Abdullah Öcalan’ın örgütü ve siyasi parti temsilcileriyle temasının sağlanması gerektiğini belirten insan hakları savunucusu Ahmet Faruk Ünsal, iktidarın herhangi bir adım atmadan ‘Silahlar gömülsün’ çağrısı yapmasının gerçekçi bir hedef olmadığını söyledi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, 22 Ocak’ta İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan ile ikinci bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme sonrası “Sayın Öcalan’ın sürece ilişkin çalışmaları devam etmektedir. Bu konudaki hazırlıkları tamamlandıktan sonra kamuoyuna gerekli açıklamalar yapılacaktır” açıklaması yapıldı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da önceki gün partisinin grup toplantısında görüşmeye dair kimi detaylar paylaştı. Tülay Hatimoğulları, Abdullah Öcalan’ın görüşmede “Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili oyalama, zaman kazanma, bekle-gör politikalarına tevessül etmek Türkiye halklarına yapılacak en büyük kötülük olur” dediğini paylaştı.
2013-2015 yıllarında “çözüm” adı verilen süreçte Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan siyasetçi-insan hakları savunucusu Ahmet Faruk Ünsal, Kürt sorununun çözümü ve İmralı’dan gelen mesajları değerlendirdi.
Suriye’deki gelişmeler
Son yaşanan gelişmelerin bir önceki süreçlerden farklı olduğuna dikkati çeken Ahmet Faruk Ünsal, yeni dönemde bazı radikal değişikliklerin olduğunu söyledi. Ahmet Faruk Ünsal, özellikle Suriye’de yaşanan gelişmelere işaret ederek, “Geçmiş süreçte de Suriye meselesi belirgindi ama artık Suriye’de radikal bir değişiklik oldu. İran, Rusya ve Beşar Esad kalıcı şekilde Suriye’yi terk etti ve başka vasat bir güç ortaya çıktı. Bu bir taraftan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından yaşanmakta olan siyasi pratiğin bütün Suriye zeminine yayılması için bir fırsattı” dedi.
Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen eşitlik ve özgür yaşamın Suriye’nin geleceği için ilham verici olduğuna dikkati çeken Ahmet Faruk Ünsal, “Şu anda Muhammed Colani ile Mazlum Ebdî arasında görüşmeler sonuçlanmış değil. Ama anlaşılan Suriye’de Kürtlerin ortaya koyduğu bu başarılı pratik, bir şekilde kabul görecek. Türkiye’nin en rahatsızlık duyduğu bu pratiğin yaygınlaşması. Bahçeli ile başlayan süreç, Suriye’deki gelişmelerin hem Suriye’ye yayılması hem Türkiye’ye yayılmasını engellemeye dönük bir adım gibi gözüküyor” diye konuştu.
Çözüm tüm Kürtleri kapsamalı
Abdullah Öcalan’ın İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Kürtler için bir çözüm için çalıştığını söyleyen Ahmet Faruk Ünsal, “Henüz o çalışma toplumla paylaşılmış değil. Eğer ada ziyaretleri sonlandırılmaz ve Öcalan’ın çalışması halklarla paylaşılır ise ben onun da önemli bir seçenek olarak masada olduğu kanaatindeyim. Şu an itibariyle henüz çok net adımlar atılmış değil. Fakat meseleyi sadece Suriye üzerinden okuyarak çözmeye kalkmanın da önemli olmadığını düşünüyorum. Çünkü Kürt meselesi anadil ile ilgili. Türkiye’nin yasal vatandaşlık tanımı, anayasal ve idari bir takım pratiklerinin düzeltilmesiyle de alakalı bir sorun olduğunu görmek lazım. Hem kendi içimizde Kürt sorununu çözebileceğimiz hem sınırlarımızın dışındaki Kürtleri de kapsayacak bir çözümü ortaya koymak gerekiyor. Doğrusu ben Öcalan’ın diğer Kürtlere dönük çözümünün de toplumla paylaşılmasının önemli bir ufuk açıcı imkan olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Çözüme niyet edilmiş olması da önemli
Ahmet Faruk Ünsal, 2013-2015 sürecinde “Bu sefer galiba başarıyoruz. Bu meseleyi çözüyoruz” yönünde bir umudun oluştuğunu ancak yeni süreç tartışmalarında bu umudun daha az olduğunu kaydetti. Ünsal, “Bunun sebeplerinden en önemlisi o günkü Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) heyetinin İmralı ve Kandil ile doğrudan temaslarının sağlanmış olması, mesajlarının gelip gidiyor olması ve sürece iktidarın müdahil olmasıydı. Hem yasal değişiklikler yapılıyor, Meclis’te komisyonlar kuruluyordu. Alınması gereken tedbirlerle ilgili mesaj alışverişi yapılıyordu. Nihayetinde 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de artık silahların bırakılmasının ilan edileceği toplantıya kadar bu süreç bir şekilde devam etti. Ama maalesef seçime doğru gidiliyor olması, bir çatışma çözümü sürecinde mutlak suretle olması gereken bazı mekanizmaların kurulmamasından dolayı süreç akamete uğradı. Ve büyük bir çatışma, şiddet ile bugünlere geldik. Hatırlarsanız hendekler kazıldı, her iki taraftan binlerce insan öldü, büyük bir nefret dili topluma hakim oldu. Devletin 1984’ten bu yana uygulaya geldiği şiddet siyasetinin de çıkmaz olduğunu hep beraber gördük. Sonra 22 Ekim 2024’te de bir başka sürecin başlamasıyla ilgili adım atıldı. Onun nasıl gideceğini henüz tahmin edemiyoruz. Ama buna niyet edilmiş olmasının önemli olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Tecrit kalkmalı
Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin devam ettiğini ve bunun süreci aksattığını vurgulayan Ahmet Faruk Ünsal, şunları söyledi: “Geçmiş dönemde İmralı, Kandil ve siyaset kurumunun konuşmasını sağlayacak bir mekanizma vardı. Adaya giden heyet, Kandil ve Türkiye ile konuşacak bir mekanizma içerisinde çalışıyordu. Bu çok önemliydi. Şu an ise Öcalan üzerinde bir tecrit uygulanıyor. Yeğeni Ömer Öcalan’ın ve iki defa DEM Parti heyetinin gittiğini saymazsak yıllardır avukat ve aile görüşünün olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla kendi paradigmasını hem örgütle hem toplumla paylaşabileceği bir imkanın kendisine verilmediği bir durum söz konusu. Tecrit eğer olmasaydı süreç daha rahat yürürdü.”
Adım atılmalı
AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in “İmralı’da ziyaret trafiği tamamlandı. Bundan sonra beklenen örgütün tasfiye edilmesiyle ilgili çağrının ortaya çıkması” sözlerine değinen Ünsal, “Halbuki silahların bırakılması meselesi bir çatışmalı süreçte en son atılacak adımdır. Bir ateşkes olabilir, mutlaka olmalıdır. Ama siz sorunun çözümüne dair adımları atmadan doğrudan ‘silahlar gömülsün’ diye bir hedef koyarsanız gerçekçi bir hedef olmaz. Şu anda sadece 3 kere adaya gidilmiş olması Abdullah Öcalan ile örgütünün ya da siyasi heyetin yeterince konuştuğu anlamına gelmiyor. O yüzden mutlaka tecridin kaldırılması gerekiyor. Öcalan’ın halkla, örgütüyle, siyasi parti temsilcileriyle temasının sağlanması gerekiyor ki bu büyük sorun çözülsün. O yüzden Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin devam etmesi kabul edilebilir değil” diye belirtti.
Özgürlük de olmalı
Sürecin belli aşamaları sonrası Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün de sağlanması gerektiğini ifade eden Ahmet Faruk Ünsal, şöyle devam etti: “Ama atılması gereken başlangıç adımlarının bile henüz atılmadığını görüyoruz. Bir taraftan iktidar bloğu ‘Öcalan çıksın umut hakkından yararlansın, gerekirse Meclis’te konuşsun’ laflarını söylerken, diğer taraftan bu sürecin ruhuna uygun olmayan düşmanlaştırıcı bir dil ve üslup içinde. Nefret dilini kurmaya devam ederken, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) dönük bir siyasal hınç operasyonu yürütüyor, Kürt siyasi hareketine yakın basın mensuplarına büyük bir yönelim olduğunu görüyoruz. O yüzden eğer bir süreç olacaksa sürecin ruhuna uygun siyasi nezaketi beklemek, hem PKK hem devlet tarafından hepimizin hakkı. Hem barışmak isteyeceksiniz hem masaya oturmasını istediğiniz muhatabınıza ağız dolusu hakaret edeceksiniz. Bu sürecin ruhuna uygun değil. Doğru adımlar atılırsa Öcalan’ın özgürlüğü noktasına gelinecek. Çünkü bir umut hakkı imkanı da söz konusu.”
Haber: Ömer İbrahimoğlu / MA