Müslüman feministlerin giderek artan görünürlüğünden rahatsızlık duyulduğuna dikkat çeken Berrin Sönmez, ‘Kadın hareketi toplumsal kutuplaşmayı durduracak etkiye sahip ve bu ürkütücü geliyor’ dedi
İstanbul’da 8 Mart günü gerçekleşen 17’nci Feminist Gece Yürüyüşü’nde polis saldırısına maruz kalan kadınlar, “ezanı ıslıkladılar” sözleriyle hedef gösterilmiş ve yürüyüş manipüle edilmişti. Seçim meydanlarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kadınları hedef gösteren açıklamalarını, hükümet yetkililerinin tehdit ve hakaretleri izledi. Öyle ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir televizyon programında Feminist Gece Yürüyüşü’ndeki ezan manipülasyonunu tekrarlayarak Çorum ve Maraş olaylarını hatırlattı. Tüm bu tartışmalar gündemdeki yerini korumaya devam ediyor.
‘Kadınlar daha kararlıydı’
Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist yazar Berrin Sönmez, bir önceki yıl da Feminist Gece Yürüyüşü’nün engellendiğini ve İstiklal Caddesi’nin kadınlara kapatıldığını hatırlatarak, “Bu yıl kadınlar da güvenlik güçleri de daha kararlıydı. Yine de önleyemedikleri için 8 Mart’ın ertesinde karalama kampanyası hem iktidar hem destekçileri tarafından medya ve sosyal medya aracılığıyla sürdürüldü. Hiçbir politik örgütlenme böylesi yürüyüşler yapamazken, bu ortamda kadınların yürüyebilmesi de etkenlerden. Ama her halde en önemlisi, kutuplaşma ortamında her politik duruş kendi safına çekilmişken, kadın hareketinin hala farklı kesimlerden farklı politikalardan kadınları aynı alanda, aynı söylemde birleştirebilme gücünü kırabilmek için yani kutuplaşma iklimini sürdürebilmek için tercih ediliyor” ifadelerini kullandı.
İslami değerler…
İktidarın kendi politikalarını sürdürebilmek için geniş halk kesimlerinin kadınları “potansiyel suçlu” olarak görmesini sağlamak istediğini belirten Sönmez, “1970’lerin büyük acılarından Çorum ve Maraş olaylarıyla gerçekte 8 Mart Gece yürüyüşü arasında en ufak bir benzerlik olmadığı halde kullanılan benzetme ile halkın zihnini bulandırmayı hedefliyorlar. Bir de galiba gelecek yıl 8 Mart Gece Yürüyüşü’ne daha keskin yasaklar getirmek için gerekçeler üretiliyor bu söylemlerle” diye konuştu. Tüm dünyada yükselen ırkçılığın dini inançların sömürülmesi şeklinde gerçekleştiğini ve etnisitenin ırkçılığın yeni biçimi olarak karşımıza çıktığını vurgulayan Sönmez, “Bir yerlerde İslamofobi yükselirken, bizde de İslami değerlerin aşırı ön plana çıkarılması, aşırı anlamlar yüklenmesi biçiminde devletçimilliyetçiliğin aracına dönüştüğünü görüyoruz. Pragmatik muhafazakar politikacıların seçimi kazandıracak her söylemi kullanması bilinen gerçeklerden zaten. İktidarda kaldıkları sürece nelere zarar verdiklerini önemsemezler” dedi.
‘Allah mısınız aileniz batsın’
8 Mart’ta en çok hedef alınan kesimlerden birinin de muhafazakar kadınların tuttuğu pankartlar oldu. Başörtülü bir kadının, “Allah mısınız aileniz batsın” yazılı pankartı sosyal medya da hedef gösterildi. Sönmez’e göre, pankartları nedeniyle dindar kadınların eleştirilme ve itham edilme nedenlerinden birinin, Müslüman feministlerin giderek artan görünürlüğünden rahatsız olunması. “Çünkü Müslüman feministler arttıkça, feminizmi şeytanileştiren geleneksel argümanları zayıflıyor’ diyen Sönmez, şöyle devam etti: “Din özellikle İslam karşıtı ithamıyla feminizmi yabancı, dış tehdit olarak sunamaz hale geliyorlar. Bir diğeri pankartların içeriğiyle ilgili. Bu içeriklerin geniş kesimlere açıkça şok bir etki yaptığını görebiliyoruz. Ezber bozuyor çünkü. Ama tabii daha yaygın olarak patriyarkal tutumun din anlayışını bilinçli sürdürmek isteyenler durumun farkında olarak adeta ‘mevzi kaybetme’ endişesiyle saldırganlaşıyor. Bir de kutuplaşma sürecinden siyasi fayda umanların toplumsal kesimler arasındaki ortaklaşma ihtimalini bile yok etme arzusu var. Kadın hareketi içinde her politik duruştan, her düşünce ve inançtan kadınların birlikte hareket edebilmesi toplumsal kutuplaşmayı durduracak buz kırıcı etki gücüne sahip ve bu ürkütücü geliyor olmalı.”
Habibe Eren/Ankara-Jinnews