Geçen hafta Kürt halkı yakın tarihinin en acı ama aynı zamanda kendi mücadelesi açısından en kahramanca, en özverili direnişlerinden birinde yitirdiği insanlarını andı. 14 Aralık 2015’te iktidar sadece Türkiye’de değil, dünyada son elli yılda eşi görülmemiş bir askeri donanımla kendi yurttaşlarına ve kentlerine saldırdı, ablukaya aldı ve direnişteki gençleri binaların bodrumlarında hedef aldı. İnsanlar, Cizre, Silopi, Sur gibi önemli yerleşim birimlerinde diri diri yakıldı, sokağa çıkma yasakları ve ablukalar aylarca sürdü. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde HDP’nin zaferi ile tek başına iktidar olma durumunu kaybeden iktidar, radikal biçimde bir u dönüşü yaparak, savaş konseptini tekrar devreye sokmuştu. İktidarın bu saldırılardaki amacı, HDP’nin toplumsal zeminde bulduğu desteğin kendisini zorlayacağı demokratik çözümü sabote etmek ve savaş lobicisi güç odakları ile Kürt düşmanı bir koalisyon kurarak kendini kurtarmaktı. Bugün bu çok daha net olarak görülüyor.
Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin ve daha birçok merkezde iktidarın yürüttüğü savaş, sadece direnişteki insanlara yönelik değildi. Bu saldırılar topyekûn Kürt varlığına yönelikti. Çatışmalar ve saldırılar yoğunlaştıkça ajanslara düşen fotoğraflardan anlaşılıyordu ki, yaşanan büyük bir yıkımdı. Kürt kentlerinde toplumsal tarihin işaretleri olan tarihi yapılar hedef gözeterek imha ediliyor, halkın yerleşim birimlerindeki tarihi varlığı yok ediliyordu. Kürt halkı, geçmişinden koparılmak isteniyordu.
Bu Kürtlerin geçmişine yapılan bir saldırıydı. Aynı zamanda geleneksel mahallelerdeki gündelik hayat imkansızlaştırılıyordu. Özellikle en politik ve en dayanışmacı Kürt yerleşimleri hedefteydi. İnsanların mahallelerde kurdukları dayanışma ağını çözmeye yönelikti saldırılar, sokağa çıkma yasakları. Bu da Kürtlerin şimdiki zamanına yapılan bir müdahale ve saldırıydı. Dayanışma kırılıp, birbirinden koparılan aileler sisteme bağlanacaktı. Batı kentlerindeki emekçi mahallelerinde ekonomik baskı ve iş makineleri ile yapılan kentsel dönüşüm, Kürt kentlerinde tank ile top ile ağır silahlar ile yapılıyordu. Ve bütün bu saldırılarda hedef aynı zamanda Kürtlerin geleceğiydi. Kürt halkının en iyi eğitim görmüş, en genç ve en dirençli evlatları katledildi o ablukalarda. Kürtler, geleceksizleştirilmeye çalışıldı.
Kürt halkı evlatlarına çok düşkündür. Herkes evladını sever ama Kürt halkı gençliğini bir bütün olarak sever. Çünkü geleceğinin onların elinde olduğunu bilir. Bütün umudunu gençlikte görür. Kürt gençliği de halkını hayal kırıklığına uğratmamıştır. Halk bu ablukalarda kaybettiği gençlerini de unutmayacaktır.
Ama Kürtlerin geçmişine, şimdiki zamanına ve geleceğine yönelik bu saldırıyı yapan iktidarın o dönem en önemli unsurlarından olan bir şahıs şimdi kalkmış Gelecek Partisi adını verdiği bir parti için, hukuk, demokrasi vaatleriyle Kürtlerden oy istiyor. Bazı Kürt siyasetçiler de kalkmış bu partinin kurucu üyesi olmuş. Zaten bu partinin kuruluş çalışmalarını da Davutoğlu, Diyarbakır’daki bir toplantı ile başlatmıştı.
Ahmet Davutoğlu, süzme bir Kürt düşmanıdır. Onun ‘stratejik derinlik’ diye lanse ettiği teorileri de Kürt düşmanlığı ve Kürt coğrafyasını Araplaştırma amacı üzerine kurulmuştur. Ama onun bu teorisine hiç girmeden sadece bu abluka ve saldırı döneminde söylediklerine bakmak yetecektir. Sur’un tarihle yüklü binaları, mahalleleri yakılır yıkılırken, Davutoğlu, “burayı Toledo yapacağız” diyerek Kürtlerin geçmişini ve gündelik hayatını müteahhitlere ve turizmcilere peşkeş çekeceğini açıklamıştı. Utanmadan hem de. Aynı dönemde, aynı Davutoğlu, Rojava’da ve Ortadoğu’nun birçok yerinde halkları katleden DAİŞ çetelerini de “öfkeli çocuklar” diye tarif ederek, tercihinin Kürt topraklarında bu çetelerin iktidarından yana olduğunu ortaya koyuyor ve Kürtlerin kendi dirençli ve aydınlık gençlerinde bulduğu özgür geleceğine kastediyordu.
Kürtlerin, Davutoğlu ve benzerlerinin geleceğinden hiçbir beklentisi yok. Uzak dursunlar, gölge etmesinler. Kürtlerin geleceği kendi gencecik evlatarındadır. Halkımız, 2015 ablukalarında yitirdiği gençlerini unutmayacak ve her zaman saygıyla, sevgiyle anacaktır.