Cumhur İttifakı’nın evdeki hesabı sokakta bozuldu. Cumhur İttifakı’nın 19 Mart operasyon ile birden fazla siyasal-ekonomik hesabının bulunduğu görülüyor
Sinan Çiftyürek
Gözaltı ve tutuklamaların gerekçelerine bakıldığında, iktidarın uzun ön hazırlıkla her şeyi planlamış olup 19 Mart’ta düğmeye bastığı görülüyor. Erdoğan’ın da operasyon öncesi süreci başından beri izlediği ve konuşmalarıyla da yargıyı etkileyip kamuoyu oluşturuyordu. İstanbul valisi de olacakları biliyormuş ki derhal eylem yasağını ilan etti. Etti ama etkili olmadı, başta üniversite öğrencileri, halk Valinin eylem ve gösteri yasağı kararına rağmen sokağa çıkarak kararını boşa çıkardılar. Yüzbinler haksızlığa, hukuksuzluğa, yoksulluğa, sömürüye, işsizliğe, adaletsizliğe karşı meydanlara aktı. Kürdistan’da ve 23 Mart İstanbul mitinginde ise yüzbinler ulusal özgürlük, demokrasi için Newroz meydanlarını doldurdular. Kısacası Anadolu ve Kürdistan halkları meydanlarda “hak verilmez alınır” dedi. Erdoğan “turpun büyüğü” operasyonunun düğmesine basarken böylesine yaygın ve kitlesel tepkiyle yüzleşeceğini hesaplamadığı görülmektedir.
İddialara gelince, CHP belediyeleri üzerinde onca denetime rağmen herhangi bir yolsuzluk basınla paylaşılmazken malum Gizli Tanıklar üzerinden “Rüşvet ve yolsuzluk” iddiasıyla CHP’li belediyelere operasyon başlatılması inandırıcı ve hukuki değil. Elbette CHP’li belediye yönetimlerinin kefili değiliz yani “yapmazlar” diyemeyiz ama yolsuzluk konusunda AKP önce aynayı iktidarına ve belediyelerine tutsun.
Gözaltına alınma ve tutuklanmaların diğer gerekçesi de tanıdık. 2024 Mart yerel seçimlerimde CHP ile DEM Parti’nin “Kent Uzlaşısı” çerçevesinde bazı yerlerde ortak seçime gitmek ya da birbirlerinin adaylarını desteklemeyi CHP’nin “terör örgütü” ile ilişkisi olarak görmek akıldışı. Kent Uzlaşısı sorgulanıyorsa bunun en kapsamlısını AKP farklı adlar altında yapıyor. MHP, BBP vb. birçok parti ile seçim ittifakı yapıp birbirlerinin adaylarını destekledir. Yolsuzluk ve terör iddiaları somut delillere dayalı mı yoksa “duydum, işittim, söyledi” türünden Gizli Tanık iddiaları mı? Göreceğiz.
Meselenin esası şu; İktidar kendisine boyun eğmeyen bütün muhalif dinamikleri susturmak istiyor. Çünkü Cumhur İttifakı özellikle büyük ortağı AKP siyasi ve ekonomik sorunlar altında bunalmış durumda. Ayakta kalma yolunu saldırı ve gerilim politikasında görmekte. Öyle ki Cumhur İttifakı; Freni patlamış kamyon gibi muhalif herkese çarpıp ağır siyasal, sosyal hasara yol açıyor! Sandıktan çıkan iradeyi tanımıyor! Yazarlara, aydınlara “Gezi Davası” baskısı geriye dönük işletiliyor. İstanbul Baro yönetimi görevden alındı. Kürdistan’da yıllardır seçilmiş iradeye kayyum atıyor! Kısacası sandıkla gelen sandıkla gitmiyor. İktidara muhalif herkes Polis-Yargı kıskacında. Toplum nefes alamıyor. Tam Doğu Despotizmi!
Cumhur İttifakı’nın evdeki hesabı sokakta bozuldu. Cumhur İttifakı’nın 19 Mart operasyon ile birden fazla siyasal-ekonomik hesabının bulunduğu görülüyor. Özetleyelim:
a – Cumhur İttifakı, CHP’ye ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istedi ama kendisi de sıtmaya yakalandı!
CHP’ye peş peşe iki ölüm gösterildi. İlki, CHP’ye kayyımın atanması durumuydu ve atanması an meselesiydi. İkinci ölüm, İmamoğlu’na “terör” suçuyla tutuklanmasıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanması hedefiydi. İkisinde de CHP sıtmaya razı olup rahatlamış gibi. CHP, kendisine kayyum atanmasını 6 Nisan olağanüstü kongre kararıyla engellemiş oldu. İkinci sıtmayı Özgür Özel; “İki kumpasla karşı karşıyayız. Terör iddiasından tutuklama talebi reddedildi, adli kontrol dahi yok… İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetme iradesine kayyum atama ihtimalinin ortadan kalkması yönünden önemlidir”, yani İmamoğlu tutuklandı ama kayyum atanmadı.
Açıktır ki İstanbul’a kayyumu engelleyen İstanbul ve onlarca kentte milyonların özgürlük ve demokrasiye sahip çıkan kararlı duruşlarıydı. Bu kararlılık olmasaydı İmamoğlu şimdilik beklemede bırakılan “terör” suçundan da tutuklatılıp kayyum atanacaktı. Atanmadı ama şimdilik! İmamoğlu hakkında “terör”den tutuklama şimdilik yok ama Demokles’in kılıcı gibi başında sallandırılıyor.
Başsavcılığın konuyla ilgili açıklaması şöyle: “Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturmalar kapsamında nöbetçi sulh ceza hakimliğince; mali nitelikli soruşturma kapsamında şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun suç örgütü kurmak ve yönetmek, rüşvet almak, intikam, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ihaleye fesat karıştırmak suçlarından tutuklanmasına, üzerine atılı terör örgütüne yardım etme suçundan kuvvetli suç şüphesi bulunmakla birlikte mali nitelikli suçlardan zaten tutuklanmasına karar verildiğinden bu aşamada gerek görülmemekle birlikte talebin reddine karar verilmiştir”. “Kuvvetli suç var” ama “bu aşamada” tutuklamaya gerek yok! İşte Demokles’in kılıcı!
b – Erdoğan’ın İmamoğlu hamlesi kendisinin üstüne yıkıldı!
AKP/ Erdoğan’ın sırf CHP/İmamoğlu’nun önünü kesmek için giriştiği hamle kendisinin üstüne yıkıldı! CHP’yi kazdığı çukura iterken kendisi de peşi sıra çukura yuvarlandı. Çünkü;
*İktidarın bütün engellemelerine rağmen milyonlar onlarca kentte sokağa aktı. Mesele sadece İmamoğlu ve diğer gözaltılar değildi! Olağanüstü artan siyasal baskılar, hukuksuzluk ve ekonomik kriz; Emeklinin, asgari ücretlinin, işsizin, tarım üreticisinin, küçük esnafın, kadınların ve Z kuşağı gençlerin… Ağır sosyal sonuçlarıyla birleşince kitlesel eylemler hızla İstanbul, İzmir, Ankara’yı aşarak Çorum, Konya, Niğde, Rize vb. Anadolu’yu kapsadı! Siyasal olduğu kadar ekonomik-sosyal öfke patlaması yaşandı. AKP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan için dikensiz gül bahçesine dönüştürme hedefini halklar boşa çıkarttı.
Kürt halkı zaten ulusal özgürlük ve demokrasi için hep meydanlarda idi; şimdi Anadolu da hareketlendi. Mesele iki yakadaki talep ve mücadeleyi birleşik sürdürebilmek.
*“1 milyon 653 bini CHP üyesi toplam 14 milyon 850 binin” İmamoğlu‘nun tek aday olduğu seçimde “oy kullandığı” açıklandı. 13 milyon 200 binin dayanışma oyu olması Erdoğan’ın çarşıdaki hesabını bozan ikinci çıkış.
*Erdoğan’ın sıkça tekrarladığı “milli ve yerli muhalefet yaratma” hedefi boşa çıktı. Çünkü CHP’ye kayyum atama hedefi 6 Nisan 2025 Olağanüstü kongre kararı ile engellendi. Muhtemelen İmamoğlu-Özel ekibi bu kongreden güçlü çıkacak.
*Elbette Kürt siyaseti bu durumu, bir yandan AKP iktidarının özgürlük ve demokrasi karşıtı yeni bir hamlesi diğer yandan da Türk siyasal sisteminin kendi iç iktidar hesaplaşması olarak görüp ona göre pozisyon aldı, almalıdır.
c – AKP’nin İstanbul’un büyük kaynaklarına ulaşma hedefi farklı politikalar üzerinden devam ediyor. İlçelere kayyum atamalar, metro vb. ihalelerin Büyük Şehir Belediyesi’nden alınarak Ulaştırma Bakanlığı’na bağlama hamleleri sürüyor.
Başta bayrak olmak üzere Kürtlerin değerlerine ırkçı saldırıları kınıyoruz.
Önce Ankara Belediye başkanı Mansur Yavaş’ın sonra İYİ Parti Genel Başkanı’nın Kürdistan bayrağı için “paçavra” demesini şiddetle kınıyoruz. Her millet gibi Kürt halkının da ulusal bayrağı var. Kürdistan bayrağı “paçavra” değil Kürt milletinin ulusal bayrağı. “Paçavra” diyenleri Kürdistan bayrağına saygı duymaya ve Kürt halkından özür dilemeye çağırıyoruz.
Ve unutmasınlar ki Kürt halkı, dört parça Kürdistan ve Avrupa 2025 Newroz kutlamalarıyla sömürgecilere; Kürtler bir millet, ülkeleri Kürdistan’dır. Her millet gibi Kürtler de Ulusal Kaderini Tayin Etme (Statü) hakkına sahip. Bu hak engellenemez. Dostlarına ise; Newroz direniş, barış, kardeşlik, eşitliktir. Bölge halklarıyla kardeşçe yaşamaktır mesajını vermiştir.
Türkiye-İran-Irak-Suriye devletlerini bu gerçeği görerek adım atmaya çağırıyoruz…