Sık sık demokratik anayasa vurgusu yapan PKK Lideri Abdullah Öcalan, demokratikleşmenin anayasanın yeniden yapılmasıyla mümkün olacağına işaret ediyor
AKP iktidarında derinleşen imha ve inkar politikalarına karşı demokratik çözüm ısrarını ağır tecrit koşullarına rağmen sürdüren PKK Lideri Abdullah Öcalan, 28 Aralık 2024’te başlattığı tarihi hamle ile yeni bir dönemin kapılarını araladı. Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile kamuoyuna açıkladığı 7 maddelik manifestosu ile teorik ve pratik gücünü bir kez daha koydu. PKK Lideri, bu tarihi tutumunu 22 Ocak’ta gerçekleştirilen görüşmede bir kez daha yineledi. Abdullah Öcalan’ın kamuoyuna yansıyan değerlendirme ve görüşleri, demokratik çözüm çabalarının en üst düzeyde olduğunu gösterdi, kararlılık ve çözüm gücü olma iradesini yansıttı.
Kürt sorununda çözümü savaşta arayan AKP, son kartı olan “Çöktürme Planı”nın sonuçsuz kalmasıyla yeniden İmralı’nın kapılarını çaldı. İktidara geldiği 2002 yılından bu yana 1982 Anayasası’nı değiştirme vaadinde bulunmasına rağmen 12 Eylül dönemine rahmet okutan AKP, Abdullah Öcalan’ın demoratik çözüm çabalarına karşın “silah bırakma” tartışması üzerinden tasfiye politikalarını sürdürüyor. Abdullah Öcalan’ın buna karşı uyarılarını, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları partisinin grup toplantısından aktardı.
Bu görüşmede Abdullah Öcalan, “Bu üst üste binmiş kriz döneminde Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili oyalama, zaman kazanma, bekle-gör politikalarına tevessül etmek Türkiye halklarına yapılacak en büyük kötülük olur” uyarısında bulundu.
Abdullah Öcalan, demokratikleşmenin ön adımı olarak her dönem Anayasa’ya işaret ederek, Türkiye’nin demokratik bir anayasa ihtiyacının zorunlu olduğunun altını çizdi. Yeni bir anayasada Kürtlerin haklarının tanınmasının önemine işaret eden Abdullah Öcalan, her fırsatta 1921 Anayasası’na atıfta bulunarak, bunun günümüze uyarlanmasıyla sorunların çözüleceğini belirtti.
Anayasa’ da tek cümle
PKK Lideri, 31 Ocak 2007 tarihli görüşmede, cumhuriyette reform yapılması gerektiğinin altını çizerek, bunun için ilk olarak Anayasa Konseyi’nin inşasına işaret etti. Abdullah Öcalan, 19 Eylül 2007 tarihinde avukatlarıyla yaptığı görüşmede, “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendini ifade etmesini kabul eder” maddesinin Anayasa’ya eklenmesi önerisinde bulunarak, “Bu cümle tek başına bile yeterlidir” dedi.
Demokratik anayasa kongresi
Abdullah Öcalan, 7 Kasım 2011 tarihli avukat görüşmesinde Türkiye için “Demokratik Anayasa Kongresi” önerisinde bulundu ve şunları söyledi:
“Toplumsal anlamda Türkiye’nin demokratikleşmesine pek çok çevre inanıyor. Bu konuda bir olgunlaşma var. Demokratik Ulus anlayışı temelinde bir anayasa olmalıdır. Bu hedefle bir Kongre oluşturulmalıdır. Pek çok çevre buna hazır; sosyalist demokratlar var, liberal demokratlar var, feministler var; aydınlar -Türk-Kürt ayrımı yapmıyorum- bir araya gelmeli. DTP bu oluşumda yer almalı, güç vermeli. Bir Kongre toplanmalıdır. Bu Kongre anayasa yapılıncaya kadar sürebilir. Eğer gerekli görülürse, daha sonra Kongre biçiminde, parti biçiminde ya da seçim ittifakları biçiminde devam edebilir. Bu Kongre ile cumhuriyetin demokratiklik ilkesi öne çıkarılır. Devletin demokratikleşmesi çerçevesinde bir anayasa yapılmalıdır. Bu Kongre Kürtlerle devletin nasıl bir ilişki kuracağını anayasal çerçevede belirler. Demokratik bir anayasanın ilkelerini, esaslarını tartışabilir. Toplumsal anlamda önemlidir. Demokratik Toplum Kongresi bunun içinde yer alır. Kürtlerin de Türklerle nasıl yaşayacağını belirlemesi gerekir. Bu, cumhuriyetin demokratiklik ilkesinin öne çıkarılması demektir. Ayrılık ya da başka anlam içermiyor.”
Demokratizm
Abdullah Öcalan, 9 Ocak 2008’de ise evrensel değerlerin Anayasa’ya taşınması gerektiğinin altını çizerek, “Bu değerlerin yanında Kürt hakları da anayasal güvenceye alınırsa, ciddi bir çözüm gelişir. Ben yine tekrar ediyorum, bu sorun yüz yıllık, iki yüz yıllık bir sorundur. Bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Sorunu ben çıkarmadım. Bu sorunu ben Ankara’da önümde buldum. Kürt sorununun çözümü ancak demokratizmle mümkündür” önerisinde bulundu.
Demokratik Anayasa’da uzlaşma
Soruların siyasi diyalogla çözülebileceğinin altını çizen Abdullah Öcalan, 18 Şubat 2009 tarihinde yapılan görüşmede de demokratik ve sivil bir anayasa üzerinde uzlaşmanın mümkün olduğunu söyledi.
1921 Anayasası’nın esas alınmasıyla çözümün sağlanabileceğini vurgulayan Abdullah Öcalan, 22 Mayıs 2009 tarihli görüşmede, “Ben bundan başka bir belge tanımam. Bu tarihi bir belgedir. Bunun üzerine yoğunlaşacağım. 1921 Anayasası ayrılıkçı bir anayasa değildir, birleştiricidir, Misak-ı Milli sınırlarını kapsar, ayrışma yoktur. Kürdistan milletvekilliği vardır, Kürtler için muhtariyet vardır. 1921 Anayasası demokratik çerçevede bir anayasadır; Kürtlerle Türklerin ortak ulusal kurtuluş belgesidir. Bu anayasa Kürtlerle Türklerin ortak anayasasıdır. İçinde Kürtlere muhtariyet vardır. Musul-Kerkük’ü de içine alıyor, Suriye ve Irak’taki Kürtleri de içine alıyor, hatta Türkmenleri de içine alıyor. Ben bugün bu bölgeleri içine alsın demiyorum ama diyalog olmalıdır ve oradaki Kürtler için bir çözüm gündeme gelmelidir” diye belirtti.
18 maddelik karar
Abdullah Öcalan, 10 Şubat 1922 tarihinde Meclis’in gizli oturumlu 18 maddelik bir kararına atıfta bulunduğu 15 Temmuz 2009 tarihli görüşmede, “Bu karar 64 ret oyuna karşılık 373 kabul oyla kabul edilmiş bir yasadır. Dikkat edilirse 64’e karşı 373! Bu, Meclis arşivlerinde mevcuttur, devlet yetkilileri bunu biliyorlar. Bu kararla Kürdistan’a başta özerklik olmak üzere birçok hak tanınmış. Benim bu tarihli oturumdaki karardan haberim yoktu, bilmiyordum. Yine 1921 Anayasası var. Bu ülkenin ve Cumhuriyetin kuruluş aşamasında hazırlanan bir Anayasa’dır. İşte ‘Yol Haritası’nda biz bunun güncelleştirilmiş halini talep edeceğiz, bunun uygulanmasını isteyeceğiz. Bu kararı sizin Meclisiniz aldı, bunu uygulayın diyeceğiz” diye belirtti.
1921 Anayasası
Anayasanın toplumsal bir sözleşme olduğunu, dolayısıyla toplumsal taleplerin ortaklaşmasıyla olabileceğini belirten Öcalan, eksiklikler olmasına rağmen 1921 Anayasası’nın bu niteliği taşıdığını kaydetti. Abdullah Öcalan, bu değerlendirmede bulunduğu 14 Nisan 2010 tarihli görüşmede, Anayasa değişikliği tartışmaları ile ilgili şunları söyledi:
“Önemli olan mevcut Anayasa’da kendisini ifade etme imkanı bulamayan sınıfların, grupların, kesimlerin sesi olabilmektir. Önemli olan milyonlarca yoksulun, emekçinin haklarının anayasal güvenceye alınmasıdır. Mevcut Anayasa ve yapılmak istenen değişiklikler sadece CHP’nin, MHP’nin ve AKP’nin taleplerini karşılıyor. Milyonların talepleri göz ardı ediliyor. Eğer samimilerse, neden bunların talepleri de görülmüyor?”
Demokratik Anayasa zorunluluğu
Abdullah Öcalan, 21 Nisan 2011 tarihli görüşmede ise Türkiye’de demokratik anayasanın zorunlu olduğunun altını çizdi ve şu önerilerde bulundu:
“Bu kapsamdaki bir anayasa sadece AKP ile görüşülerek, yani Hükümet ile görüşülerek oluşturulacak bir şey değil. Toplumun diğer kesimlerinin de onayı, desteği alınmalı, dahil edilmelidir. Muhalefete de gidilmelidir. CHP’ye de gidilir, görüşülür, anlatılır. Hatta MHP’ye bile gidilebilir bu konuda. Bu çevrelerle de bir tartışma yapılabilir. Demokratik bir anayasaya Türkiye’nin her şeyden daha fazla ihtiyacı var.”
‘Gücümün olduğuna inanıyorum’
İktidarın çözümde ciddi olmadığını, çözümsüzlükten yana tavır sürdürdüğünü belirten Abdullah Öcalan, 12 Mayıs 2010’da şunları dile getirdi:
“Bizim çözümümüz demokratik anayasadır. Otoriter anayasa değil, oligarşik anayasadan değil, demokratik anayasadan yanayız; tek ulustan değil, demokratik ulustan yanayız. Oligarşik bir cumhuriyetten değil, demokratik bir cumhuriyetten yanayız. Tekçi vatandan değil, demokratik vatandan yanayız. Önümü açarsanız ben, benim etkimin olduğu bütün kesimleri silahların susması konusu dahil bir hafta içerisinde ikna etmezsem, bana ne derseniz deyin, bana ne yaparsanız yapın. Ben bunu yapma gücümün olduğuna inanıyorum ve bunu yapabilirim. Yapmazsam o zaman haklısınız derim. Ama ciddi yaklaşmıyorlar, ciddi değiller, çözüme yaklaşmamaktadırlar. Ciddi yaklaşsınlar, ben bir hafta içinde çözerim, buna gücüm vardır. Bunun için öncelikle hükümetin ve Büyük Millet Meclisi’nin önümü açması gerekir.”
PKK Lideri Öcalan, uzlaşmanın tavizler üzerinden değil, ilkeler üzerinden sağlanabileceğinin altını çizdiği 21 Mayıs 2010 tarihli görüşmede, “Demokratik anayasayı 156 sayfalık Yol Haritası’nda ayrıntılarıyla anlatmıştım. Demokratik cumhuriyet, demokratik vatan, demokratik ulus, demokratik anayasa dedim. Tabii demokratik anayasada sorunun çözümü formüle edilecektir” dedi.
Anayasal ve yasal süreç
İmralı Heyeti ile 3 Ocak 2013’te yaptığı görüşmede Abdullah Öcalan, demokratik çözümün ‘Eylem Planı’nı ortaya koydu, anayasal ve yasal süreci ise şu önerilerde bulundu:
“Kürt Reform Tasarısı güncelleştirilmeli. Vatandaşlık tanımı için şöyle öneriyorum: Anayasamız bütün tarihsel kültürleri Türkiye’nin bir zenginliği olarak kabul eder, kendisini geliştirme, özgürce ifade etme ve örgütleme hakkını tanır. İspanya Anayasası’nda da böyledir. Bu tanım vatandaşlık sorununu da diğer birtakım sorunları da çözer.”
Kalıcı çözüm
PKK Lideri Öcalan, 13 Şubat 2013 tarihinde yeni anayasanın kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’nin içine sokulduğu deli gömleği niteliğindeki darbe anayasalarının artık yırtılmış durumda olup minimal T.C. devletini bile bağıtlayamaz duruma düştüğü geniş kamuoyunun malûmudur. Ortadoğu’nun yeni denge arayışlarına yanıt vermeden, yani klasik deli gömleği haliyle aşılmadan yeni anayasa inşa edilemeyecektir. Açık ki yeni anayasa tarihsel kültürel, bölgesel, milliyetsel mirasını inkar etmeden ve tekrar yeni bir demirden kafes olan monolitik yapıya büründürülmeden, çoğul demokratik birimli ve insan haklarına (evrensel anlamda) dayalı olarak temellenmek durumundadır. Doğal olarak genelde ağır toplumsal sorunlar, özelde kilit konumda olan Kürt sorunu ancak böylesi bir anayasa ile kalıcı bir çözüme kavuşabilir. Yeni Türkiye aslında yeni Ortadoğu dengesini kendi demokrat modeli etrafında başlangıç olarak konfederal demokratik tarzda inşa etmekle yükümlüdür. Tarih ve güncellik bu gerçekleşmeyi kaçınılmaz kılıyor. Aksi halde uzun süredir yaşanan bölgesel çaplı kaotik durumun Türkiye’yi de kapsamına alması ve giderek derinleşerek devam etmesi, çürütmesi ve tüketmesi kaçınılmazdır” dedi.
Demokratik çözüm planı
Aynı görüşmede “Demokratik Çözüm Planı” taslağını açıklayan PKK Lideri’nin anayasaya dair önerileri şöyle: “Türkiye’de yaşanan anayasa sorunu demokratikleşememeden kaynaklanmaktadır. Devletin ve toplumun birey ve topluluk bazlı demokratik yeniden yapılanması yeni anayasanın temelini oluşturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşlık tanımının ulusal, etnik ve dinsel aidiyetten farklı olarak özgür iradeye dayalı siyasi ve hukuki yapılması demokratik anayasal çözümde önemli bir rol oynayacaktır. Çoğulcu bir toplum ve demokrasinin gereği olarak tarihten gelme tüm kültürel kimlikler birer zenginlik mirası olarak değerlendirilmelidir. Toplumun ve devletin demokratikleşmesi için tüm bu miraslar yeni devlet-millet-vatan kavramının ve inşa pratiğinin temeli olarak değerlendirilmek durumundadır.
Anayasal formül
Toplumsal sorunların çözümünde anayasal formül, ‘Ülkenin bütünlüğü temelinde toplumsal-kültürel kimlikler tarihsel mirasımız olup kendilerini demokratik dayanışma içinde eşit ve özgürce ifade etme, yaşama hakkına sahiptir’ biçiminde saptanabilir. Kapsamı ve biçimi itibariyle Kürt sorunu kendi özgünlüklerine uygun olarak anayasal çözümünü bu yeni formülün ışığında düzenleyebilecektir. Etnik ve dinsel ayrımı yapılmaksızın, tüm kimlikler aynı hakka sahiptir. Türkiye toplumunun bu yeni ulusal haline ‘Türkiye ulusu’ demek daha bütünleyici, barışçı ve çözümleyici olacaktır. Türkiye’nin bu temelde devlet ve toplum olarak geliştireceği demokratik anayasal çözüm modeli Ortadoğu için geleneksel katkı rolünü oynayacaktır. Bu model bağlı olunan uluslararası kurumların ruhuna hem daha uygun hem de katkı değerindedir.”
Haber: Özgür Paksoy \ MA