Ekonomi Gündemi
Yerel seçimlerle birlikte iktidar tarafından daha bir yüksek tonda dillendirilen meselelerin başında kayyum atamaları ve bu atamaların yapıldığı DBP’li belediyeler gelmektedir. Cumhurbaşkanı ne diyor? “Bunlara devlet para verdi. Ya bu paralar size çukur eşin diye mi verildi? Yoksa millete hizmet için mi verildi? Başka ne yaptılar? Kandil’e gönderdiler. Bu milletin paralarını Kandil’e gönderenlere biz bu ülkede müsaade etmeyiz. İşte onun için ne yaptık? Kayyumlar.” İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da 6 Mart 2019’da benzer cümleleri tekrarlıyor. Merak ettik, DBP’li belediye başkanlarının dosyalarına bakan, mahkemelerine katılan avukatlara sorduk. Çoğu halen tutuklu bulunan DBP’li belediye eşbaşkanlarının avukatlarıdan çok net bir itiraz geldi. Görüştüğümüz avukatlardan Şıvan Cemil Özen ile Barış Oflaz, belediye eşbaşkanları hakkında hazırlanan iddianamelere atıfta bulunarak, bu iddialardan hiçbirinde şu kadar bir yolsuzluk yapıldığı ya da şu kaynaktan bu kadar harcamalar yapıldığı, ya da Kandil’e, örgüte şu kadar para aktarıldığını ifade eden somut bir suçlamanın yer almadığına dikkat çektiler. Av. Özen, Gültan Kışanak hakkındaki 500 sayfalık iddianamede belediye kaynaklarının örgüte aktarılması ya da yolsuzluk, kanun ve hukuk dışına çıkılarak harcama yapıldığını belirleyen, somutlayan tek bir iddianın yer almadığının özellikle altını çiziyor. Aynı vurguyu Av. Barış Oflaz da yaptı. Oflaz, belediye eşbaşkanları için hazırlanan dava dosyaları ya da iddianamelerin hiçbirinde ekonomik yöne ilişkin tek bir somut iddia yer almıyor. Her iki avukat bir noktaya dikkat çektiler. O da DBP’li belediyelerin kayyum öncesi sık sık İçişleri ve Maliye müfettişlerince denetlenmesiyle ilgili. Bu denetimlerde ne mi çıktı? Bir tek yasa dışı bir harcama ya da yolsuzluk tespit edilebilmiş değil.
Bol keseden dağıtma!
Gözler 31 Mart seçimleri sonrası kayyum atanan belediyelerin durumuna çevrildi. Durumun sıkıntılı olduğunu ortaya koyan Sayıştay raporları sayılmazsa, ne olup bittiği bilinmiyor. HDP’li Kayapınar ilçe belediye eşbaşkan adayı Necati Pirinççioğlu’nun, belediye ait yüz milyonlarca TL’lik taşınmazın, aralarında Bilal Erdoğan’ın yönetiminde yer aldığı TÜRGEV’in de bulunduğu kuruluşlara devrettiği iddiası var. Bu örneklerden sadece biri…
Tek hesap uygulaması ile belediyeler
Kamuoyunda ağırlıklı görüş, kayyum atanan belediyelerin, 31 Mart seçimlerinde HDP’li adaylarca kazanılacağı yönünde. Ancak belediyeleri kazanmak kadar sonraki gidişat merak ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kayyum uygumasına yeniden gidilebileceği yönündeki ifadelerinden de ziyade, “Yerel yönetim bütçesinin Varlık Fonu’na bağlanması önem kazanıyor. Bu kararla belediyeler merkezi hesaba bağlanıp tek fonda toplanmış oldu. Dolayısıyla belediyeler harcayacakları her kuruş için merkezi hükümetten talepte bulunacaklar.” Doç. Dr. Ulaş Bayraktar, yerel yönetimlerin tek hesap marifetiyle etkisiz hale getirilip koordinasyon eliyle valiliğe bağlı kılınabileceğini uyarısında bulunuyor. Tıptı 12 Eylül darbesinde askeri yetkililere bağlanması gibi…
Şimdi ne olacak?
Soru bu… Devletin egemenlik gücünü orantısız kullanarak HDP’yi ve Kürt meselesini ötekileştirdiği bir süreçte, bir kez daha en yığınsal katılımlarla kutlanan bir Newroz’a tanık olduk. Hükümet ve devlet, kendisi için nasıl bir sonuç çıkaracak? Bu aynı zamanda, önümüzdeki sürecin en çok cevabı aranan sorusudur… Bir anlamda sistemin geleceği açısından da kritik bir öneme işaret ediyor. En çok da 31 Mart seçimleri sonrasını. Bu yığınsal katılım, 31 Mart gecesi Kürt illerinde kayyum öncesi tablonun bir kez daha yerelde ortaya çıkacağının da işaretini veriyor. Newroz’daki kalabalıklar, hükümetin izlediği zorla el koyma biçimi olarak kayyum politikasına itirazının toplamı olarak hem iç hem de dış kamuoyunun net okuma yapacağı bir ifade oldu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, geçtiğimiz günlerde “Kayyum memnuniyetinin 94 yerde yüzde 60-65’in üzerinde bulunduğu” yönündeki açıklaması ile Newroz’daki fotoğraf yan yana konulduğunda, hükümetin topluma dikte etmek isteği görüşünün aksine, toplumun kayyumları değil, cezaevlerine atılan belediye başkanlarını sahiplendiğinin işaretini veriyor. Bölgenin en güçlü partisi olmasına rağmen HDP’nin sert bir tonda dışlanmaya tabi tutulması, muhalefet partileri olan CHP ve İYİ Parti’nin de buna güç vermesini şöyle okumak pekala mümkün: Seçimlerde HDP’nin kayyumlu belediyelerde elde edeceği başarı, sistem açısından İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya’daki el değiştirmelerden daha kritik bir öneme sahip. Yoksa “beka” dedikleri bu mu?