• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
28 Ekim 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

‘Aile Yılı’ kuşatmasına Rojava’dan bir bakış

28 Ekim 2025 Salı - 00:00
Kategori: Manşet, Savunmanın Sözü, Yazarlar
‘Aile Yılı’ kuşatmasına Rojava’dan bir bakış

Kadının cinsel ve üreme haklarının özgürleşmesi de şüphesiz beden üzerindeki tahakkümü kırmanın merkezinde yer alır. Kadın emeğinin kurtuluşu ise, yalnızca üretim alanına katılmakla değil, yeniden üretim alanını da politikleştirmekle mümkün olur

Sozdar Ortaç*

Bilindiği üzere 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aile kurumunu koruma ve güçlendirme amacıyla çeşitli destek ve teşvik politikaları hayata geçirmiştir. Bu kapsamda uçak bileti indirimlerinden evlilik destek projelerine, doğum yardımından yarı zamanlı çalışma düzenlemelerine kadar birçok uygulama yürürlüğe konmuştur. Yine yakın zamanda LGBTİ+ larla ilgili bazı ciddi yasal düzenlemeler getirdiği görülen 11.Yargı Paketi taslağı gündemimize girmiştir. Taslakta cinsiyet değişikliğiyle ilgili şartlar ağırlaştırılmış, yaş sınırı yukarı çekilmiş ve tıbbi müdahaleler mahkeme iznine bağlanmıştır. Ayrıca biyolojik cinsiyete aykırı davranışları veya eşcinsel evlilikleri teşvik eden kişilere cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Kuşkusuz ki 11.Yargı Paketi Taslağı “Aile Yılı” politikası ile doğrudan ilgilidir ve hatta onun bir parçasıdır. Nitekim madde gerekçelerinde de amaçlananın aile kurumunun ve toplum yapısının korunması olduğu açıkça belirtilmiştir.

Bu yazıda aile yılını ve aile kurumun siyasal ve ekonomik kriz zamanlarında neden hatırlandığını ve kutsanan aile kurumu içerisinde kadının nefes alıp alamadığını, başka türlü bir ailenin mümkün olup olmadığını anlamaya çalışacağız.

Modern dönemde aile; tek eşli ve heteroseksüel formuyla insanların yaşamını sürdürdüğü temel bir zemin, doğal bir ortam olarak varsayılır. Peki aile içinde kadınlar neler yapar ve aile kadınlara ne yapar?

Dünya üzerindeki tüm toplumlarda ev işi ve çocuk bakımı genel olarak kadının görevi kabul edilir ve bu görev karşılıksızdır.  Yeniden üretim işleri olarak bilinen toplumun kendini sürdürmesi için gereken bakım, hasta ve yaşlı akraba bakımı, temizlik, çocuk büyütme, duygusal emek gibi görünmeyen ama zorunlu emek biçimleri mevcut kapitalist sistemde kadına yüklenir ve doğal bir görev gibi gösterilerek ekonomik değer dışına itilir. Böylece, yeniden üretim faaliyetleri toplumsal olmaktan çıkar, hane içi köleliğin bir biçimine dönüşür. Kadının görünmez emeği, devletin en derin ekonomik kolonlarından birini oluşturur.  Devletin refah ve yeniden üretim işlevlerinin büyük kısmı, kadının ücretsiz emeği üzerinden yürür. Kadın; çocuk bakımı ve ev işleriyle aslında devletin sosyal politikalarının yükünü taşır. Aile kurumunun ekonomik kriz anlarında hatırlanması ve güçlendirilmek istenmesi bundandır.

Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arası dönemde, Avrupa’da, ulus devletlerin birbirine rakip olarak var olduğu, halkların bir savaşla darmadağın olduğu ve ikinci bir savaşın tehdidi altında yaşadığı güvensiz bir siyasi atmosfer mevcuttur. Bu siyasi atmosferde Avrupa’daki devletlerin aile politikalarına bakmak bize günümüzü hatırlatacak ve epey güncel gelecektir.   Bu dönemde “Alman Ailesi El Kitabı” Nazi yetkililerince her genç çifte verilen kitapların başında gelmektedir. Bu kitapta çocuk sağlığı, ev bakımı, diyet ve ırksal sağlık öğütleri vardır. Yine bu dönemde birçok Avrupa hükümetinin dikkati beyaz ırkın azalan doğum oranına çekilmiş, Sağlık Bakanlıkları kurulup aile değerleri yayılmaya çalışılmıştır. İnsanlar daha çok çocuk sahibi olmaya özendirilip, tembihlenmiş, kürtaj ve doğum kontrol yöntemleri ise caydırılıp suç haline getirilmiş, heteroseksüellik dışındaki cinsel yönelimler aile düzenini ve kamu düzenini bozan şeyler olarak görülmüştür. Görülmektedir ki devletler siyasi kriz anlarında da aile kurumunu hep hatırlamış ve politikasının tam merkezine koymuştur. Kadının bedeni üzerinde, kimi zaman ari ırklar yaratma, kimi zaman savaş için asker sağlama kimi zaman ise nüfus azalması korkusu ile tahakküm kurulmuş, hamilelik kadınların ulusal görevi olarak görülmüştür.

Aile devletin en küçük hücresidir; bu nedenle, her ulus-devlet kendi ideolojik ve ekonomik düzenini aile üzerinden yeniden üretir. Modern ulus-devlet, özellikle kriz ve savaş dönemlerinde, kadının bedeni üzerinden ulusal kimliği, üretimi ve nüfusu kontrol altına alır. Kadının doğurganlığı, tıpkı üretim araçları gibi yönetilmesi gereken bir kaynak olarak görülür ve iktidarın devamı için denetim altına alınır. Ulus-devlet, kadının rahmini kendi sınırlarının bir parçası gibi korur. Devlet, “aileyi koruma” söylemiyle aslında kadının bedenini ve emeğini yeniden disipline eder.

Kadın, bedeniyle ilgili kararları kendi iradesiyle alabildiğinde tahakküm mekanizmalarına ilk darbeyi vurmuş olur. Elbette ki bu sadece bireysel mücadele ile değil kadının toplumsal olarak örgütlenmesi, kolektif güç oluşturması, deneyimlerini paylaşması ve dayanışma ağları kurması ile mümkün olur.  Kadının cinsel ve üreme haklarının özgürleşmesi de şüphesiz beden üzerindeki tahakkümü kırmanın merkezinde yer alır. Kadın emeğinin kurtuluşu ise, yalnızca üretim alanına katılmakla değil, yeniden üretim alanını da politikleştirmekle mümkün olur. Kadın özgürleşmesi ancak bu emek biçimlerinin paylaşılması, kamusallaşması ve kadının yalnızca aile içinde değil, toplumun kurucu alanında özneleşmesi ile olur.

Bu bağlamda yüzümüzü Rojava’ya dönelim istiyorum.  2018 yılı 25 Kasım’ında Rojava’da resmi olarak açılan Jinwar Kadın Köyü, yeniden üretim emeğinin kolektifleştirildiği ve kadınların özneleştiği alternatif bir yaşam pratiği sunuyor. Jinwar’da hiçbir kadın “ev kadını” olarak izole edilmiyor ve herkes üretime ve karar mekanizmalarına dahil oluyor. Jinwar, kadınların tarih boyunca “doğal görevi” olarak görülen yeniden üretim işlerini kamusal ve politik hale getiriyor. Yemek kolektif mutfakta pişiriliyor ve herkes sırayla görev alıyor. Çocuklar ortak kreşte büyütülüyor ve böylece bakım işi tek bir kadına yüklenmiyor. Sağlık ve eğitim yine kadınlarca yürütülüyor ve her kadın hem üretici hem karar alıcı pozisyonuna geliyor. Böylece kadın ev içine hapsolmuyor ve toplumsallaşıyor. Jinwar köyü mevcut haliyle sadece kadınlara açık. Ancak yine de özgür eş yaşam fikrinin altyapısını oluşturan kadın özgürlük modelinin bir pratiğini yansıtıyor. Jinwar deneyimi patriyarkaya verilmiş canlı bir cevap niteliği taşıyor. “Aile Yılı” gibi politikalarla kutsanan tekil ve hiyerarşik aile biçimine karşı, Jinwar bize başka bir yaşamın, paylaşılan emeğin, ortak kararın ve özgür ilişkilerin mümkün olduğunu gösteriyor.

* ÖHD üyesi avukat

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Küçük aile çiftçiliği dedikleri

Sonraki Haber

‘Amed’de konser bir rüyaydı’

Sonraki Haber
‘Amed’de konser bir rüyaydı’

‘Amed’de konser bir rüyaydı’

SON HABERLER

Sıra devlette!

Sıra devlette!

Yazar: Heval Elçi
28 Ekim 2025

Tam zamanında yapılan uyarı

Tarihi ‘fedakârlık ve samimiyet’ adımı

Yazar: Bedri Adanır
28 Ekim 2025

‘Amed’de konser bir rüyaydı’

‘Amed’de konser bir rüyaydı’

Yazar: Aziz Oruç
28 Ekim 2025

‘Aile Yılı’ kuşatmasına Rojava’dan bir bakış

‘Aile Yılı’ kuşatmasına Rojava’dan bir bakış

Yazar: Heval Elçi
28 Ekim 2025

Tarım ‘vize’ kriteri (mi?)

Küçük aile çiftçiliği dedikleri

Yazar: Heval Elçi
28 Ekim 2025

Bir yolcu

Bir yolcu

Yazar: Bedri Adanır
28 Ekim 2025

Avrupa’nın yeni savunma mimarisi ve Türkiye

Avrupa’nın yeni savunma mimarisi ve Türkiye

Yazar: Heval Elçi
28 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır