Nagehan Alçı 8 Haziran günü önemli bir yazıya yer verdi Haber Türk’teki köşesinde. Alçı’ya göre hükümette yeni çözüm süreci için bir eğilim var. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Binali Yıldırım’ın, Diyarbakır’da Kürt meselesi ile ilgili ettiği sözler bununla ilgili. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüşmesine izin verilmesi de bununla ilgili. Ama yazıya göre AKP’nin iktidar ortaklarında bazıları özgürlükçü yöntemlerle Kürt sorunun çözümüne karşı. Şöyle yazmış Alçı: “Bu tablonun özeti aslında şu: AK Parti şu an tek başına iktidar değil ve ülkeyi yönetirken koalisyon içinde olduğu kimi ‘devlet güçleri’ Kürt meselesinin özgürlükçü yöntemlerle çözülmesini istemiyor.” Yine Nagehan Alçı’ya göre, Bitlis Belediyesi’nde Kürtçe tabelanın indirilmesi bu güçlerin işi. İktidar içindeki farklı kanatların çekişmesi ancak bu kadar açık yazılırdı. Bir kere daha bakalım Nagehan Alçı’nın yazdıklarına: “Çok üzücü ama ‘Devlet içinde devlet’ kavramının AK Parti çevrelerinde yeniden telaffuz edildiği bir dönemdeyiz. Bu noktada 2006-2007’den farklı olan şey bu sefer zinde güçlerin AK Parti ve Tayyip Erdoğan’ı devirmekten ziyade ülkeyi ‘beraber’ yönetme arzusunda olmaları. Hatta bu şekilde Erdoğan’a güç kazandırdıklarını bile iddia ediyorlar.” Alçı, bir MHP’li yetkiliye dayandırarak, MHP’nin Kürt açılımına karşı olmadığını, Kürt açılımına karşı olanların savunma bürokrasisinin üst düzeyindeki bazı isimler olduğu. Bunların da MHP’den çok Vatan Partisi’ne yani Doğu Perinçek’e yakın olduğunu söylüyor.
Akar ve Soylu
Alçı’nın yazdıklarını ve Yıldırım’ın Diyarbakır’da söylediklerini İstanbul seçimleri ile ilgili olduğunu, ciddiye alınmaması gerektiğini söyleyip geçebiliriz. Bunun bir yere kadar doğru olduğunu söylemeliyiz. Seçimi genel olarak kayıp eden, AKP hiç olmasa İstanbul seçimin almak için strateji değişkiliğine gitti. Bu değişkiliğin çeşitli yönleri var. Ancak dikkati çeken Kürt sorunu ile ilgili keskin dönüş oldu. Bu elbette seçimde AKP’nin Kürt seçmende gördüğü kırmızı kartla ilgili bir şey. Bir kanat Kürt seçmeninin hoşuna gidecek bazı adımlar atmak istiyor. İktidar içindeki bazı isimler buna bile rıza göstermiyorlar. Alçı’nın yazısında işaret ettiği savunma bürokrasinin başında Hulusi Akar bulunuyor. Akar, bir siyasetçiden çok bir general görüntüsü vermeyi sürdürüyor. ‘Pençe’ operasyonunu başlatan ve isim babası Akar’dı. AKP’nin İstanbul seçim stratejisi ile çelişen bu adım, hükümet içinde ne kadar tartışıldı, karar nasıl alındı bilmiyoruz. Daha önceki operasyonlarla karşılaştırıldığında AKP’nin çok candan bu operasyonu savunduğu söylenemez. Güvenlik bürokrasisinden ise Süleyman Soylu sorumlu. Nagehan Alçı’nın yazısından hareket edersek iktidar içindeki bu iki kanat çözüme direniyor diyebiliriz.
Halfeti’de de ‘tuhaf şeyler oluyor’
Nagehan Alçı’nın yazısının başlığı ‘Ankara’da tuhaf şeyler oluyor.’ Alçı, Bitlis Belediyesi’nin Kürtçe tabelanın kaldırılmasının iktidar ortağı olan bu güçlerin marifeti olduğunu yazıyor ama Alçı’nın yazısına atıfta bulunarak söyleyelim ki Halfeti’de de ‘tuhaf şeyler oluyor’. Hatta korkunç insanlık suçları işleniyor. Ortaya dökülen bütün belgelere, ifadelere rağmen kimse olayın sorumlularından hesap sormaya kalkmıyor. Yazıyı bağlarken şunları söyleyebiliriz. Kürt sorunu gizlice çözülecek bir sorun değil. Eğer AKP Kürt sorununu özgürlükçü yöntemlerle çözmeyi planlıyorsa, bunu gizlice yapamaz. En başta bu özgürlükçü yöntemlerin ne olduğu açıklanmalı, çözüm planı ilan edilmeli ve kamuoyunca tartışılmalı. Kamuoyuna mal olmadan atılacak adımlar sorunu çözmekten çok, içinden daha çıkılmaz hale getirir. Geçmişteki deneyimler bunu göstermiştir. Bunun ötesinde Kürt sorunu bir demokrasi sorundur, Türkiye demokratikleşmeden Kürt sorunu da çözülemez. Ayrıca çözüm sadece AKP’nin tek başına üstesinden geleceği bir sorun değil, başta Türkiye’nin ikinci büyük partisi olan CHP olmak üzere diğer partiler de çözüme katılmalı. Çözermiş gibi yapmak şimdiye kadar olduğu gibi herkese zarar verir.