunun halka savaş, kan, yoksulluk ve ölüm dışında verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Churchill, halkı başlamış bulunan bir savaşın faturasını göğüslemeye hazırlıyordu, Erdoğan ise halka savaş çıkarmayı vadediyor. Bu vaadin, muhatapları tarafından ne kadar ciddiye alındığı ise henüz belli değil. Zira seçim üzerinden yürütülen tartışmalar zamanın bütünsel bir kavrayışının olup olmadığını sorgulatır bir mahiyet içeriyor.

İletişim, bilişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişme dünyayı küçültüp bilginin, metanın, para ve emeğin akışkanlığını sağlarken, aynı zamanda zamanın da hareketlenmesine hizmet etti. Bilgi ve haber akışındaki hızlanma hayatın ritmini de hızlandırırken, bu ritme ayak uydurma çabası beraberinde zamanı yakalama çabasını da getirdi. Zamanın hızlı akışı karşısındaki yetersizlik, “an”ı yakalama, “an”ı kavrama ve “an”ı yaşama diyebileceğimiz güncel davranış tarzını hâkim kılan bir durumu yarattı. Sermaye, iş yaşamını esnekleştirip kalıcı ve bütünsel iş ilişkilerini yok ederken, gündelik hayatta da her şey benzer bir görünüm kazanmaya başladı. Zamanın hızı yeni olan her şeyi hızla eskitirken, bilgi ve haber kadar olanı anlama çabası da aynı hızla eskimeye başladı. Zamanın aklına yetişemeyip bütünü anlama kabiliyetini giderek yitiren zihin, “an”a odaklanıp giderek “an”ı bütünün yerine ikame etmeye başladı. Benzer bir şekilde “an”ın peşinden koşan siyaset, gündemin hareketliliği ve akışkan değişkenliği karşısında giderek atıl duruma düştü. Anın tahlili ve bu tahlil üzerinden tariflenen politik duruş, bütünselin yerine geçti. Taktik stratejinin yerine ikame edildi.

Zamanın ruhu kavramı gündelik siyasette, olanı temel alan ve kendisini verili durum üzerinden meşrulaştıran kaba bir pragmatizmi kabullendirmenin temel araçlarından birisi olarak da kullanılıyor. Zamanın ruhu “an”ı yakalamaksa ve yaşamaksa siyasal analiz de kendisini “an”ı yakalamak ve anlamakla sınırlandırıyor. Bu durum siyasal iktidarın kendisini kitlelere kabul ettirmesinin bir aracı haline dönüşürken, toplumsal muhalefeti iktidarın gündemini kovalayan ve bu nedenle bütünsel analizi bir kenara bırakıp, ansal duruşlar sergileyen bir kısırlıkla yüz yüze bırakıyor. İktidar, bütünsel bir perspektifle kendi geleceğini inşa ederken, gündelik hareketi de bu strateji ekseninde şekillendiriyor. Neredeyse bütün medya araçları üzerinde sağlanan denetim, iktidarın gündemi istediği gibi yönlendirmesini kolaylaştırırken bu imkânlarından koparılmış bulunan toplumsal muhalefet, zamanın ruhuna uyarak aslında siyasal iktidarın istediği yere geliyor. Zamanın ruhu ruhsuzluktur.

Seçimler meselesinin anlık hesaplar ve yan yana gelişlere kilitlenmiş bir şekilde okunması, seçimlere kilitlenip yaşanmakta olandan kopulmasını beraberinde getiriyor. Ülke ağır ve sıkıntılı bir süreçten geçerken saray, seçimleri sadece kendi iktidarını perçinlemenin, iç ve dış dengelerini ayarlamanın bir aracı olarak ele alıyor. Buna karşılık karşısındaki güçler yaşanmakta olan ağır baskı sürecini unutmuş bir şekilde koltuk hesabı denilebilecek bir tartışma ve yan yana geliş hesabı yapıyor. Toplumsal muhalefet bu tartışmayı doğal olarak muhalefetin en büyük ve ciddi öznesi HDP üzerinden yürütüyor. Taktiksel bir durum olan seçim politikaları, ülkenin bütünsel gerçekliğinden koparılıp ana sıkıştırıldığında, stratejik olanın yerine ikame ediliyor. Bu ikame ediş beraberinde ülke gerçekliğinin de görülmez hale gelmesini getiriyor. HDP’ye, Kürt siyasetine ve onunla yan yana duran sola vurmak en kolay ve izah edilir hale geliyor. Anlık tahlil sağdan ya da soldan Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkilerin sorgulanmasını, ona cephe alınmasını ya da ondan uzaklaşılmasını izahın bir aracı haline getiriyor. Oysa saray halka savaş vadediyor ve bu savaş politikasını hoyrat bir şovenizm üzerinden yapıyor. Bu böyle okunduğunda, en kaba haliyle bile saray politikalarını boşa düşürmenin en temel yolunun Kürt halkına karşı yürütülen savaş, imha ve tecrit politikalarına karşı çıkmaktan geçtiği görülür. Anın kendisine odaklanma, yaşanmakta olan bu bütünsel gerçeğin gözden kaçmasına yol açıyor. İşçiyle, kriz koşullarında ağır saldırı altında olan işçi sınıfı mücadelesi ile saldırı altındaki Kürt halkını ortak mücadelede birleştirme çabası, anlık seçim hesapları ve analizlerine kurban ediliyor. Zamanın ruhu sarayın ruhudur, ona teslim olmak saraya diz çökmek demek olacaktır.

Ağır baskı sürecinde sarayın seçimlerle, hele ki yerel seçimlerle devrilmeyeceği görülmeli, an değil bütün temel alınmalıdır. Gelmekte olanın hem siyasal, hem toplumsal hem de ekonomik yönden ağır bir fırtına olduğu görüldüğü anda seçim meselesi, sadece gelmekte olanın nasıl ve hangi güçlerle karşılanacağı tartışması haline gelir. Esas olan sarayın devrilmesidir.

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

45 yıldır süren darbe: 12 Eylül

45 yıldır süren darbe: 12 Eylül

Yazar: Bedri Adanır
13 Eylül 2025

Darbe kelimesinin kökeni “darp etmek” eylemine dayanır. Siyaset literatüründe darbeler, egemen sınıfın ve onun siyasi temsilcilerinin çıkarları ile toplumun genel...

Büyüme kimin için?

CHP, yargı sopası ve çözüm süreci

Yazar: Bedri Adanır
13 Eylül 2025

CHP kuşatma altında. 2023 yerel seçimlerinde CHP, hemen bütün büyükşehirleri kazanarak iktidara en yakın alternatif haline geldi. DEM Parti’nin ‘Kent...

Mimas dağından yankılanan barış sesleri…

Mimas dağından yankılanan barış sesleri…

Yazar: Özge Kar
13 Eylül 2025

Bedreddin Müritlerinin, Osmanlı zulmüne başkaldırdığı ve kendilerinden on kat büyük ordulara karşı “baş açık, yalın ayak ve yalın kılıç” çarpıştığı...

Türk-İsrail ‘savaşı’ ve Sumud

Türk-İsrail ‘savaşı’ ve Sumud

Yazar: Heval Elçi
13 Eylül 2025

Akdeniz sularında büyük bir uluslararası dayanışma filosu bugünlerde Gazze’ye doğru ilerliyor. İki hafta önce Barselona’dan yola çıkan Sumud (Arapça “Azim”)...

Bu yılki ‘Dünya Barış Günü’ diğer yıllardakinden neden daha önemli?

12 Eylül 1980 askeri diktatörlüğünden 12 Eylül 2025 mutlak otoriterliğine: Hangisi daha tehlikeli?

Yazar: Heval Elçi
12 Eylül 2025

Bugün Türkiye tarihinin en karanlık günlerinden birinin, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinin 45. yıldönümü. ABD ve CIA tarafından kontrol edilen...

Eski sözcük

Eski sözcük

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
12 Eylül 2025

Kelimeler haykırıyor ve haksızlığa uğruyor bir gün, hem de bir anda. Değişiyor tarih ve talih orada. Rotasını şaşırmış biri bir...

Sonraki Haber

Açlık grevleri, özgür yurttaşlar ve seçimler - İshak Karakaş

SON HABERLER

OVP’nin tarım öngörüsü: Hiçbir şey

OVP’nin tarım öngörüsü: Hiçbir şey

Yazar: Aziz Oruç
13 Eylül 2025

45 yıldır süren darbe: 12 Eylül

45 yıldır süren darbe: 12 Eylül

Yazar: Bedri Adanır
13 Eylül 2025

Büyüme kimin için?

CHP, yargı sopası ve çözüm süreci

Yazar: Bedri Adanır
13 Eylül 2025

Mimas dağından yankılanan barış sesleri…

Mimas dağından yankılanan barış sesleri…

Yazar: Özge Kar
13 Eylül 2025

Türk-İsrail ‘savaşı’ ve Sumud

Türk-İsrail ‘savaşı’ ve Sumud

Yazar: Heval Elçi
13 Eylül 2025

İmamoğlu’nun diploma davasında ilk duruşma görüldü

İmamoğlu’nun diploma davasında ilk duruşma görüldü

Yazar: Yeni Yaşam
12 Eylül 2025

Yenişehir’de festival coşkusu: Barışın yolu kültür ve sanattan geçiyor

Yenişehir’de festival coşkusu: Barışın yolu kültür ve sanattan geçiyor

Yazar: Yeni Yaşam
12 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır