‘Cumhuriyet’in kuruluşundan beri gazetecilik sansürle karşı karşıya’ diyen MGKP Sözcüsü Güney, 24Temmuz’u değerlendirdi
İkinci Meşruiyet’in 1908’deki ilanından sonra 24 Temmuz’da gazetelere yapılan sansüre son verilmesi sonucu Basın Bayramı olarak kutlanılmaya başlandı. Bugün dünya basın özgürlüğü sıralamasında 157. sırada olan Türkiye’de, 134 gazeteci cezaevinde, işsiz gazetecilerin sayısı ise 10 bini aşıyor. Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) Sözcüsü Ayşe Güney, 24 Temmuz’u, gazetecilerin yaşadığı zorlukları ve sansürü Jinnews’ten Rengin Azizoğlu’na değerlendirdi.
24 Temmuz’un Türkiye’de Gazetecilik ve Basın Bayramı olarak tanımlandığını ifade eden Güney, 1908’de sansürün kaldırılması üzerinden geliştirilmiş bir bayram olduğunu ve her yıl sözde kutlandığını kaydetti. Güney, “Biz gazeteciler olarak sansürün gün geçtikçe daha da çok arttığını düşünüyoruz. O yüzden de aslında hiçbir gazeteci bunu bayram olarak kabul edip kutlamıyor. Çünkü Cumhuriyet tarihinin ilk zamanlarından bugüne kadar gazetecilik sansürle karşı karşıya kaldı ama özellikle son dört yıldır sansür tavan yapmış durumda. Ajanslar kapatıldı, haber siteleri kapatıldı, haberlere erişim engeli getirildi, bir kavramın kullanılması dahi yasakla karşı karşıya kaldı. İnsanlar paylaştığı haberlerden ya da düşüncelerden kaynaklı yargılanıp yıllara varan cezalar aldı. RTÜK adı altında kurulan televizyon ve radyoları denetleyen bir kurum var. Bu kurum tamamen iktidar tekelinde oluşan bir kurum. Sansürü engellemek üzere oluşturulan bir kurum ama sansürü daha çok besleyen ve meşrulaşmasını sağlayan bir kurum. Herhangi bir programda iktidar karşıtı herhangi bir söylemin dahi hemen denetime alınıp kanalın kapatılmasına doğru giden ağır cezalarla karşı karşıya kalınabiliyor. O yüzden sansür hala devam ediyor. Biz gazeteciler olarak da 24 Temmuz’u bir bayram olarak değil sansürle mücadele günü olarak değerlendirip öyle ele alıyoruz” dedi.
İki tür gazetecilik
Türkiye’de ikiye ayrılan bir gazetecilikten bahsedilebileceğini söyleyen Güney, bir yerde mevcut iktidarın tekeli altına girmiş, biat eden, tek tipleştirilmiş, tek bir elden çıkan haberleri servis eden bir gazetecilik anlayışının var olduğunu, bir de buna karşı muhalif, demokrat, yurtsever ve özgür basın olarak tanımladıkları basın gerçekliği olduğunu ifade etti. Özgür basının müthiş bir sansürle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Güney, yayınladığı haberler gerekçe gösterilerek mahkeme kararlarıyla ajanslara erişimin engellendiğini ve onlarca ajans, kurum, kuruluş, gazete basın alanındaki birçok dernek ve vakfın Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) kapatıldığını hatırlattı.
Kadın gazetecilere çağrı
Güney tüm baskı ve engellemelere rağmen sahalarda olduklarını belirterek şöyle dedi: “Kadın gazeteciler çok önemli bir direniş içerisinde. Kürt basını içerisinde de kadın mücadelesi çok ayrı ve özel bir yerde duruyor. Çünkü kendi özgün kurumlarını oluşturarak ilerledi ve yol aldı. Bunların hepsi elbette çok önemli tarihsel olgular. Bunları doğru yorumlamak ve ileriye taşımak bizim açımızdan çok önemli. O yüzden de biz kadın gazeteciler olarak bu mirasın taşıyıcıları olduğumuzu düşünüyoruz. Kadın mücadelesinin ancak örgütlü güçle beslenip büyüyebileceğine inanıyoruz. O yüzden de örgütlü gücün büyütülmesi adına tüm kadın gazetecileri örgütlenerek bir arada ortak mücadele etmeye çağırıyoruz.”
DİYARBAKIR