2025’in son günlerinde, milyonlarca emekçinin gözü Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndaydı. Aralık ayı boyunca süren görüşmeler, işçi temsilcilerinin katılmadığı bir süreçle noktalandı. 23 Aralık 2025’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, patronlarla tam bir işbirliği sağlayarak 2026 için net asgari ücreti 28.075 TL olarak açıkladı.
Bu rakam, önceki yılın 22.104 TL’sine göre %27 zam anlamına geliyor. İktidar, bunu işçilerin aklıyla alay edercesine “enflasyona ezdirmeme” ve “dengeli artış” olarak sunarken, sendikalar, emek örgütleri, DEM Parti, sosyalist partiler, CHP ve tüm muhalefet sert tepki gösterdi.
İktidarın bu kararı sadece bir rakam değil; emekçilerin günlük geçim mücadelesinin, gelir adaletsizliğinin ve siyasi tercihlerin somut yansıması. Onlar sömürü ve soygunda sınır tanımayan patronlar için bir kez daha işçileri açlık ve yoksullukla baş başa bıraktı.
Öte yanda, 2025 yılı Kürt sorununda tarihi bir dönemece tanıklık etti. Yeni yıla girerken, ekonomik sefalet ile barış beklentileri iç içe geçmiş durumda. Gerçek umut, ancak emek adaleti ile halkların eşitliğinin birleştiği bir mücadeleyle mümkün olacaktır.
Bekleyiş, katılımsızlık ve açıklanan rakam
23 Aralık’ta Bakan Işıkhan, %27 zamla net 28.075 TL’yi duyururken “istihdamı koruma” ve “enflasyonla mücadele” dengesini vurgulasa da bağımsız veriler durumu farklı anlatıyor: Açlık sınırı Aralık’ta artarak 30 bin TL’ye, yoksulluk sınırı ise 100 bin TL’ye dayandı.
İktidar ekonomik olarak, %3-4 bandındaki büyüme rakamlarıyla övünürken, bu büyüme emekçiye yansımıyor. GSYİH’ni 17 bin dolara yükseldiğinden dem vurulurken, işçi ve emekçilerin payına açlık sınırının altında bir sefalet ücreti dayatılıyor.
Kira ortalamaları 25.000 TL’yi aşmış, temel giderler yükselmiş, gıda, ulaşım enflasyonu gerçek anlamıyla yüzde yüzler dolayında seyrederken, işçilere %27 zammı reva görmek ancak sınıf karşıtlığıyla açıklanabilir. Başka bir gerçek ise uluslararası karşılaştırmada Türkiye’nin, asgari ücretli oranında en yüksek olduğu ülke olmasıdır. 17 milyonluk çalışanın en az %40’ı bu ücretle geçinir hale getirildi.
Öfke, hayal kırıklığı ve mücadele
Açıklama sonrası tepkiler sert oldu. Ancak bunun iktidara geri adım attırmadığı görülüyor. Daha büyük mücadelelere ihtiyaç var. Türk-İş, “işçilerin enflasyona ezdirildiğini” belirtti. Aylardır bir mücadele sürdüren ve son olarak Ankara’ya kadar yürüyüşler tertip eden DİSK, KESK, emekli sendikaları, sol ve sosyalist partiler belirlenen ücreti, “açlık ücreti” diyerek protesto etti. Sendikaların ve muhalefetin ortak tepkisi; belirlenen asgari ücretin açlık sınırının altında, kaldığı biçiminde.
Emekçiler alanlarda ve sosyal medyada ve sokaklarda öfkesini dile getirdi. “28 binle nasıl geçinelim?” sorusu yaygın olarak soruluyor. Patronlara teşvikler, vergi indirimleri devam ederken, işçiye “fedakârlık” dayatılmasının kabul edilemeyeceği yüksek sesle dile getiriliyor. Bazı sendikacılar grev çağrısı yaptı, ancak örgütlenme zayıflığı tartışılıyor. Ortak bir bileşik mücadele olmaksızın iktidarı geriletmek olası görünmüyor.
Adalet, emeğin değeri ve toplumsal sözleşme
Gerçek tablo bir kez daha yalın olarak görülmüş oldu. İşçiler üretiyor, hizmet ediyor ama zenginlik sermayeye akıyor. İşçiyi ucuz emek deposu olarak gören zihniyet iktidarı ve patronuyla birlikte işçilerin boğazını sıktıkça sıkıyor. Sendikaların zayıflığı ve sınıfın örgütsüzlüğü onları cesaretlendirmeye devam ediyor. Ancak bu zinciri kırmanın, yeni bir toplumsal sözleşme için mücadeleden ve örgütlenmeden başka bir yol yok.
Sınıf tercihi, barış umutlarıyla iç içe
Açlık sınırının bile altında belirlenen bu asgari ücret iktidarın pervasızlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu karar iktidarın sınıf tercihinden şaşmayacağını yine gösterdi. 2026 yılı bütçesi de bunu gösterdi. Patronlara destek, işçiye sefaleti dayatan bir iktidar var. Bunu yıllardır yapıyor. Ancak hiç bu defa olduğu gibi açlık sınırının altında bir asgari ücret belirlenmemişti. Böylece; büyük olan gelir uçurumu bu yıl daha da derinleşecek. Açlık ve sefalet daha da büyüyecektir.
Diğer yanda 2025’te Kürt sorununda ise umut verici gelişmeler oldu. Çatışma, kan ve şiddet durdu. Öcalan’ın çağrılarıyla PKK fesih kararı aldı, silah bırakma süreci başladı. TBMM komisyonu çalışmaları sürüyor. Komisyon iki ay daha çalışma kararı aldı. İmralı görüşmeleri devam ediyor. Bu gelişme, kaynakların savaşa değil, emekçiye aktarılmasını sağlamalıdır. Kalıcı barışın, demokratik reformlar ve ekonomik adaletle mümkün olacağı unutulmamalıdır.
Yeni yılda umut ve beklentiler
Yeni yılda umut, sömürülen işçi ve emekçilerin, ezilen halkların ortak mücadelesindedir. Ne barış bekleyerek gelir ne iş ve ekmek… Barış süreci umut veriyor. Ancak sömürü ve eşitsizliğin kaynağı olan siteme karşı ortak mücadele daha da önem kazanmış durumda. 2026’da gerçek değişim, işçilerin, emekçilerin, emeklilerin, Kürtlerin, her inançtan halkların ezilenlerin birliğinden geçiyor.
Yeni yıl, mücadelelerin yılı olsun: İnsanca ücret, kalıcı barış ancak mücadeleyle kazanılabilir.









