Aynaların fizikteki nesnel konumu ve cisimleştirilmiş odak noktaları oldukça karmaşık bir meseledir. Onun için fizik disiplinin kapsadığı yerden ziyade, toplumsal halinin nesnel görüntüsünden bir aynaya bakacağız. Bu aynanın ne o evlerle ne de evlilerin bu aynayla pek alakası yoktur. Bu ayna fizikteki çukur aynasıdır. Buradan bakarken o aynadaki görüntünün gerçek ve sanal halinin tamamına göz atmaya çalışacağız İstanbul seçimleri üzerinden.
Lakin “çukur aynası” fizikteki kuralına göre en azından iki ışınsal cismi paralel çizgiler olarak aynı noktada aktüelize edebilen ve aynı noktada kesişmelerini sağlayabilen olgusal bir görüntü odağıdır. Dolayısıyla aynanın mekanik donanımı olmaksızın gönderilen ışınların birbirleriyle kesişmemesi durumu ortaya çıkacak ve bu da elde edilen sonucun gerçek olmadığı anlamına gelecektir.
“Çukur ayna” olgusunu mecazi manada toplumsal bir metafor olarak ele almak neden sonuç ilişkisini belirleyen metotla aynı derecede önemlidir. Çünkü ikisi de aynı içerikle ve aynı mantık dizgesi üzerinde kuruludur. Aynaya yansıyan ışınlar eğer aynı merkezde kesişiyorsa ve görüntüler gerçek ama ışınların kendisi değil de herhangi bir uzantısı aynanın merkez odak noktasıyla kesişiyorsa elde edilene görüntü zahir kalır. Somut verilerle ölçülebilen fizikteki bu kural toplumsal alanın gelişim ve dönüşüm süreçleri içinde aynı derecede geçerlidir.
İster istatistiki veriler, ister toplumsal ve siyasal analizler olsun, varsayım ve sonuç ilişkisinde bir kesişme noktası olmasa, ortaya çıkan sonuç gerçeği yansıtmadığı anlamına gelir. Yani fizikteki ayna mekaniği ile toplumsal ayna arasındaki esas bağlam, bir cismin görüntüsünün aynanın merkezine yansıyış biçimi ile ilgili olması. Bu durum İstanbul seçimleri çerçevesinde aynaya yansıtılmamış zahiri yansımalardır. Dolayısıyla bunun kesişen hali zorunlu kesin bilgiyken genel geçer haliyse ancak rasyonel bir yönelimle ulaşılabilir bir olasılıktır. Aslında akılcılık ekolüne göre bu her iki bilgi türüne ancak akılla yoluyla ulaşılabilir.
Yani doğru bilginin kaynağı, kaynağın hakikati ve aklın o hakikatle kurduğu ilişkidir. Buradan hareketle bütün bu tartışmaların kargaşasında zahiri görüntüler görülebilirken, esas gerçek görüntüler ancak perde üzerine düşürülerek görülebildiğini görüyoruz. Bunun toplumsal tercümesi ise tamamının en önemli parçasının tali bir planda ele alınmasıdır. Oysa hem aşina olduğunuz sıradan akılcılık hem de disiplinler arası çalışmalarının ortaya çıkardığı verili sonuçlar bunun tam tersini söylemektedir.
Yani bir cismin çukur aynanın odak noktasına yaklaşırken görüntüsünün boyunun artıyor olması, hakikati yansıttığı anlamına gelmediği defalarca deneyimlemişizdir. Toplum kuramı açısından bu hakikatin demokratik bir fikre dayanıyor olması önemlidir. Lakin demokrasi fikri, esas itibari ile gücün bir odakta olmaması anlamına gelmektedir.
Onun için kimin ne kazanacağına bakmaktan ziyade 31 Mart yerel seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlara tekrardan çukur aynasından bakmak gerekir. Işınların aynanın odak merkezinde kesişip kesişmediğinden azade olarak son yerel seçimlerle ilgili ortaya çıkan sonucun toplumsal bir yeni dönüşüm sürecinin başlangıcı olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Hem aklın saf hali hem de aynanın odak merkezi bu bağlamda buna işaret ediyor. Bu süreç salt seçim sonuçları odaklı bir noktadan bakılmayacak kadar önemli toplumsal bir yeni sorgulama olgusunu ortaya çıkarmıştır.
Yani mesele salt kazanılan bazı büyük şehirlerin arz ettiği siyasal başarılarla sınırlı bir dönüşüm değildir, o sınırları aşan ve toplumsal bağlamın genelini kapsamayan yapısal bir dönüşümün arifesine tekabül etmektedir. Bu dönüşüm demokrasi fikrine ve toplumsal barış istencine dayanan bir çıkıştır. Söz konusu dönüşümün aynadaki izdüşümü ise ışınların kesişme noktasının tam kendisidir. Diğer önemli yanlarından biri de uzun bir süreden sonra ilk defa mevcut hükümetin yenilmezlik iddiasının toplumsal aynada kırılmasıdır.
Bu iddianın yenilgiyle sonuçlanması toplumda yeni bir mücadele umudu ve kendisine yeniden aynada bakma cesareti doğurduğunu ifade edebiliriz. Bu evre aynı zamanda yeni bakma biçimlerini, yeni görme biçimlerini ve yeni mücadele alanlarını da beraberinde getirmiştir.