Bu yıl 15 Haziran’da başlayan Dokumentarist 12. Belgesel Günleri kapsamında gösterilen ‘Aşk Yegânedir’ (Love is Unique) güçlü bir kadının yaşama ve sevme isteği ile mücadelesi hakkındaki hayat dolu bir film. Dona Alva, Brezilya’da palmiye ve muz ağaçları ile çevrili bir köyde yaşayan 80 yaşında bir kadın. 14 yaşında aşık olmadığı bir adamla evlenmek zorunda kalıyor. Hikayenin geri kalan kısmını kayda alan Hollandalı yönetmen Marina Meijer’den dinleyelim.
Hollanda’da başlayan ve Brezilya’ya uzanan belgesel yolculuğundan bahsedebilir misin bize?
Benim için belgesel sinema duygusal bir alana tanıklık etmektir. Öncelikle kendime soru sorarak başlıyorum. Ondan sonra kendimden uzaklaşıp farklı olanın peşine düşüyorum. Ama aynı zamanda bende olan duyguları içinde barındıran, ilişki kurabileceğim insanları arıyorum. Film akademisinde okurken, hayatımda çok değişiklik oldu. On yıldır devam eden bir ilişkin vardı, bu sırada erkek arkadaşımdan ayrıldım. O süreçte çevremdeki herkes aşk ve sevgi hakkında bana öğütler veriyordu. Çok uzun yıllar önce Brazilya’da bir köyde kalmıştım. O köyün kalp şeklinde olan dağları beni çok etkilemişti. Bütün bu yaşadıklarımdan ve insanlardan uzaklaşmak istedim. Aslında kalbime doğru yola çıktım diyebilirim ve küçük bir kamera yanıma alarak o köye gittim. Köye ilk vardığım gece 80 yaşındaki Dona Alva ile tanıştım. Benden yaşça çok büyük olmasına rağmen kendimi görüyordum onda. Köy halkı ona maço diyor. Alva’da tam o sıralar eşini kaybediyor ve bekar bir kadın. Duygusal anlamda ikimizde yalnızız. 14 yaşında evlenmiş. Bir taraftan kocası, babası, oğulları diğer taraftan kilise. Sürekli onun yaşamını etkileyen, yönlendiren birileri olmuş. Alva’nın evliliği bir aşk hikayesi değil öncelikle onu belirteyim. Alva eşini kaybedince özgürleşmiş. Hayatında ilk defa genç birine aşık oluyor. Bu hikayenin aynı zamanda politik bir yanı da var. Biliyorsunuz Brazilya’nın yeni seçilen aşırı sağcı başbakanı Jair Bolsonaro kendisinden 27 yaş küçük olan Michell Bolsanaro ile evli. Ve bu çok doğal karşılanıyor orada. Alva’da kendisinden 40 yaş küçük bir erkeğe aşık olmuş. Köyde yaşayan herkes tuhaf karşılıyor ve olumlu bakmıyorlar bu duruma. Orada da erkek istediği yaşta bir kadınla evlenebilir ama bir kadın aşık olamaz, evlenemez düşüncesi hakim. Bir taraftan bunu işlemek istedim. Bu Alva’nın aşk hikayesi değil, tam tersi onun yaşama olan sevgisi ve aşka dair inancı.
Dona Alva ile görüşüyor musunuz?
Alva’nın telefonu yok. Ama gelini üzerinden sürekli iletişim halindeyiz. Eylül’de Brezilya’ya gidip filmi izleteceğim ona.
Sizi ve Dona Alva’yı ortaklaştıran duygu sevgi miydi?
iAşk ve sevgiyi izliyorsunuz belgeselde. Ama asıl aradığım şey bir kadının özgürlüğüydü. Kendi ayakları üzerinde duran, kimseye muhtaç olmayan bir kadın. Hem güzel hem çirkin. Bir taraftan da maço. Oturuşu, duruşu sert olan bir kadın. Ben kendi kendime yetiyorum özgüveni. Bir taraftan makyajını yapıp, aşk ve sevgiye ihtiyaç duyması. Bunu kendimde de görüyorum. Bir taraftan kendi yaşamım olsun, ben seçiyim istiyorum. Bir taraftan da yaşamımda birisi olsun beraber ortada buluşalım istiyorum.
Bu özgürlük arayışın ne kadar devam edecek?
Sanırım kendi durumumu Alva’nınkiyle kıyasladığımda ben daha şanslıyım diyebilirim. Ama bir kadın olarak Hollanda’da yaşıyor olsam da, bazen kendimi bir kafese kapatılmış gibi hissediyorum. Orada da halen bir erkek ve kadın arasında tamamen eşitlik yok maalesef.
Neğşirvan Güner / İSTANBUL