Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey, ‘Aile Yılı’ ilanının kadın katliamları ve şiddetini artırdığını dile getirdi. İlk 8 ayda 201 kadın yaşamını yitirdi
İktidarın aileyi kutsallaştıran söylemleri kadını geride bırakırken, “Aile Yılı” ilanının ise kadına yönelik şiddet ve kadın katliamları üzerinde büyük bir etkisi oldu. Aile yılının ilanı ve erkek şiddetinin artması arasındaki bağlantı, kadınların en çok aile içerisinde şiddete maruz bırakılması gerçeğiyle gün yüzüne çıkıyor. 2025’in ilk 8 ayında yaşanan kadın ve çocuk katliamları, iktidarın gücünü kutsallaştırmaya çalıştığı aileden, faillerin de cesareti, iktidarın kadın düşmanı politikalarından aldığını gösteriyor.
2025’in ilk 8 ayında 201 kadın katledildi
- Ocak: 32 kadın ve 5 çocuk katledildi, 25 kadın ve 2 çocuk ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadınlardan 8’i evli oldukları erkekler, 4’ü birlikte olduğu, 1’i boşanma aşamasında olduğu, 1’i boşandığı, 12’si akrabaları, 1’i tanıdığı, 5’i tanımadığı erkekler tarafından katledildi.
- Şubat: 15 kadın ve 2 çocuk katledildi, 18 kadın ve 1 çocuk ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Kadınlardan 3’ü oğlu, 2’si evli olduğu, 5’i boşandığı, 1’i birlikte olduğu, 2’si ayrıldığı, 1’i boşanma aşamasında olduğu, 1’i faille yakınlığı bilinmeyen erkekler tarafından katledildi.
- Mart: 24 kadın ve 4 çocuk katledildi, 14 kadın ve 1 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 5 kadının faille yakınlığı bilinmiyor, 8 kadın evli olduğu, 2 kadın boşandığı, 2 kadın boşanma aşamasında olduğu, 1 kadın birlikte olduğu, 3 kadın eskiden birlikte olduğu, 2 kadın tanıdığı, 1 kadın babası olan erkekler tarafından katledildi.
- Nisan: 34 kadın ve 3 çocuk katledildi, 14 kadın ve 2 çocuk ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 12 kadın evli olduğu, 2 kadın ayrıldığı, 4 kadın akrabası, 6 kadın boşanma aşamasında olduğu, 4 kadının faille yakınlığı bilinmeyen, 1 kadın çocuğu, 3 kadın boşandığı, 1 kadın babası, 1 kadın tanıdığı kişiler tarafından katledildi.
- Mayıs: 21 kadın katledildi, 19 kadın ve 3 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirmiş halde bulundu. 1 kadın damadı, 1 kadın ayrıldığı, 1 kadın komşusu, 4 kadın boşandığı, 3 kadın evli olduğu, 2 kadının faille yakınlığı bilinmeyen, 1 kadın dayısı, 1 kadın oğlu, 1 kadın boşanma aşamasında olduğu, 3 kadın akrabası, 2 kadın birlikte olduğu, 1 kadın ev sahibi olan erkekler tarafından katledildi.
- Haziran: 19 kadın ve 1 çocuk katledildi, 6 kadın ve 4 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 5 kadın evli olduğu, 2 kadın akrabası, 1 kadın ayrıldığı, 2 kadın tanıdığı, 3 kadının faili bilinmeyen, 2 kadın oğlu, 1 kadın boşandığı, 2 kadın birlikte olduğu, 1 kadın tanımadığı erkek tarafından katledildi.
- Temmuz: 28 kadın ve 3 çocuk katledildi, 25 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 9 kadın evli olduğu, 1 kadın kayınpederi, 1 kadın ağabeyi, 6 kadın birlikte olduğu, 1 kadın oğlu, 2 kadın tanıdıkları, 3 kadın akrabası, 3 kadın boşandığı, 1 kadın ayrıldığı, 1 kadın boşanma aşamasında olduğu erkekler tarafından katledildi.
- Ağustos: 28 kadın ve 5 çocuk katledildi, 25 kadın ve 7 çocuk şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. 2 kadın oğlu, 4 kadın faille yakınlık derecesi bilinmeyen, 4 kadın boşanma aşamasında olduğu, 12 kadın evli olduğu, 3 kadın birlikte olduğu, 1 kadın işvereni, 1 kadın boşandığı erkek tarafından, 1 kadın tanıdığı birileri, 1 kadın akrabaları tarafından katledildi.
Erkek şiddeti artıyor
Katledilen kadınlar, en çok da yakınlarındaki erkekler ve “kutsal aile” içerisindeki erkekler tarafından katledildi. Yalnızca 2025 yılında değil, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından artan erkek şiddetinin özellikle aile içerisinde yaşanması, iktidarın, aileyi kutsallaştıran, kadını hiçe sayan söylemlerinden, medyanın erkek şiddetini normalleştirmesinden ve gizlemesinden bağımsız değil. AKP’nin 24 yıllık iktidarında, erkek şiddetinin normalleşmesi, kadının yaşam alanlarından soyutlanması ve aile içerisinde hapsedilmesi izlenen bilinçli politikaların sonucu oluştu. 2025 yılının da “aile yılı” olarak ilan edilmesi ve bu kapsamda kadının isminin çıkarıldığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalar, erkek şiddetinin ciddi oranda artmasına neden oluyor.
Erkek şiddetinin artması ve 2025’in aile yılı olarak ilan edilmesinin ardından kadına yönelik artan saldırılara dair konuşan Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey, aile yılı ilanın, kadının birey olarak değil, eş ve anne olarak tanımlanmasını kurumsallaştırdığını söyledi.
‘Aile yılı sembolik bir ilan değil’
Aile yılının sadece sembolik bir ilan olmadığını ifade eden Müjde Tozbey, bu durumun hem politik hem de ekonomik sonuçları olan bir yönlendirme olduğuna dikkat çekti.
“Aile yılı ilanı, kadının birey olarak değil; eş ve anne olarak tanımlanmasını kurumsallaştırıyor. Devletin yükümlülükleri – kreş, bakım hizmetleri ve sosyal güvence – kadınların sırtına bırakılıyor. Bu da haliyle kadını eve kapatıyor, iş gücünden uzaklaştırıyor. Kadının hem siyasal özne olma hali daraltılıyor hem de ekonomik bağımsızlığı kırılıyor. Sonuçta ortaya çıkan tablo şu: Politik olarak kadın, aile üzerinden tanımlanıyor; itaat eden bir role sıkıştırılıyor. Ekonomik olarak ise ücretsiz bakım emeği, esnek ve güvencesiz çalışma dayatmasıyla sisteme kaynak sağlıyor. Her koldan kadınlar şiddete açık hale getiriliyor.”
‘Kutsal aile, kadın ve çocuklar için en tehlikeli yer’
Dernek olarak aldıkları dosyalarda faillerin çoğu zaman kadınların en yakınlarındaki erkekler olduğunu söyleyen Müjde Tozbey şöyle konuştu:
“Fail çoğu zaman en yakındaki kişi; yani eş, baba, erkek kardeş ya da akraba. Kadınların ve çocukların ‘en güvenli yer’ olması gereken evin içinde öldürülüyor olması bize şunu gösteriyor: Devletin sürekli kutsadığı aile, aslında birçok kadın ve çocuk için en tehlikeli yer. Biz bunu her gün gelen başvurularda görüyoruz.”
‘Kadınların direnişini görünür kılalım’
Erkek şiddetine karşı kadınların her daim mücadele ettiğini belirten Müjde Tozbey sözlerini şöyle noktaladı:
“Ezberden uzak söyleyelim; kadınlar zaten direniyor. Bizim görevimiz, bu direnişi görünür kılmak, yalnız olmadıklarını göstermek. Bir de şunu bilmek gerekir: Bu sorunlar düzene içkindir. Sivil toplum çözemez. Eşit ve özgür bir toplum yaratma idealine tutunmalı, bunun için çabalamalıyız.”
Haber: Nazlıcan Nujin Yıldız / JINNEWS