CHP içinde, eski politika yapma tarzlarıyla yeni politika tarzları arasındaki gerilimin bir süre daha devam edeceğini belirten akademisyen Eser Köker, ‘Özür dileyip benzeri bir yerde kendini yeni oluşumlara kısmen kapatma meselesi ciddi bir meseledir’ dedi
AKP, MHP ve DEM Parti’den birer temsilcinin yer aldığı bir heyetin, İmralı Adası’na giderek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmesi kararı, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu tarafından kabul edildi. Ancak CHP ile DEVA, Gelecek ve Saadet Partilerinin Meclis’te oluşturduğu Yeniyol Grubu, bu ziyaret için heyete üye vermeme kararı aldı.
Geçtiğimiz haftalarda da HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “özür dilemesi”, parti içindeki uzlaşmacı bir tutum olarak değerlendirilmişti. Ancak CHP’nin İmralı heyetine katılmama kararı tutarsızlık olarak yorumlandı.
Akademisyen Eser Köker, CHP’nin tavrına dair değerlendirmelerde bulundu. Eser Köker, CHP’nin tarihsel süreçte aldığı konum ile bugünkü gelişmeler karşısında takınacağı tutum arasında doğrudan bir devamlılık kurmanın ya da bunu güçlü kurumsal ilişkilerle açıklamanın her zaman yeterli olmadığını ifade etti.
Çılgın savaşma hali
CHP’nin kurumsal yapısındaki etki ve zaafların, tarihten gelen ulusçuluk akımının baskıcı niteliğinden kaynaklandığının herkesçe bilindiğini dile getiren Eser Köker, “CHP’nin içinde de, kenarında da, yanında da bunu değiştirmek isteyen; bununla beraber hareket etmek isteyen çok birikmiş bir deneyim var. Şu an için görülen yalpalamaların da onların baskısına işaret ettiğini görüyorum. Nasıl ki belediyelerin işleyiş tarzı içinde bu zaman zaman ortaya çıkıp, onların sözlerine bulaşmış bir kadın sözüyle beraber bütünleştiyse; buradaki barışa duyulan isteğin de sürekli olacağını düşünüyorum. Çünkü artık hepimiz bu çılgın savaşma halinden ve Ortadoğu’daki savaşma halinden yorulduk. Yeni politikaların nasıl üretileceğine dair bir öngörümüz var. Bu öngörünün sadece dar bir yere kilitlenmesinin zaaflarına yenilmeyelim. Bu zaafların dışında bir değiştirme isteği var. Bu değiştirme isteğinin kalıcı olacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.
CHP’de eski ve yeni politika çekişmesi
Eser Köker, Türk siyasal hayatında özür dileme geleneğinin yerleşmediğini ve özellikle politik iktidarın bir köşesinde bulunanların özür dilemeyi kurumsal bir pratik haline getirmediklerini söyledi. Eser Köker, “Türkiye’de politik hayatın içinde nasıl özür dileneceği ve özür dileme formülleriyle ilgili sahiden çok az bir bilgimiz var. Özellikle dokunulmazlıkların kaldırılması olayındaki katılık ve eski politikayı devam ettirme, yeteri kadar Kürt özlemlerini ve arzularını ciddiye almama halinin yerleşikliğine de işaret ediyor. Demek ki CHP içinde, eski politika yapma tarzlarıyla henüz kurumları bile oluşmamış yeni politika tarzları arasındaki gerilim bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Çünkü, özür dileyip benzeri bir yerde kendini yeni oluşumlara kısmen kapatma meselesi ciddi bir meseledir. Dolayısıyla bu meselede aşağıdan gelen desteğin, gündelik hayat içinde biriken haksızlık duygusunun bu kurumsal katılığı çözebileceğine inanıyorum” sözlerine yer verdi.
‘CHP’nin mesafe alamaması, diğerleriyle olan ilişkisinden anlaşılabilir’
CHP’nin ulusçuluk ve milliyetçilik konusunda kendini konumlandırmış bir parti olduğunu belirten Eser Köker, CHP’nin orta sınıfa yönelik bir yaklaşımı benimsese de bunun dışında kalan kesimleri de temsil etmeye çalıştığını savundu. Eser Köker, bu nedenle CHP’nin ‘özür dileme’ örneğinde olduğu gibi yeni bir eylemlilik dizgesine yönelmesini beklediğini kaydetti. Eser Köker şöyle devam etti:
“Bu kararı ilk duyduğum anda hemen aklıma bir neden sorusu geldi. Resmi açıklamalarda dile getirilen şey şuydu: Kapalı toplantıya katılmayacağını söyleyen bir siyasi partiye rağmen, ‘kapalı toplantı yapacağız’ kararı alan bir çoğunluk, o partiyi zaten sürecin dışına itmiş oluyor. CHP’nin hangi mesafeyi alamadığını da bu ilişkiler üzerinden değerlendirmek gerekir. Eğer AK Parti ve diğer partilerden gelen heyetin içinde böyle bir kapalı oturum ısrarı varsa, bunun nedeni nedir? Bu kapalılık neden tercih ediliyor? Bu, MİT başkanının gelip açıklama yapmasına benzeyen bir durum değil; tamamen başka bir şey. Ama bu tamamen farklı konunun da tıpkı diğerlerinde olduğu gibi ‘kim gidecek?’ tartışmasına indirgenmesini doğru bulmuyorum. Bir siyasi parti başkanı grup toplantısında ‘Ben giderim’ diyebiliyor. Bu nedenle aklıma gelen ilk sorular şunlar oldu: ‘Kimin gidip gitmeyeceği konusundaki bu kapalılık neden? Buradan ne bekleniyor? Kim ne istiyor?’ Bu kapalılık hikâyesinde toplumun diğer kesimlerinin gözünden kaçırılmak istenen şeyin ne olduğunun da sorulması gerektiğini düşünüyorum.”
Özgür dileyen genel başkan…
Siyasal ve kültürel koalisyonun ortağı gibi davranan partilerin manevra alanlarının bu kadar belirleyici olmasından rahatsızlık duyduğunu ifade eden Eser Köker, “Dolayısıyla bu partilerin dışında kalan kesimlerin yok sayılmasının ya da bu kesimlerin ‘Bir dakika, biz bir şeyden rahatsızız’ deme hakkının görmezden gelinmesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Ben de bu nedenle bunu dile getirdim. Ancak ilkesel olarak özür dileyen bir başkanın, buradaki manevra kabiliyetini daraltan engelleri neden aşamadığını da açıkçası merak ediyorum” diye konuştu.
Haber: Melike Aydın \ JINNEWS









