Taksim Dayanışması, Gezi eylemleri hakkından hazırlanan iddianameye ilişkin basın toplantısı düzenledi. Bileşenler ‘Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz’ dedi
Taksim Dayanışması, Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında Osman Kavala, Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Mücella Yapıcı ve Can Atalay’ın da bulunduğu 16 kişi hakkında hazırlanan iddianameye ilişkin basın toplantısı düzenledi. Karaköy’de bulunan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nde düzenlenen toplantıda “Karanlık gider Gezi kalır” pankarttı asıldı. Toplantıya, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Musa Piroğlu, Oya Ersoy, Huda Kaya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Ali Şeker, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, Gezi eylemleri sırasında polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, Avukat Can Atalay ile çok sayıda kişi katıldı.
‘Gezi bu toprakların eşitlik, özgürlük ve adalet umududur’
Taksim Dayanışması adına açıklamayı Mimar Mücella Yapıcı okudu. “Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz” diyerek konuşmasına başlayan Yapıcı, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geçtiğimiz hafta kabul edilen, hiçbir somut delile dayanmayan, tamamen komplo teorilerinden ilhamla yazılmış akıl dışı bir iddianameyle Gezi’nin tarihi yeniden yazılmak isteniyor. Gezi’yi lekelemeye yönelik beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi biz yaşadık, biliyoruz! Gezi bu toprakların eşitlik, özgürlük ve adalet umududur” dedi.
‘Gezi’yi karalamanıza izin vermeyeceğiz’
Gezi’nin, ülkemizin toplumsal tarihinin en parlak ve onurlu sayfası olduğunu ifade eden Yapıcı, “Çaresizce iddia ettiğiniz gibi içeriden veya dışarıdan bir şefi, reisi, yönlendiricisi, talimat vereni, tepe örgütü, finansörü yoktur! Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz. 2013 yılının Haziran ayından beri sistemli bir şekilde sürdürülen bu algı dayatmalarına toplum ve kamuoyu tarafından itibar edilmediği gibi, Gezi Direnişi’nin demokratik hak ve ifade özgürlüğü çerçevesinde son derece meşru ve anayasal bir zeminde gerçekleştiği daha önce verilen yargı kararlarıyla da tescil edilmiştir. Ancak tüm bu gerçeklere rağmen, 16 kişinin ağırlaştırılmış müebbet ve bir dizi ek ceza istemiyle yargılanıyor olmaları, ülkemizde yargı erkinin siyasal iktidarın bekasını korumakla görevli bir birime dönüştüğünü gösteren son örnek olmuştur” ifadesinde bulundu.
‘Gerçek suçlular yargılansın’
Yapıcı konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Barış talep eden akademisyenlerin terör faaliyeti kapsamında yargılanıp cezalandırılmalarının mesleki ve anayasal görevlerini icra eden avukatların seslerini kısmak için akıl almaz suçlamalarla hapsedilmeleri; gerçeğin peşine düşen gazetecilerin delilsiz, mesnetsiz iddialarla terörist ilan edilmeleri, iktidarın muhalif fikirlere ve seslere karşı düşmanlığından ve yürüttüğü yanlış politikaların toplum nezdinde yarattığı derin rahatsızlığın farkında olmasından kaynaklanmaktadır. Tam da bu nedenledir ki, Gezi sürecine dair asıl hesap vermesi gerekenler, bu iddianamede Davacı ve Mağdur sıfatlarıyla yer almaktadırlar. Onlarca arkadaşımızın ölümüne, onlarcasının gözlerini kaybetmesine, binlercesinin yaralanmasına sebep olan akıl almaz polis şiddetinin emirlerini verenler, bu şiddeti uygulayanları koruyup kollayanlardır Gezi’nin gerçek sanıkları. Kendi yurttaşlarının yurdun dört bir yanından barışçıl eylemlerle haykırdıkları haklı ve meşru taleplerine kulak vermek yerine; devletin adalet mekanizmasını, bu demokratik talepleri bastırmak ve toplumun bir kesiminden düşman yaratmak için kullanmak isteyenlerdir Gezi’nin gerçek sanıkları.”
‘Geleceğimiz lekelenmeye çalışılıyor’
İddianamede somut hiçbir delilin olmadığını sözlerine ekleyen Yapıcı, “Kırılan araba camlarını bir bir sayanların, orantısız polis şiddetiyle kaybettiğimiz canlarımızı görmezden geldikleri ‘anlaşılmaktadır.’ Zarar gören çöp konteynırları eksiksiz kayda geçirilirken, görevli polislerce nişan alınarak atılan gaz fişekleri yüzünden gözünü kaybeden onlarca arkadaşımızın görmezden gelindiği ‘anlaşılmaktadır.’ Bu iddianameyi yazanların, özel hayatların ifşasından başka hiçbir hukuki iddiaya dayanak oluşturmayan telefon tapelerini sayfalarca peş peşe dizmelerinden, hukuk dışı bazı amaçlara hizmet etmeyi amaçladıkları ‘anlaşılmaktadır.’ Bu iddianameyi yazanların sadece geçmişi lekelemeyi değil, ortak geleceğimizi de karartmayı hedefledikleri ‘anlaşılmaktadır’” diye konuştu.
İlk duruşma 24 Haziran’da
Yargılanmak istenen 16 kişi nezdinde, Türkiye’nin 80 kentinde Gezi’ye katılarak anayasal haklarını kullanan, demokrasiye güç vermiş milyonlarca yurttaşın yargılandığını dile getiren Yapıcı, “Bu anlamda, siyasi iktidarı desteklemek için kendi yarattıkları yalan dünyasında her türlü akıl dışı habere, iftira ve karalama gayretine girişenlere karşı. Tüm yurttaşlarımızı bu 657 sayfalık iddianameyi bizzat okumaya davet ediyoruz. İstanbul 30’uncu Ağır Ceza Mahkemesi bu iddianameyi 4 Mart 2019’da kabul etmiş, ilk duruşma için de 24-25 Haziran 2019 tarihlerini göstermiştir. Bu akıl ve hukuk dışı iddianame derhal geri çekilmeli, iddianamede görüldüğü üzere somut hiçbir delil olmadığı halde kurgu ithamlarla tutuklu yargılanan Mehmet Osman Kavala ve Yiğit Aksakoğlu derhal serbest bırakılmalıdır” diye konuştu. Yapıcı, “Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz” diye belirtti.
‘Demokrasiyi bu ülkede kendi ellerimizle kuracağız’
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz da “Biz nasıl Gezi’ye sahip çıktıysak orada bizimle omuz omuza olan arkadaşlarımıza da sahip çıkacağız” diyerek hazırlanan iddianamenin iktidarın kirli siyasi propaganda aracı olduğunu söyledi. Gezi’nin bu ülkenin başına gelen en güzel şey olduğunu vurgulayan Koramaz, “Gezinin saçma sapan şeylerle kirletilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
Daha sonra söz alan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Bu ülkenin en aydınlık sayfalarından birini karartmaya çalışıyorlar. Hayal ürünü iddianamenin 6 yıl içinden yeniden gündeme getirilmesinin nedeni biliyoruz. İşsizliğin olduğu, işçilerin hayatını kaybettiği, açlığa mahkum edilen, yönetemediği ülkede algı operasyonu yapmaya çalışıyor. Bir kişinin ağzından çıkan bir sözün kanun olduğu bir ülkede Gezi onlar için tehdittir” dedi. Çerkezoğlu, “Emeğin gücünü ve demokrasiyi bu ülkede kendi ellerimizle kuracağız” diye seslendi.
‘Gezi adil ve özgür bir dünyanın dışa vurumudur’
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, ülke sorunlarına dikkat çekerek “Gezi adil ve özgür bir dünyanın dışa vurumudur” dedi. Gezen, “Bizler bugün içinde bulunduğumuz tek adam rejimine parkta forumlarla, kendi hayatımızın öznesi olmak istiyoruz demiştik. Bugünde aynı şeyi diyoruz” diyerek Gezi’nin taleplerine ve yargılanan arkadaşlarını sahip çıkmaya devam edeceklerini söyledi. Gezen, “Önümüz aydınlık bu karanlığı Gezi’nin ışığı aydınlatacak, gezinin ışığı hiçbir zaman bitmeyecek” diye seslendi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, “650 sayfalık hayali iddianameyle Gezi’nin yargılanmasına anlam veremiyor ve şiddetle ret ediyoruz. O süreçte onlarlaydık, bundan sonra da onlarla olmaya devam edeceğiz” dedi.
‘Biz de bu suçu işledik ve imza atıyoruz’
HDP Milletvekili Hüda Kaya ise “Ben ve ailem hepimiz başından sonunda Gezi’nin içinde bulunduk. Türkiye toplumun onur duyacağı bir şeydir. Gezinin ruhu içimizde oldukça umut büyüyecektir. Eğer Gezi’de olmak suçsa biz de bu suçu işledik ve imza atıyoruz” diye seslendi.
Taksim Dayanışması’nın bileşenlerinin birlikte fotoğraf çekmesi ve “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganıyla toplantı sona erdi.