• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Temmuz 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Vahşetin pervasızlığı-Musa Piroğlu

Yeni Yaşam Yazar: Yeni Yaşam
16 Temmuz 2019
Kategori: Yazarlar
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Adolf Eichmann, Hitler’in emri altındaki üst düzey bir komutandı. Görevi, Yahudilerin toplama ve imha kamplarına nakil işlemlerini organize edip yönetmekti. Savaş sona erince Eichmann kaçarak ortadan kayboldu. Ancak 1960 yılında İsrail Gizli Servisi MOSSAD tarafından Arjantin’de yakalandı. Milyonlarca insanın ölümünden ve tarifi zor acılarından sorumlu olan Eichmann’ın yargılanması İsrail’de yapıldı. Herkes mahkeme heyetinin karşısında bir canavar, gözü dönmüş bir cani görmeyi beklerken sakin ve yumuşak başlı bir adam hatta sıkıcı bir bürokrat görünce şaşkınlığa düşer. Eichmann’ın tanıdıkları da onun cana yakın, güler yüzlü ve sevilen bir insan olduğunu söylüyordu. Oysa vahşi bir katliamın sorumlularından birisiydi. Ve vahşet tam da burada ortaya çıkıyordu. Sanık işlediği suçun normalliğini savunuyordu, çünkü içerisinde yaşadığı toplum ve görevlisi olduğu devlet açısından yaptığı iş yapılması gerek bir işti, suç değildi.

Hannah Arendt bu durumu kötülüğün sıradanlaşması olarak tarif eder. Eichmann’ın, mahkemede yaptığı savunmada söylediği “sadece, yasalara uygun olarak görevimi yerine getirdim” cümlesinin ardında yatan “devlet memuru” mantığını da farklı bir biçimde eleştirir, “görevini yerine getiren yurttaş” söyleminin sıradanlığını ve bu sıradanlığın ardında yatan milliyetçi ulus-devlet idealizminin kötülüğünün derinliğini açığa çıkarır.

“Bürokratik, sığ ve basmakalıp bir cümle kurmaktan öteye geçemeyen aciz bir insan” olarak tanımladığı Eichmann’ın duruşmalar sırasında yasalara dayandırdığı soğukkanlı açıklamalarını, “kör bir itaat, asla aptallıkla aynı olmayan saf bir düşüncesizlik” olarak niteler. “Kötülüğün Sıradanlığının” bir göstergesi olan bu ne yaptığını düşünmeden ve bilmeden yapma halinin dayanağı olan kamu ahlâkı ve politik yargının gerisindeki insan yaşamını kuşatan sistemi de açığa çıkarır.

Benzer durumların nerdeyse her gün tekrar edildiği bir sürecin içerisinden geçildiği kabul edilmelidir. Mahkemelerde tecavüze uğrayan kadınlara “o saate orada ne işin vardı” diye soran hâkimlerden, genç kadının babasına “kızına sahip çıksaydın” diye bağıran sanık yakınlarına, hukuksuzluğu “ben devletim” diyerek savunan polise pek çok örnekten söz edilebilir. Belki de kötülüğün sıradanlaşmasından değil pervasızlaşmasından söz edilebilir. Zira insana karşı suç işleyenler bunu sıradan bir iş olmaktan çıkarıp kendilerinin hakkı gibi sunmaya başlamışlardır. Bu durumu en iyi özetleyecek durumlardan birisi son hafta içerisinde meydana geldi. Ali İsmail Korkmaz’ın Gezi Ayaklanması sırasında vahşice katledilmesi toplumsal muhalefetin vicdanında derin etkide bulunmuştu. Ali İsmail’in ölüm yıldönümünde kamuoyu yeniden bu vahşeti lanetlerken ona ilk müdahaleyi yapmakla görevli doktorun sosyal medyadan yayınladığı mesaj kötülüğün pervasızlaşmasını açıklar mahiyettedir. Söz konusu doktor mesajında Hipokrat’ın dinsiz olduğunu söyleyip, yemini tutmak zorunda olmadığını, Ali İsmail’in ölümünü izlediğini yazmıştır. Açıkça suç işlediğini, cinayete ortak olduğunu kendi adını vererek açıklamıştır. Bu korkusuzluk değildir, bu pervasızlıktır. Bu pervasızlığın altında yatan birincil neden yargılanmayacağına dair kati inancıdır. İktidardan yana olanların yargılanmayacağı inancı oluşmuştur. Ama ikinci neden yasal yargılanmanın ötesinde toplumsal olarak da yargılanmayacağı inancıdır. Zira kendilerine göre hâkim olan inancı temsil etmektedirler. Yaptıkları verili toplumsal yapının normal gördüğü işleridir. Suç işlediklerine inanmamaktadırlar. İktidara hâkim olan düşman hukuku uygulamasının toplumsal hayatta karşılık bulan hali budur. Kendilerinden olmayan herkes düşmandır ve düşman olanın hiçbir hakkı yoktur. Her çeşit vahşet, saldırıya uğrayanın düşmanlaştırılması ile meşru hale getirilebilir. Kötülük meşrulaştırılmaktadır.

Toplumun yarısının diğer yarısına karşı şiddetinin pervasızlaşması meselesi diğer yarının buna nasıl izin verdiği sorusu cevabı verilmeden izah edilemez. Bu izah yapılmadan bu pervasızlık da ortadan kaldırılamaz. Elbette bu duruma dair ciddi bilimsel sosyolojik analizler yapılabilir. Ancak toplumsal izahın ötesinde şiddetin bu kadar normalleşmesinin siyasal izahının yapılması bir gereklilik olarak durmaktadır. Zira bu normalleşmede saldırganların devlet kaynaklı cesareti ve içerisinde yetiştikleri toplumsal doku kaynaklı pervasızlıkları kadar saldırı altındakilerin sessiz kabulü de etkilidir. Bu durum kendisini saldırı altındakilerin durumlarını izah ediş şekillerinde ele vermektedir. Saldırganlar pervasız ve kaygısız bir dille saldırırken saldırıya uğrayanlar sadece teşhirle ve “unutmamak” kavramsallaştırmasına sıkışan bir naiflikle yetinmektedirler. Aslında bu naiflik tersten bir çaresizliğin ifadesi, saldırıya cevap verilemeyeceğinin kabulü olarak da okunabilir. Saldırgana yaptığının karşılıksız bırakılmayacağı gösterilmedikçe onun gibilerin önünün kesilmesi imkânsızdır. Sıradanlaşan ve pervasızlaşan kötülük edilgen tutum alışlar, teşhirle yetinen kampanyalarla engellenmez. Naiflik değil öfke dile yansımalı, politikada vücut bulmalıdır. Unutmayarak acıları biriktirme işi toplumsal vicdanın görevidir. Devrimci hareketlere düşen; acıların yanına yeni acıların yazılmasını engelleyecek mücadeleyi yükseltmek, yapılandan hesap soracak hale gelmek, mazlumların sığınabileceği adresi örgütlemek olmalıdır.

Yeni Yaşam

Yeni Yaşam

İlgiliYazılar

Sevk-sürgün rüzgarı yeniden esiyor

İdare ve Gözlem Kurulları sorunların odağında!

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Otuz yılını cezaevinde geçiren Abdullah Yılmaz arkadaşın cezası bitmesine rağmen tahliye edilmedi ve Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla tahliyesi...

Barış bir mücadele sorunudur

Barış ve demokrasiye doğru

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Barış ve demokratik toplum süreci şaşırtıcı bir hızla ve ezberleri bozan adımlarla ilerliyor. Demek ki doğru bir politikaya ve bu...

El koyma, çökme, ele geçirme

Neden duymayız birbirimizi, neden görmeyiz gerçekleri?

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

Sözleri dilediğimiz gibi evirip büküp dilediğimiz yorumu yapmak, algı yaratmak için mi, duyduklarımızı anlamayışımızdan mı kaynaklanmakta? Bilinmez. Yoksa iç sesimiz...

Muhalefet mi dediniz?

Demokrasi, yurttaşlık, sınıf mücadelesi

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

1- Sermaye kendi ihtiyaçlarının bilincinde olan ve onları elde etmeye çalışan, ülkenin gidişi hakkında düşünen ve etkilemeye çalışan yurttaşlar değil,...

Hak savunuculuğunun bedeli!

Zıtların birliği ve kapımızdaki yeni savaş

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

Birbirinin tam tersi gerekçelerle barış yönündeki gelişmelere karşı çıkanlar, zıtların birliği manzaraları oluşturuyor. Boşalan alanların kendilerine kalacağı umuduyla atılan hamasi...

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Barışa giden yolda belirsizlikler

Yazar: Yeni Yaşam
19 Temmuz 2025

9-11-12 Temmuz 2025 tarihlerinde yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin son yıllardaki en kritik siyasal kırılmalarından birine işaret ediyor. Öcalan’ın video mesajı, PKK’nın...

Sonraki Haber

Altın madeni için 195 bin ağaç kesildi

SON HABERLER

Keskin Bayındır: Yeni dönemde daha fazla örgütleneceğiz

Keskin Bayındır: Yeni dönemde daha fazla örgütleneceğiz

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Zorê Çayı’nda yapılacak HES’e karşı yürüyüş yapıldı

Zorê Çayı’nda yapılacak HES’e karşı yürüyüş yapıldı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

YJA-Star’lı Çesen ve Gözeten için 7 yıl sonra taziye kuruldu

YJA-Star’lı Çesen ve Gözeten için 7 yıl sonra taziye kuruldu

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Nisêbîn’de şüpheli kadın ölümü

Nisêbîn’de şüpheli kadın ölümü

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

İsrail’den yardım bekleyen Filistinlilere saldırı: 73 ölü

İsrail’den yardım bekleyen Filistinlilere saldırı: 73 ölü

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

Suruç Katliamı’nda yitirilenler mezar başında anıldı: Düşleri yarım kalmayacak

Suruç Katliamı’nda yitirilenler mezar başında anıldı: Düşleri yarım kalmayacak

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

33 ‘Düş Yolcusu’ Amara Kültür Merkezi’nde anıldı: Failler yargılansın

33 ‘Düş Yolcusu’ Amara Kültür Merkezi’nde anıldı: Failler yargılansın

Yazar: Yeni Yaşam
20 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır