• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
10 Haziran 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hüseyin Aykol

Açık cezaevinde üç gece

10 Haziran 2025 Salı - 00:00
Kategori: Hüseyin Aykol, Yazarlar
Yahya Orhan: Artık kendimiz için çalışacağız!

Hakkımda açılan 63 soruşturmadan, davaya dönüşen ve sonra da ceza verilen dosyalarımdan biri Yargıtay’da onaylanınca, 1 yıl 10 ay kadar bir hapis cezası ile yüz yüze geldim. Hapis cezası iki yıldan az olduğu için açık cezaevine girmem gerekti…

Hüseyin Aykol

Bir pazartesi sabahı Ankara Açık Cezaevi’ne eşim ve avukat arkadaşım ile birlikte gittik. Saat 09:00. Bize avukat arkadaşların ve hatta benim bu cezaevine girmemi salık veren ve dahası bu konuda gerekli olan evrakı hazırlatıp, kendisi de imzalayarak resmi hale getiren savcıya göre, buraya bu şekilde sabahtan gelirsek, ‘girdi-çıktı’ işlemlerim öğleden sonraya tamamlanacak ve akşam yine evimde olacağım!

İsterseniz filmi biraz geriye alayım ve şu ‘girdi-çıktı’ olayını anlatayım:

Hakkımda açılan 63 soruşturmadan, davaya dönüşen ve sonra da ceza verilen dosyalarımdan biri önceki ay Yargıtay’da da onaylanınca, 1 yıl 10 ay kadar bir hapis cezası ile yüz yüze geldim. Hapis cezası iki yıldan az olduğu için kapalı bir cezaevine değil, açık cezaevine girmem gerekiyor.

Dahası iki yıldan az olan hapis cezası, ‘yatarı yok’ denilen cezalardan. Yani bir açık cezaevine gireceğim ve en kısa sürede oradan “Denetimli Serbestlik” (DS) statüsüne ayrılacağım. Aranızdan DS de ne, diyenler olmuştur mutlaka. Aceleye gerek yok. Hepsini sırayla anlatacağım:)

Cezaevinin girişi, bir salon ve bir odadan oluşan minik bir bina. Eşimle vedalaşıyoruz; çünkü o dışarıda kaldı. Avukatımla girdik ve giriş kağıtlarını dolduruyoruz. Pek çok soru yanıtlanıyor ve kimi formlar imzalanıyor. Üstümdeki paranın 500 lirası bana verildi; üstü idarede durmak üzere benden alındı. (Hükümlünün yanına para verilmesi, açık cezaevinin kapalı cezaevinden ilk farkı, güzel-olumlu sayılır gerçekten)

Sonra beni içinde birkaç çamaşır ve diş fırçası-macunu bulunan poşetimle birlikte bir başka odaya alıyorlar. Arama yapılacak. Kayıttaki memurlar sivildi, belki de içerideki hükümlülerdendi ama burada ilk gardiyanla karşılaşıyorum. Cezaevine giriş modu başladı.

Poşetimden epeyce şey geride bırakıyor yasak diye. Sonra arama faslı başlıyor. Ayakkabılarımı çıkarmam isteniyor. Çıkarıyorum ama kasılıyorum, sonra da çıplak arama başlayacak, diye. Neyse ki, böylesi bir insanlık dışı muameleye maruz kalmıyor ve rahatlıyorum.

Ancak cezaevine giriş stresi artık yükseliyor; çünkü biraz sonra benimle aynı dakikalarda ‘teslim’ olan üç-dört hükümlü ile ‘kapıaltından’ cezaevi binasının bulunduğu yere doğru tek sıra halinde yürütülüyoruz.

Cezaevi binası, üç katlı. Giriş katında, idareye ait odalar bulunuyor. İkinci ve üçüncü katlarda hükümlüler kalıyor. Odaların kimisi 20 kişilik, kimisi 6 kişilik. Belki hepsi aynı büyüklüktedir ama ranza konuldukça nüfus artmıştır. Mesela benim kaldığım oda 22 kişilikti. Pencerelerde demir parmaklık yok.

Ana binanın çevresinde yemekhane, hamam ve ardiye gibi ek binalar var. Dahası onların da çevresinde dışarıdan gelenlerin ulaşımına da açık iş yurtları var: Tamirhane, matbaa, mobilya atölyesi, çiçek tarhları…

Açık cezaevlerinin asıl işlevi, nedeni aslında söz konusu iş yurtları-atölyeleri…

Aslında son birkaç yılı kalan mahpusların çalışarak, meslek öğrenerek dışarıya hazırlık yapmaları açısından ilk bakışta olumlu bir yöntem; ancak sabahtan akşama çalıştırılan kişilere verilen maaş sadece 4 bin lira. Büyük ama çok büyük bir emek sömürüsü söz konusu.

İlk gün

Benim ‘yatarı olmayan’ hapis cezamı Yargıtay onaylayınca, kararını bana cezayı veren ilk derece mahkemesine gönderiyor. O mahkeme de cezamın onaylandığını, bu yüzden 10 gün içinde ilgili savcılığa başvurmamı istiyor. Ben süresi içinde ilgili savcılığa başvurunca, savcının hazırlattığı bir sevk yazısıyla 10 gün içinde Ankara Açık Cezaevi’ne ‘teslim’ olmamı belirten bir yazı alıyorum. Hem de fotom var üstünde.

Savcı diyor ki; “Şanslısınız, başka açık cezaevlerinde değil ama burada her gün ‘İdare ve Gözlem Kurulu’ toplanıyor. Hemen DS’ye ayrılacaksınız. Cezaevine teslim olduğunuz, UYAP’a hemen düşüyor. Ben sizin ‘Müddetname’nizi hazırlayıp, göndereceğim. Kurul da sizi hemen DS’ye ayırıp, tahliye edecek.”

Bu söz üzerine, ben sabahleyin ‘teslim’ oldum. Bir avukat arkadaşım, Adliyede savcının kapısında. Onun ikazıyla, benim müddetnamem yazılıp, cezaevine gidiyor. Yani UYAP’a düşüyor. Bu arada, Kurulun saat 10:00’da toplanmış olduğunu öğrenip, cezaevine girdiğimiz ilk gün çıkamayacağımız belli oluyor ve böylece ilk darbeyi yiyorum.

Ancak öğleden sonra, cezaevine kayıt konusunda yapılması gerekenler yapılıyor. Revirden sağlık raporu veriliyor, psikososyal inceleme falan geçiriliyorum…

Yapılması gerekenler yapılıp, bittiğine ve müddetnamem yazıldığına göre, yarın kurula çıkacağım ve DS’ye ayrılacağım demektir! Demek ki, bugün olmadı-olamadı ama yarın tahliye olacağım. O nedenle, gelin ben size açık cezaevinde gün nasıl geçer, onu anlatayım:

Günde üç öğün yemek, 7-8 defa sayım var. İş yurtları sabah ve öğleden sonra çalışıyor. Cezaevi aslında çalışanların yeri. Bizim gibi girdi-çıktıcılar cezaevine yük! Ama hem geldiklerine pişman olsunlar, burunlarını biraz sürtelim anlayışla olsa gerek, bizim gibi girdi-çıktıcıları da binanın ve çevresinin temizliği başta olmak üzere, sürekli çalıştırıyorlar ve neredeyse hiç boş bırakmıyorlar.

Kaçmanın çok kolay olduğu bir yerde insanların halen orada olup olmadığını bilmek adına günde 7-8 defa sayım yapılıyor. Sayım için parmak izi tanıyan küçükçe bir elektronik alet kullanılıyor. Sıraya girip, ilgili parmağımızı okutuyoruz.

İlk sayım saat 08:00’de ve fiziki olarak yapılıyor. Yani cezaevindeki 650 kişi öbekler halinde toplanıyor ve sayılıyoruz. Son sayım ise saat 23:00’te ve ardından yatakhaneye ‘kapatılıyoruz’. Sabah saat 06:00’ya kadar yatakhanedeyiz. Uyandırılıp, -pardon ilk elektronik sayım veriyoruz. Sonra kapılar açık ve kahvaltı başlıyor.

İkinci gün 

İlk gün cezaevini ve çevresini biraz tanıdık ve bugün aslında tüm işleyişi, en başından görüp-öğreneceğiz. Sabah kahvaltısı sonrasında, saat 08:00’de fiziki sayım yapılıyor. Öbek öbek toplandık ve tek tek sayıldık. Üç kişi yok. Yani kaçmışlar. Böyle bir yerden kaçılır mı, demeyin; benim tahminim uyuşturucu kullananlar olmalı, uyuşturucusuz geçen gece buna neden olmuş olmalı.

Bu fiziki sayım sonrasında, öncelikle yeni gelen girdi-çıktıcılardan çalışma ekipleri oluşturuluyor ve bina ve çevre temizliğine gönderiliyor. Sonra yine yeni gelenler, saat 09:00’da toplanıyor. Çok heyecanlıyız. Kurula gideceklerin isimleri okunacak çünkü. 20’ye yakın isim okunuyor ama benim ismim yok. Hayda, bugün de buradayız. Hani müddetnamemiz gelmişti ve hemen kurula çıkacaktık?

Çalışanlar, çalıştıkları iş yurduna götürülürken, benim gibi pazartesi günü gelen girdi-çıktıcıları değişik inşaat ve benzeri yerlerde çalışmak üzere götürüyorlar. Gerek gardiyanlar, gerekse ekip-başı yapılan son birkaç ayını burada geçirecek olan mahpuslar, beni yaşıma bakıp, işe göndermiyorlar:)

Üçüncü gün

Saat 09:00 toplaşmasındayız. Bu kez, kurula gidecekler arasında ismim ve pazartesi günü gelenlerin isimleri sayılıyor. Heyecanla kurula götürüleceğimiz saat 10:00’u bekliyoruz. Yine yirmi civarında kişi, kurula götürülecek. Gidenler arasında İdare ve Gözlem Kurulu’nun ne menem bir kurul olduğunu benden başka bilen yok galiba. Onlar pek endişelenmiyor ama ben son üç yıldır, böylesi kurulların ne tür absürt kararlar aldığını bildiğim için biraz gerginim. Ancak yedi kişilik kurul, sorgusuz-sualsiz ve sadece yüzümüzü görüp, Denetimli Serbestliğe ayrılacağımızı söylüyor ve imza günlerini unutmamamızı öğütlüyor.

Üç gündür tutulduğumuz cezaevi binasına geri dönüyoruz. Öğle yemeğini yedik ve tahliye edilmeyi bekliyoruz. Bu konularda yardımcı olan kıdemli mahpuslar ve kimi gardiyanlar, bugün değil yarın tahliye olacağımızı söylüyorlar ama ben bugün tahliye olmamızın gerektiğinin altını çiziyorum sık sık.

Ama öyle olmuyor. Gündüz saat 10:00’da alınan heyet kararı, o gün adliyeye çok geç saatte ulaştırıldığı için tahliyelerin ertesi güne sarkması sağlanıyormuş. Eğer adliyeden birini bulursan, heyet kararının alındığı gün tahliyen gerçekleşebiliyor. Nitekim, bizimle aynı gün heyete çıkanlardan biri, aynı gün tahliye oldu-olabildi.

Bizlere bir gece daha cezaevinde yatma düştü ve ertesi gün -yani buraya geldiğimizin dördüncü günü- öğleden sonra tahliye edildik. Tahliye edileceğimiz son saate kadar, cezaevinde tutulan insanlar, her türlü angarya işte çalıştırıldı. Bedava işgücü istismarı söz konusu ama devlet aklı için hükümlülere burnunu biraz olsun sürttürme amaçlı olmalı bu uygulama.

Peki, tahliye olunca, yani Denetimli Serbestliğe (DS) ayrılınca ceza bitiyor mu? Hayır! Bundan sonra, neredeyse bir yıl en yakın karakolda imza atacağız. DS binasında seminer ve konferanslara katılacağız. Dahası yaşı 60’dan küçük olanlar, cami ve adliye temizliği gibi gönüllü çalışmalara tabi tutulacak.

Aldığımız hükmün son yılında ise şartlı tahliye kısmı yaşanacak. İmza falan faslı bitiyor ama son bölümde aldığınız ceza cinsinden bir başka alırsanız, yeni aldığınız ceza ile birlikte, DS ve Şartlı Tahliye’de geçen ayları-yılları kapalı cezaevinde geçiriyorsunuz.

Kapalı ile açık farkı 

Ben toplamda 10 yıl civarında hapis yattım. Bunun sebebi, bana verilen iki adet 6 yıl, 8 ay hapis cezalarıydı. Bu yüzden; Ankara Mamak Askeri Cezaevi, İzmir Şirinyer Askeri Cezaevi, İzmir Buca Kapalı Cezaevi, Salihli İlçe Cezaevi, Aydın E Tipi Cezaevi, Çanakkale E Tipi Cezaevi ve Ankara Sincan F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunmuştum. Şimdi de bu zincire Ankara Açık Cezaevi eklendi. Zaten yaklaşık yirmi yıldır, İçeriden köşemde, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini okurlarımıza duyuruyorum.

Bu nedenle, bundan sonra yazacaklarımı bir uzmanın gözlemleri olarak okuyabilirsiniz:)

Öncelikle telefon konusu çok önemli bir fark yaratıyor. Kapalı cezaevlerinde haftada sadece 10 dakika telefonla konuşabilirsiniz. Telefon edebileceğiniz kişi sayısı çok sınırlıdır ve dinlenir, hatta kayda alınır. Oysa açık cezaevlerinde bulunan onlarca ankesörlü telefonla istediğiniz herkese telefon edip, istediğiniz uzunlukta konuşabilirsiniz. Telefon etme hakkınız her gün ve günde 18 saat boyuncadır.

Kantine ulaşım hakkı da, açık ve kapalı cezaevleri arasındaki farkın en belirgin noktalarından bir başkasıdır. Kapalı cezaevlerinde haftada bir gün kantinden bir şey alma hakkınız var. Bir liste gönderirsiniz, o gün kantinde görevli gardiyanın lütfettiği eşyaları-gıdaları (dışarıdan da daha pahalı olarak) alırsınız. Yani o ne kadarını getirirse, o kadar alabilirsiniz. Listede bulunan eşya ya da gıdaların kantinde olması, size satılacağı anlamına gelmez.

Açık cezaevlerindeki kantin, sayım dışında, kantincilerin özel ihtiyaçlarını karşıladığı saatler dışında, her gün ve günde 8 saate yakın bir süre açık. Çeşidi bol ve -en önemlisini söylüyorum- sigara dışında- bırakın kapalı cezaevlerindeki fiyatları, dışarıdan bile çok ucuz. İki ayrı yerdeki çay ocaklarında da, fiyatlar çok ucuz. Düşünün 6 liraya çay, 10 liraya kahve satılıyor.

Kapalı cezaevlerinde biri sabah, diğeri akşam olmak üzere iki sayım olurken, açıkta -daha önce yazmıştım- galiba günde sekiz kere sayım oluyor. Kapalıda gelip, sizi bizzat görürler ama açıkta fiziki sayım sadece bir kere yapılabiliyor.

Açıkta kimler ‘yatıyor’ 

Kapalı cezaevlerinde ben -doğal olarak- hep siyasi koğuşlarda-odalarda kaldım. Siyasiler, okuma-sessizlik saatleri koyup, uygulamakta adlileri disipline edemediklerinden, adli mahpuslarla birlikte kalmayı pek istemez. Zaten idare de “adlileri etkilemesinler” diye siyasilerle aynı yerde barındırmaz onları.

Açık cezaevlerinde böyle ayrım yok, olması da pek mümkün gözükmüyor. Odalar daha çok aynı iş yurdunda çalışanların aynı odalarda kalması şeklinde düzenlenmiş. Benim gibi girdi-çıktı yapanları o odalara vermiyorlar. Doğru bir uygulama bu. Girdi-çıktı yapanların ruh hali, orada daha aylarca kalacak olanların ruh halini etkiliyor-bozuyor.

Peki, girdi-çıktıcılar kimler? Ooo, kimler yok ki, demek daha doğru. Bence ülkenin minik bir bileşimi buraya uğruyor olmalı. Ülkenin panoraması burada.

Ölüm olmayan trafik kazası yapanlar, alkollü araba kullananlar, yasal-yasadışı kumar oynayanlar, her türlü üçkağıt işine bulaşanlar, para cezasına çarptırılıp-para cezasını ödemediği için para cezasının her günü 100 lira üzerinden hapis cezasına dönüştürülenler, miras kavgasından akrabasıyla dövüşenler, ruhsatsız silah bulunduranlar, onu kullananlar ve benim gibi gazeteciler…

Hadi bana eyvallah, daha karakola imza atmaya gitmem lazım!

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

İmamoğlu, Ferdi Zeyrek’in cenaze törenine katılmak için başvuruda bulunacak

Sonraki Haber

Barış ve demokrasi için aydın tavrı

Sonraki Haber
Siyaset, ilke, tutarlılık, ahlak, vicdan

Barış ve demokrasi için aydın tavrı

SON HABERLER

Trump: Husiler’in saldırılarından İran’ı sorumlu tutacağız

Donald Trump protestocuları tehdit etti: Tükürürlerse vururuz

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

‘Ama emperyalizm’ diyorsak…

İşçiler ne yapsın?

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Bir milyon dolarlık füze ve kriz

Siste yürümek

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Barış demokratik toplumla inşa edilir, demokratik eğitimle yaşatılır

Barış demokratik toplumla inşa edilir, demokratik eğitimle yaşatılır

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Siyaset, ilke, tutarlılık, ahlak, vicdan

Barış ve demokrasi için aydın tavrı

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

Yahya Orhan: Artık kendimiz için çalışacağız!

Açık cezaevinde üç gece

Yazar: Yeni Yaşam
10 Haziran 2025

İmamoğlu, Ferdi Zeyrek’in cenaze törenine katılmak için başvuruda bulunacak

İmamoğlu, Ferdi Zeyrek’in cenaze törenine katılmak için başvuruda bulunacak

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır