AİHM’e başvuran ‘KCK Basın Davası’ndan yargılanan gazetecilere ‘bireysel başvuru yolu tüketilmediği’ gerekçesiyle ret yanıtı verildi. Avukat Demir, başvuru yapıldığında böyle bir hakkın olmadığına dikkat çekti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “KCK Basın Davası” olarak bilinen ve 46 gazetecinin yargılandığı davayı, Anayasa Mahkemesi (AYM)’ne bireysel başvuru yolu tüketilmediği gerekçesiyle reddetti.
Gazeteciler, haksız tutuklama gerekçesiyle AİHM’e başvurmuştu. Ancak söz konusu gazetecilerin tutuklandığı ve AİHM’e başvuru yapıldığı tarihte AYM bireysel başvuru yolu yürürlüğe girmemişti.
Kararı sosyal medya hesabından duyuran Avukat Ramazan Demir, “AİHM, KCK Basın davası olarak bilinen ve 46 gazetecinin yargılandığı davanın haksız tutuklama başvurusunu, gazeteciler tutuklandığı ve AİHM’e başvuru yapıldığı tarihte var olmayan, daha sonra yürürlüğe giren AYM bireysel başvuru yolu tüketilmediği gerekçesiyle reddetmiş” dedi.
Avukat Kılıç: Kararın hukuki dayanağı yok
AİHM’in verdiği kararı değerlendiren dava avukatlarından Özcan Kılıç, “AİHM’nin bu kararı aslında çok şaşırtmamalı” değerlendirmesi yaptı. AİHM’nin gazetecilere ilişkin verdiği kararın, Kürt siyasi hareketi, akademi davasında verdiği bir kararlarla hemen hemen aynı olduğunu belirten Kılıç, “Bir bahaneye sığınarak AİHM özellikle Kürt siyasi kurumlarının yaptığı bütün başvurularda Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru yolunun yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen, böyle bir başvuru yolu varmış gibi bir değerlendirmeyle bütün davalarda aynı şekilde karar veriyor.
Bireysel başvuru hakkının kullanılması mümkün olmamasına rağmen inandırıcı olmayan bir gerekçe ile ret kararları veriyor” diye konuştu. Kılıç şunları söyledi: “Bir başka ilginç mesele ise bu başvuruya konu olan davada polisler, savcılar, mahkeme kurulu üyeleri, bu operasyona destek veren medya kuruluşları bütünü ‘FETÖ üyeliğinden’, usulsüz işlemlerden dolayı yargılanıyor. Biz operasyona destek veren herkesin suç işlediği için yargılandığını AİHM’e bildirmiştik. Buna rağmen AİHM, bütün bu gerçeklikleri gözardı ediyor. Kısacası çok inandırıcı, gerçekçi bir karar değil. Hukuki açıdan dayanaksız bir karar, siyasi bir karar olduğu çok net.”