Her yeni gün yeni bir olaya, yeni bir felakete, yeni bir adaletsizliğe, bir dizi hak ihlaline uyanıyoruz. Öncekiler hızla geride kalıyor, gündemimizden düşüyor, aklımızdan siliniyor. Ancak gündemimizden düştükçe, aklımızdan silindikçe cezasız kalan, onarılmayan her ihlal, bir başka ihlal olarak karşımıza çıkıyor; başta çocuklar olmak üzere hepimizi kısır bir döngünün içine sürüklüyor… İşte, unutmayalım diye birkaç küçük not…
Depremin İkinci Yılında Çocuklar Hâlâ Kayıp
FİSA Çocuk Hakları Merkezi, 6 Şubat depremlerinin ikinci yılında çocukların durumuna ilişkin bir bilgi notu yayımladı. Bu nota göre hâlâ depremlerde kaç çocuğun yaşamını kaybettiği net olarak bilinmiyor. Hâlâ kayıp olan ve aranan çocuklar var, ancak farklı kurumlar tarafından paylaşılan rakamlar birbiriyle örtüşmüyor. İçişleri Bakanlığı’nın Kasım 2024’te yaptığı açıklamaya göre 30’u çocuk, 45’i yetişkin olmak üzere toplam 75 kişi için arama çalışmaları sürüyor. Deprem Mağdurları ve Kayıp Yakınları Derneği’ne (DEMAK) göre ise 44’ü çocuk olmak üzere toplam 145 kişiden hâlâ haber alınamıyor.
Nefret Suçu ve Çocuklar: Kayseri Olayları ve Ahmet Handan El Naif
Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Kayseri’de başlayan ve birçok kente yayılan Suriyelilere yönelik ırkçı saldırılar sırasında, Antalya’nın Serik ilçesinde 17 yaşındaki Suriyeli mülteci çocuk Ahmet Handan El Naif öldürülmüştü. Türkiye’ye refakatsiz olarak gelen, diğer Suriyeli çocuklarla birlikte çalışarak hayatta kalmaya çalışan Ahmet’in öldürülmesiyle ilgili dava 18 Şubat’ta görülmeye başladı. Sanıklar da 15-17 yaş arasındaki çocuklar olduğu için dava kapalı yürütülüyor. Burada sorulması gereken kritik bir soru var: Nefret cinayetine maruz kalan da nefret eylemini gerçekleştiren de çocuksa asıl yargılanması gerekenler kim?
Mert Yağız ve Umut Miraç: Güvenli Gıda Hakkı ve Adaletin Gecikmesi
10 Aralık 2019’da Ankara’da, 7 yaşındaki Mert Yağız Köksal, okul kantininden aldığı şırınga şeklindeki çikolatanın kapağının nefes borusuna kaçması sonucu yaşamını yitirmişti. Ondan birkaç gün önce Diyarbakır’da, 7 yaşındaki Umut Miraç, aynı çikolata nedeniyle benzer şekilde hayatını kaybetmişti.
Mert Yağız’ın ölümüyle ilgili başlatılan soruşturmada, önce okul kantinini işleten ve ürünü dağıtan kişiler hakkında “taksirle ölüme neden olma” suçundan dava açıldı. Ardından, okulda satılan gıdaların kontrolünden sorumlu kamu görevlileri hakkında da bir dava açıldı. Ancak 17 Aralık 2020’den bu yana 15 duruşma görülmesine rağmen hâlâ bir karar çıkmadı. On beş duruşma boyunca çıkmayan karar, adaleti geciktirirken sorumluların hesap vermesini engelleyerek yeni ihmallere zemin hazırlamaz mı?
Çocuk Kuryeler ve Yaşam Hakkı
Kurye Hakları Derneği, 20 Ocak’ta “Moto Kurye Ölümleri Raporu”nu yayımladı. Rapora göre çalışırken yaşamını yitiren en az 63 kuryenin 6’sı çocuk. Raporda, kuryelerin hangi koşullarda çalıştığı, hangi aylarda ve işyerlerinde hayatını kaybettiği gibi bilgiler paylaşılıyor. Ancak mesele sadece sayılar değil.
Çocuk yaşta, çok düşük ücretlerle, uzun çalışma saatleri boyunca, güvenlik önlemlerinden yoksun şekilde çalışmaya zorlanan çocuk kuryeler, çocuk işçiliğinin en ağır biçimlerinden biriyle karşı karşıya. Paket başı ödeme, hız temelli prim sistemi, zorlu hava koşullarında çalışmaya zorlanma ve denetimsizlik gibi faktörler, çocuk kuryelerin de tıpkı yetişkinler gibi hayatını riske atıyor.
..
Dedim ya, bunlar sadece birkaç küçük not… Tabii ki her yeni gün yeni bir olaya, yeni bir felakete, yeni bir adaletsizliğe uyanıyoruz ve tabii ki “hangi birini aklımızda tutacağız ki?”
Ancak gündemimizden silindiğinde, aklımızdan çıktığında, çocukların yaşadığı ihlaller hepimizi aynı kısır döngüye sokuyor. Bu döngüden kurtulmak için atılacak adımlardan biri birlikte hatırlamak, çocuklar için birlikte harekete geçmek…