AİHM, Zini Gediği Katliamı’nın aydınlatılması için yapılan başvuruyu 14 yıl sonra ‘kabul edilemez’ buldu. Karar ile bir kez daha haksızlığa, zulme ve katliama uğradıklarını söyleyen aileler yeniden başvuru yapmaya hazırlanıyor
Duygu Kıt
1938 yılında Erzîngan ve Dêrsim arasında bulunan Zini Gediği’nde 97 kişinin katledildiği Zini Gediği Katliamı’na ilişkin yapılan başvuruyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) iç hukuk yolları tüketilmediği için kabul etmedi. Katliam ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin ‘zamanaşımı’ gerekçesiyle verdiği ret kararının ardından iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine 2011 yılında dava dosyasının taşındığı AİHM, Zini Gediği Katliamı başvurusunu ‘kabul edilemez’ buldu.
‘AİHM ikircikli bir karar verdi’
Mahkeme iptale gerekçe olarak ‘iç hukuk yollarının tüketilmediğini’ gösterdi. Avukat Sezai Demirbilek kararın içeriğine ilişkin olarak şu bilgileri verdi:
“2011 yılında ilk başvuru yapıldığında ve itiraz kararı verildiğinde o dönem Anayasa Mahkemesi olmadığı için aileler tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapıldı. Başvurunun konusu da ‘Din ve vicdan hürriyetinin ihlali’ne yönelikti. AİHM bugün tam on dört yıl sonra kararını verdi. Kararda başvuruculara, ‘İç hukuk yollarını idari yoldan da deneyin, tekrardan başvuru yapın’ denildi. Çünkü hükümetin savunmasında öyle bir beyan varmış. Kısacası AİHM ikircikli bir karar vererek dosyayı kapatmış oldu.”
‘Karar uygulama açısından da yanlış’
“Benzer örneklerde mezar yeri araştırması yapan kurum savcılıktır” diye devam eden Demirbilek, idari makamın böyle bir görevi olmadığına vurgu yaptı. Demirbilek şöyle devam etti:
“Adli olay sonucu yaşanan bir ölüm varsa bu ölümü araştıracak olan savcılıktır. Durumun tespitini yapacak, ailelere naaşları teslim edecek husus da savcılıktır. İdare’nin böyle bir görevi yok. Şimdi hukuki süreç iç hukuk yolları açısından yeniden en başa dönecek. Zini Gediği İnisiyatifi yeniden bir komisyon oluşturacak, yeniden ilgili idari birimlere başvuru yapacak. Ama nasıl bir sonuç olacak, bilemiyoruz; çünkü bu uygulamanın bir örneği yok.”
‘Kararı hakkaniyetli bulmuyoruz’
Zini Gediği İnisiyatifi Sözcüsü Erdal Kılıçkaya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararın yaralayıcı olduğunu belirterek karara tepki gösterdi. Hukuki süreci yeniden başlatacaklarını ifade eden Kılıçkaya, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Mağdur yakınları olarak, atalarımızın kemiklerinin DNA testiyle tespit edilip bize teslim edilmesi talebimize yargı organlarından olumlu yanıt alamadığımızda, bir kez daha haksızlığa, zulme ve hatta katliama uğramış gibi hissediyoruz. Atalarımızı katledenler, şimdi de yargı sistemi aracılığıyla bize tekrar tekrar bedel ödetiyor. Bu durum, kayıp yakınları olarak bizi derinden endişelendiriyor. Ayrıca, bu karar, kurumların hukuki niteliğinin ne kadar değişken olduğunu ortaya koyuyor.”
Kılıçkaya son olarak, “2014-2015 yıllarında Tunceli idari sınırlarındaki Karabakır köyü Sekasur mezrasında yürüttüğümüz hukuk mücadelesi sonucunda toplu mezarlarda kazılar yapıldı ve Dersim Katliamı’nda hayatını kaybeden veya katledilen çocukların, kadınların naaşlarına ulaşıldı. Ancak, Türkiye’de Sekasur için farklı, Zini için farklı yargısal yaklaşımların benimsenmesi, devletin hukuki niteliğinin ne kadar değişken, pragmatist ve güvenilirliğini yitirmiş olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Ne olmuştu?
8 Ağustos 1938’de herhangi bir suç isnadı ve yargılama olmadan esnaf, öğrenci, köylü 97 kişi evlerinden Erzîngan-Dêrsim sınırında yer alan 2700 rakımlı Zini Gediği’ne götürülerek topluca kurşuna dizildiler. 9 Eylül 2011 tarihinde katliamda babasını kaybeden Canpolat Yakar, avukatı Cihan Söylemez aracılığıyla Erzincan Başsavcılığı’na ‘toplu mezarların açılması ve kemiklerin tespiti’ talebiyle ilk müracaatta bulundu. Başvuruya ‘zamanaşımı’ gerekçesiyle takipsizlik kararı verilmesinin ardından katliam 2011 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmıştı.