• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
6 Eylül 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Mustafa Durmuş

Açık diktatörlüğün ebesi: Ekonomik kriz ve kemer sıkma politikaları

6 Eylül 2025 Cumartesi - 12:23
Kategori: Mustafa Durmuş, Yazarlar
Açık diktatörlüğün ebesi: Ekonomik kriz ve kemer sıkma politikaları

Türkiye’de bir yandan hemen her gün yargı aracılığıyla sivil darbeler yapılıyor, diğer yandan ekonomik kriz gerekçe gösterilerek ekonomi yönetimince acımasız kemer sıkma politikaları uygulanıyor.

Bu iki olgu arasında güçlü bir bağlantı var.

Şöyle ki, iktidar bloku bu yıl ülke nüfusunun en az 30 milyonunun geçim kaynağı olan asgari ücreti ikinci kez artırmayı reddettiği gibi, Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) çerçevesinde kamuda çalışan 600 bini aşkın işçiye enflasyon oranında dahi zam vermedi. Son olarak memurlara ve memur emeklilerine 2026 yılı için verdikleri zam da resmi enflasyon oranının altında kaldı.

Kamu hizmetleri: ya paralı ya da içi boşaltılmış!

Ayrıca eğitim ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere, hemen hemen tüm kamusal hizmetler paralı hale getirildi ya da nitelik olarak çökertildi. İnsanlar ihtiyaç duydukları bu hizmetleri alabilmek için ceplerinden ödeme yapmak ve çoğu kez de borçlanmak zorunda kalıyorlar. Dahası bu hizmetlerin temel finansmanı biçimi olan vergilemenin yükünü de emekçiler akaryakıtta olduğu gibi ÖTV ve KDV gibi dolaylı ve Gelir Vergisi gibi dolaysız vergilerle taşıyorlar.

Yani yurttaş üzerinde çifte bir zulüm söz konusu: iktidar ücret ve maaşları yoksulluk, hatta açlık sınırının altında tutarken, özelleştirilerek paralı hale getirilen kamu hizmetlerinin bedelini de halktan topladığı vergilerle karşılıyor. Kendi lüks harcamalarındansa asla vazgeçmiyor.

Bu ve benzeri uygulamalara uluslararası literatürde “kemer sıkma” adı veriliyor ancak bizdeki uygulamayı “ümük sıkma” olarak adlandırmak daha yerinde olur.

Madalyonun öteki yüzü

İşte bu uygulamalarla, ülkenin son aylarda hızla açık bir diktatörlüğe sürüklenmesi arasında kuvvetli bir ilişki var. 19 Mart’tan bu yana, yine yargı ve yürütme iş birliği ile önce ülkenin en güçlü Cumhurbaşkanı adayı olan İmamoğlu’na ve CHP’li diğer belediyelere, ardından da Anayasa ve seçim yasaları açıkça çiğnenerek, doğrudan CHP örgütüne yönelik olarak başlatılan operasyonlar ve atanan kayyımlar iktidarın ve ardındaki sermaye çevrelerinin tercihini otoriterliği aşıp açık diktatörlüğe doğru ilerlemek biçiminde yaptığını gösteriyor.

Ülkeyi yöneten oligarşi hiçbir şekilde iktidardan gitmek istemiyor, bunun için de karşısındaki tüm güçleri parçalara ayırarak sırasıyla etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Yani kendilerini yenebilecek bir demokratik muhalefete ve bunu sağlayacak seçimlere izin vermeyecekler gibi görünüyor. “Terörsüz Türkiye” stratejisi ile DEM Parti’nin muhalefeti pasif bir sessizliğe büründürülürken, artık ülkenin birinci partisi olduğu ortaya çıkan CHP parçalanarak etkisizleştirilmeye çalışılıyor.

“Kemer sıkma faşizmin ebesidir”

Diğer yandan Türkiye’de insanların çok büyük bir bölümü mutsuz ve öfkeli. Çünkü kamu hizmetlerinin niteliği bozuluyor ve giderek daha da paralı hale getiriliyor. Ücret ve maaşlar olduğu yerde sayıyor, hatta yüksek enflasyondan ve adaletsiz vergilerden dolayı reel olarak düşüyor. Eğitim bir bütün olarak yerlerde sürünürken, öğrencilere günde bir öğün ücretsiz yemek verilmezken, yüksek öğrenimdeki öğrenciler sığınacak yurt bulamıyorlar. Sağlık hizmetleri hem giderek paralı hale geldi hem de kötüleşti. Devasa büyüklükteki şehir hastaneleri doktor ve diğer sağlık çalışanı yetersizliği yaşıyor. Dahası hastalar uygun bir biçimde özel hastanelere yönlendiriliyor.

Bu kötüye gidişten ilk elden 23 yıldır ülkeyi yöneten aşırı sağcı iktidarlar sorumludur. Buna rağmen, iktidara karşı güçlü bir sol-sosyalist alternatif oluşturulamadığından, başta gelecekten umutlarını kesmiş olan gençler olmak üzere, insanlar demokratik çözümlere değil, güçlü gözüken aşırı sağcı otoriter-faşizan liderlere yöneliyorlar. Kısaca devlet halkı terk ettiğinde, otoriterler devreye giriyor.

Güçlü bir sol yoksa kitleler faşizme yönelir

Aslında bu yönelim tarihte sıkça yaşanan bir durum: tarih açıkça kemer sıkmanın faşizmin geliştiği koşulları yarattığını ortaya koyuyor. Hükümetler kamu hizmetlerini ortadan kaldırdığında ya da içini boşalttığında, güvenlik ağlarını zayıflattığında ve eşitsizliği derinleştirdiğinde, insanlar demokrasiye olan umutlarını kaybediyor ve otoriter “güçlü liderlere” yöneliyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki Weimar Almanya’sı, Nazilere yönelim anlamında, bunun en somut örneklerinden biridir. İngiltere’de bugün Reform UK Partisi adıyla aşırı sağcı bir partinin giderek iktidara alternatif hale gelmeye başlaması bu eğilimin zaman ötesi olduğunu gösteriyor.

Türkiye’de otoriter rejim iki otoriter, aşırı sağcı liderin temsili iktidarında yıllardır hüküm sürüyor. Ancak son aylardaki bir strateji değişikliğini gözden kaçırmamak lazım: ülke iktidar bloku eliyle açık bir diktatörlüğe sürükleniyor.

Bir diğer olasılıksa (daha uzun vadeli) açık diktatörlüğe böyle bir savruluşun, kitle desteğiyle birlikte, bugün oy oranı yüzde 5-6’lar civarında olan ve CHP’nin parçalanması halinde özellikle de ulusalcı CHP tabanını kendine çekmeye namzet olan Zafer Partisi ve veya İYİP aracılığıyla gerçekleştirilebilecek olmasıdır. Özellikle de gençler arasında popüler olan aşırı sağcı popülist Zafer Partisi’nin yükselişi demokrasi için pek hayra alamet değil.

Faşizmi besleyen damarlar

Faşizm ekonomik kriz ve kemer sıkmanın neden olduğu güvensizlikten, gelecek korkusundan ve buna karşılık aşırı sağcı-faşist partilerin yaydığı sahte umut duygusundan beslenir.

Bir başka deyişle, demokrasiyi kemer sıkma politikaları zayıflatır çünkü kamu hizmetleri demokrasinin hayata geçmiş halidir. Devlete, resmî kurumlara ve ana akım siyasal partilere olan güven ortadan kalktığında, kitleler güçlü popülist liderlere yönelirler ve faşizm bu şekilde büyür. Almanya’da Hitler’in, İtalya’da Mussolini’nin yükselişi böyle olmuştur.

Özetle, maalesef yakın gelecekle ilgili iki olası senaryo da demokrasi, barış ve özgürlükler karşıtı, otoriterliği aşan bir açık diktatörlüğün tesis edilmesini içeriyor.

Ne yapmalı?

Yapılacak şey üçüncü bir senaryoyu yazmak ve bunu derhal hayata geçirmektir. Bunun için geçmişte faşist rejimlere karşı önerilenlerin başında gelen bir “anti faşist birleşik cepheyi” inşa etmek gerekiyor.

Bu bağlamda CHP’ye yönelik bu saldırıların karşısında amasız fakatsız bir biçimde CHP’nin yanında durmak ve onu savunmak bir antifaşist görevdir. Tutumu kısa vadeli ekonomik çıkarlar ile sınırlandırılmış işçi sendikalarının örgütsüz, dağınık ve son derece zayıf hali dikkate alınarak, açık diktatörlükten zarar görecek olan tüm kesimlerini bu birleşik cepheye dahil etmek gerekiyor. Mesele bu noktada bu işlevi yerine getirecek olan bir siyasal özneyi inşa etmektir.

Bu noktada ülkenin en örgütlü halklarından biri olan Kürtlerin tutumu son derece önemlidir. Kürtler “Barış ve Demokratik Toplum Sürecini” ilerletmek için çaba sarf etmeyi sürdürürken, aynı zamanda ülkenin açık bir diktatörlüğe doğru sürüklendiğinin bilincinde olarak, böyle bir birleşik anti faşist cephenin sürükleyicisi parçası olmak zorundadır.

Anahtar sözcükler: Açık diktatörlük, birleşik cephe, demokrasi, ekonomik kriz, faşizm, kemer sıkma.

 

 

 

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kardeşine şiddet uygulayan fail serbest bırakıldı

Sonraki Haber

MESEM’de ‘çocuk işçi’ cinayeti

Sonraki Haber
MESEM’de ‘çocuk işçi’ cinayeti

MESEM'de 'çocuk işçi’ cinayeti

SON HABERLER

Mithat Sancar: Hukuksal güvenceler oluştukça sürece güven artar

Mithat Sancar: Hukuksal güvenceler oluştukça sürece güven artar

Yazar: Aziz Oruç
6 Eylül 2025

Kayıp yakınları Sincar ve Biçimli’nin ve Çardaklı’nın akıbetini sordu

Kayıp yakınları Sincar ve Biçimli’nin ve Çardaklı’nın akıbetini sordu

Yazar: Özge Kar
6 Eylül 2025

Cumartesi Anneleri: Adalet, cezasızlık zinciri kırıldığında mümkün olabilir

Cumartesi Anneleri: Adalet, cezasızlık zinciri kırıldığında mümkün olabilir

Yazar: Özge Kar
6 Eylül 2025

Wan’da Fesih Polat’ın taziyesine kitlesel ziyaret

Wan’da Fesih Polat’ın taziyesine kitlesel ziyaret

Yazar: Aziz Oruç
6 Eylül 2025

İsrail’den Gazze’ye ‘kenti terk edin’ uyarısı

İsrail’den Gazze’ye ‘kenti terk edin’ uyarısı

Yazar: Aziz Oruç
6 Eylül 2025

MESEM’de ‘çocuk işçi’ cinayeti

MESEM’de ‘çocuk işçi’ cinayeti

Yazar: Özge Kar
6 Eylül 2025

Açık diktatörlüğün ebesi: Ekonomik kriz ve kemer sıkma politikaları

Açık diktatörlüğün ebesi: Ekonomik kriz ve kemer sıkma politikaları

Yazar: Aziz Oruç
6 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır