6-8 Nisan’da, 15 ülkeden 200 civarı katılımcı ile 3 gün süren Mezopotamya Su Forumu Ortadoğu’nun demokratik kentlerinden olan Süleymaniye’de yapıldı. Elbette en güzel sonuç bir sonraki forumun Amed’de yapılması olsa da, suyun sistem tarafından tahakküm altına alınması ve bunun küresel ölçekte savaşlar için araçsallaştırılmasının açığa çıkması açısından son derece önemli idi. Su ve suya erişimin tüm canlılar için yaşam hakkı olduğu, piyasalaştırmasının önlenmesi için çözümler üzerine tartışmalar yürütüldü.
Tüm katılımcılarla bu yönlü bir tutum alınarak bu yönlü mücadelenin örülmesine dair yöntemler sunuldu. Aynı sorunun farklı açılardan farklı kaynaklar olduğu noktasından çıksa da kapitalist modernist sistem mutabakat noktası oldu.
Üç günün sonunda mesafe kültür ve dil olarak çok uzak görünse de katılımcıların ortak paydalarda buluşması da forumun başarı, gerek ve gerçekliğini ispatlar nitelikteydi. Açığa çıkan önemli sonuçlardan biri de su varlıklarının korunmasına yönelik mücadeleye erken başlayan ülkelerdeki aktivistlerin konuya daha derinlikli ve gerçekçi yaklaşmalarıydı. Daha çok çözüm odaklı yaklaşım göstermeleri ön plana çıktı. Tam da doğadaki çeşitliliği esas alan yaklaşımların tüm renkleri hakimdi.
Salt çevrecilikle su ve doğal tüm varlıklara yapılan saldırıların açıklanamayacağı, kapitalizmin varlık nedenlerinin doğa, birey ve toplumun sömürülmesi ve tahrip edilmesine dayandığı ve bu nedenle ekoloji mücadelesinin radikal bir demokrasi mücadelesi olduğu konusunda vurgu yapıldı.
Yeniden hukuk ve barış çalışmaları yürüten kurumların kurularak sistemin yeşil yüzü olan kurumlara alternatif yapıların kurulup işlev kazandırılması konusunda çalışmalar yapılması gerektiği karar altına alındı. Komitenin önerisiyle dünyada ses getiren ve kimliksizleştirme, kültürsüzleştirme ve göçertme odaklı olan toplumsal ve tarihsel yapıları sular altında bırakarak toplumsal hafızanın yok edilerek egemenler tarihinin tekliğini esas alan yaklaşımlara karşı on yılları bulan Hasankeyf mücadelesine özel atıf yapılarak forumca bu mücadelenin yükseltilmesi için çalışmaların güçlendirilmesi kararlaştırıldı. Kapitalizmin öğretileri dışında bir dilin oluşturulmaya ihtiyacı olduğu açığa çıktı.
Bunun en güzel örneği de; Rojava bölgesi dahil İran, Irak’ın sularının kesilmesi durumunda yaşanan sorunu teknik detaylara boğmak yerine tanımlama olarak ‘’Suyumuz akmıyor’’ gibi basit, anlaşılır ve temel hakların ihlalini içeren anlatımların hakim olduğu dilin kullanılmasının kolaylaştırıcı olacağının açığa çıkmasıydı.
Doğada sınırlar yaşama dairdir; hava, su ve yaşam koridorları egemen sistemin sınırlarını tanımaz. Sınırları aşan sular konusunda tartışmalar yaşandı ve sınırları aşan sular yoktur, sulara sınır çeken kapitalist- sömürgeci anlayışlar ve yasalar vardır gereceği açığa çıktı. Dünyada bu denli geniş kapsamlı dayanışma ağlarıyla su varlıklarının korunması için mücadeleye devam edilmesi gerektiği sonucuna ulaşmış ve sonuç olarak amacına ulaşmış ve gelecek vaadeden mücadelelerin açığa çıkmasından dolayı bu forum için söylenecek en anlamlı cümle ise; “Başê”dir.