ABD ve AKP hükümeti arasındaki ‘Güvenli Bölge’ anlaşmasını değerlendiren Güneş, ısrarın bir nedeninin Kuzey Suriye’deki demografik yapıya müdahale olduğunu söyledi ve sonu olmayan oyunlardan vazgeçmek gerektiğine dikkat çekti
Sadiye Eser / İstanbul/MA
Kuzey ve Doğu Suriye’deki ortak yaşama karşı tehditlerin ardınan ABD ve Türkiye arasında varılan “Güvenli Bölge” mutabakatına karşı İran ve Rusya’nın askeri-siyasi desteğiyle ayakta kalan Suriye rejimi, ‘ABD ve Türkiye’nin anlaşması egemenliğimize saldırı’ açıklaması yaptı. Anlaşmayı değerlendiren Doç. Dr. Hakan Güneş: “Barış masası dışında hiçbir çözüm yok. Güvenlik politikalarıyla çözüm mümkün değil.”
Temmuz sonunda ve Ağustos ayında ABD heyeti ile AKP hükümeti heyeti Ankara’da Kuzey-Doğu Suriye’de “Güvenli Bölge” pazarlığı yaptı. Ağustos görüşmesi 5-7 Ağustos 2019’da üç gün sürdü. MSB sitesinde şu açıklaması yaptı: “Görüşmelerde; a. Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek ilk aşamada alınacak tedbirlerin bir an önce uygulanması, b. Bu çerçevede, Güvenli Bölge tesisinin ABD ile birlikte koordine ve yönetimi için Türkiye’de Müşterek Harekât Merkezinin en kısa zamanda kurulması, c. Müteakiben, Güvenli Bölgenin bir barış koridoru olması ve yerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin ülkelerine dönmeleri için her türlü ilave tedbirin alınması konularında mutabık kalınmıştır.”
Birkaç saat sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’yi Ankara’da ağırlarken ortak basın toplantısında “3 günlük bir görüşme periyodu oldu. Bu görüşmeler gerçekten olumlu bir istikamette devam etti. Bu görüşmeler yine devam edecek ancak şimdi bir adım atılıyor. (Suriye’de barış koridoru) Tarih vermeyeceğim şimdi Amerikalılarla birlikte bir harekat merkezinin kurulmasının kararı verildi. Bu harekat merkezini kurmak suretiyle buradaki süreç başlatılacaktır… Adım birlikte atılıyor. Burada aslolan Fırat’ın doğusunda bu adımın atılması meselesiydi. Bu da şimdi Amerikalılarla birlikte gerçekleştiriliyor.”
Hedef deomografik yapı
Türkiye’nin “Güvenlik Koridoru”, “Barış Koridoru” iddiaları ve anlaşmaya ilişkin MA sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş, önce AKP algısının PYD üstündne olduğunu belirtirken son dönemde ise başka bir algının hakim olduğunu söyledi: “AKP yerel seçimlerde ciddi bir güç kaybetti. Oy kaybetmesinin temel nedeni olarak da Suriyeli sığınmacılara yönelik bir politika yürütmediği olarak ele alındı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sığınmacıların sınır dışı edileceği açıklamaları da bununla ilgilidir. Zaten yayınlan mutabakatın üçüncü maddesinde bu ifade ediliyor. Dolayısı ile iç kamuoyuna sığınmacılar ile ilgili bir politika izlediklerini göstermeye çalışıyorlar.”
“Güvenlik Koridoru”nun birçok nedeninin olduğunu belirten Güneş, bunun bir nedeninin ise Kuzey Suriye’deki demografik yapıya müdahale olduğunu söyledi. Mutabakatın birinci maddesinde yer alan “Türkiye’nin güvenlik kaygıları giderilecek” ibaresinin “Türkiye bir operasyon yapma hazırlığında buna son versin” demek olduğunu vurgulayan Güneş, “Yine ABD taraf olarak değil de kendi gücümüz ve etkimizle sınırın Suriye tarafından Türkiye’ye yönelebilecek her hangi bir saldırı tehdidinin oluşmasını engellemeye çalışacağız demek istiyor. Yani ‘operasyon yapmayın biz de size yönelik bir tehdit oluşmasını engelleyelim’ diyorlar” dedi. Güneş mutabakatta “Güvenli Bölge”nin kaç kilometre derinliğinde olacağına ilişkin net bir ibarenin olmadığını da belirtirken “Türkiye’nin tüm istekleri olmayacak. Yani Türkiye’nin en çok arzu ettiği tablo yaşanmayacak. Bölge halkının Türkiye’yi dostane göreceğini kimse tahmin etmiyor” dedi.
Karmaşık yapacak
“Güvenlik Koridoru”nun Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırmayacağını ifade eden Güneş, “Türkiye açısından Kürt sorununu daha karmaşık hale getirecek. Çünkü Türkiye kendi sınırları içerisinde zaten başarıyla yönetemediği Kürt sorununu Suriye sahasına girerek genişletmiş olacak. Bu Türkiye’nin 40 yıldır silahlı ayağını çözemediği ve 90 yıldır da siyasetten çözemediği bir sorunun devam etmesi anlamına gelir. PYD’li militanlar da yerel polis kuvvetine katılmaları gerçekleşirse bu çok sürpriz bir gelişme olur. Bunu her halde kimse beklemiyor. Dolayısıyla böyle bir seçenek yoksa Türkiye’nin Suriye’deki Kürtler açısından da pek dostane karşılanmayacak ve kendi topraklarına giren yabacı güç olarak görülecek. Bu da oldukça problemli bir konu haline gelecek. Bütün bunlar ABD açısından bir sorun değil. ABD 6 ay bir ülkeyi 6 ay öbür ülkeyi destekler ve kendi politikasını rahatlıkla sürdürür. Fakat bölgedeki ülkeler ve insanlar açısından bu sonu olmayan bir oyun. Barış masası dışında hiçbir çözüm yok. Yani güvenlik politikalarıyla çözüm mümkün değil.”
Savaşın önü alınır
Son gelişmelere işaret eden TEVDEM Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, ANHA’ya açıklamasında Kuzey- Doğu Süriye’nin uluslararası düzeyde “de facto” bir kabul görme durumu sözkonusu olduğunu belirtti. Xelil “Biz Suriye’nin parçalanmasını istemiyoruz” dedi. Statü için Şam’ı iknaya çalıştıklarını belirten Xelil “Bölge statüsünün resmiyet kazanması için rejimi ikna etmemiz ve bazı anlaşmaları imzalamamız lazım. Bunun için de mücadele ediyoruz… Eğer statümüz tanınırsa bu demokratik sistem temelinde, halkların kardeşliğinin ve ortak yaşamının da tanınması anlamına gelecektir. Bölgede yaşanacak olası savaşların önü tümden alınmış olacaktır… Suriye krizinin çözümü, Demokratik Ulus projesinin tanınmasından geçiyor” diye konuştu. İdlib için de Xelil, “Türk devleti Şam ve Moskova’ya, Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılarını kabul ettirebilmek için İdlib’de savaşı yoğunlaştırabilir. Eğer ki, Erdoğan geri adım atar ve İdlib’de, Suriye rejimi ve Rusya’nın talepleri doğrultusunda bazı şeyler yaparsa, onlar da Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılara sessiz kalabilirler” dedi.
Şam: Reddediyoruz
Suriye rejimi, ABD ile Türkiye arasındaki “Güvenli Bölge” anlaşmasını reddettikleri yönünde açıklama yaptı. ANHA’nın Suriye ajansı SANA’ya dayandırdığıhabere göre Suriye Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak “Suriye, Amerikan Türk ve işgalcilerin kuzeyde sözde güvenli bölge kurulmasına ilişkin olarak vardığı anlaşmayı kategorik olarak reddediyor” dedi. Adı açıklanmayan kaynağın, “Anlaşma Suriye topraklarının bütünlüğü ve egemenliğini, BM Sözleşmesini ve uluslararası ilkeleri ihlal etmektedir” dediği belirtildi. Şam’ın güvenli bölgeyi kabul etmediği, anlaşmanın, “hukuksuz” olduğu ve Suriye’nin egemenliğine “saldırı” olduğu kaydedildi.
Spor klüpleri yürüdü
Cizre Bölgesi Gençlik ve Spor Komitesi öncülüğündetehditleri protesto için Kamışlı’da yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşe, 21 spor kulübünün yanı sıra Cizre Bölgesi’nde bulunan sivil kurumların temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Siyahî Mahallesinde bulunan 12 Mart Stadı önünde başlayan yürüyüş ana yollarda devam ederek BM temsilciliği önüne kadar devam etti. Serêkaniyê’deki de Arap aşiretleri de yaptıkları ortak açıklama bölgedeki tüm halk ve inançların tehtitlere karşı birlikte haraket edeceğini vurguladı.Kongra Star Koordinasyonu’ndan Hediye Yusuf da rejimi eleştirerek “Suriye rejimi, çözüm için ciddiyetten yoksundur. Suriye’nin parçalanmaya gittiğinin farkında… Şimdi bazı açıklamalar yapıyorlar ama önemli olmayan çözüm konusunda ne kadar ciddi oldukları… Örneğin biz Şehba’dayız ama bugüne kadar Suriye rejimi buraya bir ekmeğin bile gümrüksüz geçmesine izin vermiyor. Şehba üzerindeki ambargoyu bile kaldırmıyor. Elbette diyaloga ve çözüme hazırız ama rejimin de bu ciddiyette olması gerekir” dedi.