• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
17 Haziran 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Abdullah Öcalan’ın paradigması I: İdeolojik değişim ve kriz

17 Haziran 2025 Salı - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Abdullah Öcalan’ın paradigması I: İdeolojik değişim ve kriz

Abdullah Öcalan’ın paradigma değişimi, kimi çevrelerce tarihsel çizgiden bir sapma, ideolojik bir kopuş olarak değerlendirilmiş olsa da; daha yakından bakıldığında bu yönelim, eleştirel bir aşmayı ifade eder. Marksizm’in, ulus-devletin ve modernitenin temel kabullerine yöneltilen eleştiriler, reddiyeci bir kopuştan ziyade dönüştürücü bir yeniden yorum çabasıdır

Mehmet Kaya

Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği paradigma, sadece bir düşünsel dönüşüm değil, aynı zamanda Ortadoğu’nun krizlerle örülü coğrafyasında alternatif bir yaşam ve siyaset tahayyülünün ifadesidir. Beş bölümden oluşan bu yazı dizisi, Abdullah Öcalan’ın paradigmatik dönüşümünü; teorik kaynaklarını, tarihsel seyrini, somut uygulamalarını ve karşılaştığı içsel ve dışsal eleştirileri esas alarak incelemeyi amaçlamaktadır. Yazının merkezinde, Abdullah Öcalan’ın klasik Marksist-Leninist çizgiyi aşarak ve dönüştürerek geliştirdiği “demokratik modernite” anlayışı ve bu anlayışın güncel siyasal-toplumsal karşılıkları yer alacaktır. Bu paradigma, yalnızca bir düşünce bütünü değil, aynı zamanda değerler dizgesi ve tarihsel bir eylem toplamı olarak da değerlendirilebilir.

Bu ilk bölümde, Abdullah Öcalan’ın ideolojik değişim sürecini, tarihsel ve kişisel bağlamlarıyla birlikte tartışmak; bu değişimin hem teorik düzlemde hem de siyasal pratikte neden bir zorunluluk haline geldiğini göstermek amaçlanmaktadır. Abdullah Öcalan’ın bireysel dönüşümünün, Kürt özgürlük hareketinin ideolojik evrimiyle iç içe geçtiği, bu sürecin aynı zamanda hem Türkiye’deki resmi ideolojiyle hem de reel sosyalist deneyimle yürütülen bir eleştirel yenileme pratiği olduğu iddia edilmektedir.

1. Ulusal kurtuluşçuluktan Demokratik Modernite’ye

Abdullah Öcalan’ın düşünsel serüveni, 1970’li yıllarda Türkiye solu içinde şekillenmiş ve klasik ulusal kurtuluşçu çizgiden etkilenmiştir. Bu dönemde, Kürt ulusal kimliğinin inkârı ve bastırılması karşısında verilen mücadele, Abdullah Öcalan’ın siyasal pozisyonunu büyük ölçüde belirlemiş, ulusal bağımsızlık ve anti-emperyalizm temelinde bir söylem inşa edilmiştir. Ancak 1990’lı yıllardan itibaren, gerek Sovyetler Birliği’nin çöküşü gerekse reel sosyalist deneyimlerin çözülüşü, gerekse silahlı mücadelenin sınırlarının belirginleşmesi, Abdullah Öcalan’ı mevcut paradigma üzerinden yeniden düşünmeye sevk etmiştir.

Bu yeniden düşünme süreci, salt taktiksel bir revizyondan çok, teorik bir dönüşüm arayışını içerir. Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında yakalanması ve İmralı’da ağırlaştırılmış tecrit koşullarında yürüttüğü okumalar, yazımlar ve savunmalar, bu dönüşümün temel kaynaklarıdır. Michel Foucault, Murray Bookchin, Fernand Braudel, Immanuel Wallerstein, Janet Biehl, Hannah Arendt, David Harvey gibi düşünürlerden etkilenen Abdullah Öcalan, klasik Marksist-Leninist devlet kurma anlayışını sorgulamış; bu çizgiyi aşarak, kapitalist moderniteye karşı “demokratik modernite” kavramını ortaya koymuştur.

Demokratik modernite, ulus-devletin homojenleştirici, merkezileştirici ve otoriter doğasına karşı; çoğulculuğu, yerelliği, toplumsal katılımı ve kadın özgürlüğünü esas alan bir model önerisidir. Bu modelin temel yapıtaşları; demokratik siyaset, ekolojik yaşam ve kadın özgürlüğü olarak tanımlanmıştır. Abdullah Öcalan’ın bu yaklaşımı, hem reel sosyalizmin devlet merkezli doğasına hem de Ortadoğu’daki ataerkil-milliyetçi sistemlere karşı yöneltilmiş kapsamlı bir eleştiridir.

1.İdeolojik değişimin zorunluluğu: Kriz ve yenilenme

Abdullah Öcalan’ın ideolojik değişimi, salt teorik kaynaklara dayanmamakta; aynı zamanda siyasal hareketin pratik deneyimlerinden ve karşılaştığı krizlerden beslenmektedir. 1980’ler ve 1990’lar boyunca sürdürülen silahlı mücadele, Kürt halkına belirli bir bilinç ve örgütlülük kazandırsa da, hem Türkiye devletinin güvenlikçi reflekslerini artırmış hem de uluslararası sistemin sınırlarına çarpmıştır. Bu süreçte yaşanan kırılmalar, Abdullah Öcalan’ı mevcut stratejinin sınırlılıklarını sorgulamaya sevk etmiştir.

İmralı süreci, bu sorgulamanın hem kişisel hem de kolektif düzeyde en yoğunlaştığı evre olmuştur. Abdullah Öcalan, “devlet olmadan da halklar özgür olabilir” düşüncesini burada geliştirmiş; iktidar, egemenlik, şiddet ve tahakküm ilişkileri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu bağlamda “devletin yerine demokratik toplum” fikrini önermiş, toplumun kendi kendini yönettiği, halk meclisleri, kadın komünleri ve ekolojik yaşam pratikleriyle örülmüş alternatif bir sistem tasarlamıştır.

Bu sistem, daha sonra “demokratik komün ve özyönetim sistemi” adıyla ifade edilmiş; ulus-devletin yerine demokratik ulus kavramı önerilmiştir. Demokratik ulus, etnisiteye, dine, dile, sınıfa dayanmayan; ortak yaşamı, karşılıklı saygıyı ve çoğulculuğu esas alan bir ulus anlayışıdır. Bu bağlamda Abdullah Öcalan’ın paradigması, klasik ulusal bağımsızlık fikrini aşarak, statü talebinden çok özgür yaşamın inşasına yönelmiştir.

Bu paradigmanın en somut karşılıklarından biri, Rojava’da hayata geçirilen özyönetim modelidir. Ancak bu konu, üçüncü yazıda ayrıntılı şekilde ele alınacaktır. Burada vurgulanmak istenen, Abdullah Öcalan’ın ideolojik değişiminin teorik olduğu kadar tarihsel, toplumsal ve siyasal zorunluluklardan da beslendiğidir. Bu değişim, kriz koşullarının doğrudan bir sonucu değil, aynı zamanda bu krizlerle yüzleşme ve onları aşma iradesinin ifadesidir. 

III. Eleştirel bir bakiye:  Aşma mı sapma mı?

Abdullah Öcalan’ın ideolojik dönüşümüne dair Kürt siyasetinin içinde ve dışında pek çok tartışma yaşanmıştır. Kimileri bu dönüşümü, hareketin ilk kuruluş ilkelerinden bir sapma olarak görürken; kimileri bu değişimi, tarihsel bir zorunluluk, stratejik bir esneklik ve teorik bir yenilenme olarak değerlendirmiştir. Özellikle PKK’nin 1978 manifestosunda yer alan Marksist-Leninist vurgu, sınıf mücadelesi, sosyalist devrim ve bağımsız devlet kurma hedefi ile 2000’li yıllarda şekillenen “demokratik toplum paradigması” arasındaki fark, bu tartışmaların odağını oluşturur.

Bu fark, sadece hedefler düzeyinde değil, yöntemler, örgütlenme tarzı ve siyasal tahayyül düzeyinde de kendini gösterir. Devlet merkezli devrim anlayışından, toplumsal inşa temelinde dönüşüme; öncü partiden komünlere, merkezileşmeden yerel meclislere yöneliş, Abdullah Öcalan’ın paradigmasındaki kırılma noktalarını temsil eder.

Kürt özgürlük hareketi başlangıcından bu yana, milliyetçi ya da modernist kalıplarla tam olarak tanımlanamayacak dinamik bir karaktere sahiptir. Apoculuk, daima bir arayış, buluş, varoluş ve yapılanış pratiği olmuştur. Modernist ya da milliyetçi etkiler dönemsel olarak gözlemlense de, bu etkiler öz tanımın yerine geçmez. Bu tartışmalar, bir sonraki yazının konusunu oluşturmaktadır.

Abdullah Öcalan’ın paradigma değişimi, kimi çevrelerce tarihsel çizgiden bir sapma, ideolojik bir kopuş olarak değerlendirilmiş olsa da; daha yakından bakıldığında bu yönelim, eleştirel bir aşmayı ifade eder. Marksizm’in, ulus-devletin ve modernitenin temel kabullerine yöneltilen eleştiriler, reddiyeci bir kopuştan ziyade dönüştürücü bir yeniden yorum çabasıdır. Bu paradigma, hem tarihsel mirası hem de güncel mücadele deneyimlerini yeniden düşünmeye davet eden, süreklilik ile yeniliği birlikte düşünen bir dönüşüm tahayyülüdür. Dolayısıyla söz konusu olan, rotadan sapmak değil; o rotanın sınırlarını genişletmek ve onu özgürlükçü bir eksende yeniden kurmaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Bölgesel tırmanış ve demokratik dönüşümler: Ortadoğu iki engel arasında…

Sonraki Haber

En sağlam kubbe demokrasidir!

Sonraki Haber
En sağlam kubbe demokrasidir!

En sağlam kubbe demokrasidir!

SON HABERLER

Kendine Ait Bir Oda’dan komünal topluma

Kendine Ait Bir Oda’dan komünal topluma

Yazar: Yeni Yaşam
17 Haziran 2025

En sağlam kubbe demokrasidir!

En sağlam kubbe demokrasidir!

Yazar: Yeni Yaşam
17 Haziran 2025

Abdullah Öcalan’ın paradigması I: İdeolojik değişim ve kriz

Abdullah Öcalan’ın paradigması I: İdeolojik değişim ve kriz

Yazar: Yeni Yaşam
17 Haziran 2025

Bölgesel tırmanış ve demokratik dönüşümler: Ortadoğu iki engel arasında…

Bölgesel tırmanış ve demokratik dönüşümler: Ortadoğu iki engel arasında…

Yazar: Yeni Yaşam
17 Haziran 2025

Dijital magandalık

Dijital magandalık

Yazar: Yeni Yaşam
17 Haziran 2025

‘It’s the economy, stupid!’

Buğday, ekmek, haysiyet

Yazar: Yeni Yaşam
17 Haziran 2025

Dar ve dönemsel çıkarlara takılmamak…

İsrail–İran gerilimi: Tarihsel kırılmalar ve demokratik çözümler 

Yazar: Yeni Yaşam
17 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır