‘Kendini yeryüzünün sahibi ve efendisi sanan insanoğlu bu günlerde telaş içinde’ diyen Uluslararası Çevre Gazetecileri Derneği Başkanı Osman Akkuş, koronavirüsün insanlığa son uyarı olduğunu söyleyerek daha paylaşımcı, daha saygılı bir yaşamın belirlenmesi gerektiğini söyledi
Uluslararası Çevre Gazetecileri Derneği Başkanı Osman Akkuş, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Covid-19) salgınının dünyaya son uyarı olduğunu söyleyerek, doğal sisteme yönelik müdahalelere, yaratılan tahribata, yaşanan savaş, ölüm ve göçlere dikkati çekti. Çevre aktivisti, “Göller kurudu, ırmaklar kurudu, yer altı suları çekildi, mevsimler şaşırdı, iklimler değişti. Daha nasıl uyarsın evren bizi?” diye sordu.
Mezopotamya Ajansı’ndan Nazan Sala’ya konuşan Akkuş, salgın uyarısının ciddiye alınması gerektiğine vurgu yaparak, “Afet” olarak tanımlanan doğa olaylarından ders çıkarılmadığınısöyledi. “1999 yılında bir deprem yaşadık. Deprem sonrası en sağdan en sola kadar hepimiz Türk, Kürt, Laz, Çekes, Alevi, Sünni hepimiz ekmek kuyruğundaydık. Hedef göstermeksizin vurdu insanları bu deprem. Fakat biz daha sonraki yaşamımızda hep hedef gözettik, hiç paylaşımcı olmadık. Çok kazanan çok kazandı, hatta bu çok kazanlar; ilaç sanayisi, gıda sanayisi gibi. Bunların uluslararası sermayedarları var. Bütün ülkelerde uzantıları var. 1999 depreminden 4 yıl önce Japonya’nın batısındaki Kansai Bölgesi’nin Kobe kentini vuran 7.2 büyüklüğündeki deprem sonrası, çıkardığımız Çepeçevre gazetesinde ‘Kobe son uyarı’ başlığını atmıştık ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne gitmiştik. O zamanlar Erdoğan Belediye Başkanıydı. Erdoğan’ın basın danışmanı bana ‘Felaket telalığı yapıyorsunuz’ demişti. Bizimkisi felaket telalığı değildi. Kobe’ye son uyarıydı. İstanbul’da da böyle bir şey bekleniyordu’ diye konuşan Akkuş, Bilim insanları söylüyordu bunu, biz söylemiyorduk. Depremden sonra anladık ki bu uyarıları bizim ciddiye almamız lazım. Evren bize yıllardır bir takım uyarılarda bulunuyor. Irmakların suyu azaldı, göller kurudu, yer altı suları daha bir geri çekildi, mevsimler şaşırdı, iklimler değişti, tarım neredeyse bitti. Bunların hepsi ve daha fazlası birer isyan, çığlık ve uyarıydı. Daha nasıl uyarsın evren bizi?” ifadelerinde bulundu.
İnsanlar şuan göç yollarında ölüyorlar, can veriyorlar
2015 yılında Türkiye’den Yunanistan’a botla geçmeye çalışırken annesi ve kardeşiyle birlikte boğularak hayatını kaybeden Kobanêli Alan Kurdî’nin kıyıya vuran cansız bedenini hatırlatan Akkuş, “Bir ırmak olduğunuzu hayal edin. Bir gün uyanıyorsunuz kıyınızda bir çocuk cesedi. Alan Bebek. İşte o andan itibaren bu göğüs kafesi bu bedeni taşıyamıyor artık vicdani sorumluluktan ötürü. Yani Alan Bebek bütün dünyanın vicdanını sızlattı bir an, silkeledi bizi; ama ondan sonra yine insanoğlu yoluna devam etti. İnsanlar şuan göç yollarında ölüyorlar, can veriyorlar. Bir anne denizde çırpınırken çocuğu ellerinin arasında kayboluyor. Buna hangi vicdan, hangi akıl ‘dur’ dememek için çaba sarf etmez?” diye belirtti.
‘Şapkayı önümüze koyup düşünmemiz lazım’
Evrende olan biten her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu söyleyen Akkuş, “Çekirge sürüleri yollara düşmüş geliyor, doğrudur. Herkes hakkı olanı almaya geliyor. O çekirgelerin olduğu yerlerde savaşlar var, beslenemiyorlar artık. Onlar da örgütlendiler ve göç ediyorlar” dedi.
Bugüne kadar milyonlarca insanın Ebola’dan, AİDS’ten veya diğer virüslerden yaşamını yitirdiğini belirten Akkuş, şöyle devam etti: “Niye şimdi bir anda alarma geçti bütün dünya? Çünkü artık kendilerine dokunmaya başladı. Bu uyarıları ciddiye almayan ve kendini yeryüzünün sahibi ve efendisi sanan insanoğlu bu günlerde telaş içinde. Nasıl olmasın ki! Çıplak gözle fark edilmeyen; ancak elektro mikroskoplar ile görülen minnacık bir canlı hepimizi evlere kapattı. O çok korunaklı yerler artık insanı koruyamıyor. İnsanoğlu artık şapkasını önüne koyacak ve yeni bir sistem diyecek. Nasıl bir sistem? Daha paylaşımcı, daha doğaya, çevreye, insana saygılı ve doğayla iç içe bir sistem. Aksi halde koronavirüsü de tıpkı Kobe depremi gibi son uyarıydı ve belki de koronadan sonraki daha yıkıcı bir virüs olacak. Bizim evlerimize kapanmamız hiçbir çare olmayacak. O yüzden insanlık ya artık yeni bir sistemle bir araya gelecek ya da yeni korona yoldadır.”
‘Çocuklara çok dokunmayan bir virüs!’
“Çocuklara çok dokunmayan bir virüsten bahsediliyor. Bu çok ironik değil mi? diye soran Akkuş, ‘Diyelim ki bunu atlattık ya bundan sonraki daha güçlü ve daha yakıcı olacak. Seçim bizim elimizde. Ya doğaya, insanlığa ve evrene saygılı bir yaşamı belirleyip, öyle devam edeceğiz ya da çok daha ciddi bir virüsle karşı karşıya kalacağız” diye vurguladı.
Doğa korumacılığında örnek olabilecek bir Anayasa çalışmasının aciliyetine işaret eden Akkuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çevre mahkemeleri kurulmalı. Aksi halde bir sonraki gelen virüs uyarıcı değil yıkıcı olur. İlk kez evrenin yüzü gülüyor. Havanın, suyun, toprağın yüzü gülüyor. Uzun zamandır ilk kez bahar ayında göç yollarındaki kuşların sesi yer küreye ulaşmaya başladı. Bunlar sevinç çığlıkları; çünkü uçak seferleri seyrekleşti. Onlar göç yollarında artık. Bacalar sustu, milyonlarca aracın egzoz gazı salınmıyor evrene, uzay boşluğuna. Gökyüzü daha parlak. Bu bahar daha başka bir coşkulu olacak, daha verimli bir yıl geçecek. Umarın insanoğlu bunun bilinciyle hareket eder ve daha paylaşımcı, daha saygılı bir yaşam biçimiyle birbirine kenetlenir. Aksi halde bir dahaki virüste uyarı olmayacak, yıkım gelecektir.”
VAN