1958’de Kerkük’te doğan Türkmen asıllı Abdullah Yolcu ilköğreniminden sonra Suudi Arabistan’da uzun yıllar Selefîlik-Vahabîlik dersi ve icazeti aldıktan sonra ülkesine dönüyor. İran-Irak savaşı sırasında Irak’ta askere alınan Yolcu, 6 yıl savaştıktan sonra hükümetin Türkiye sınırlarını açmasıyla binlerce Irak vatandaşı ile birlikte 1986’da Türkiye’ye geliyor. İstanbul Aksaray’da Guraba Dış Ticaret adında bir şirket kuruyor ve bu işten büyük paralar kazandıktan sonra 1992 yılında Cağaloğlu’nda Guraba Yayınevi’ni kuruyor.
Bu girişim Selefî-Vahabî hareketinin Türkiye’deki çekirdeğini oluşturuyor. Bu arada iki yıl boyunca İslami cemaatlere giren ve Türkiye’deki İslami faaliyetler hakkında bilgi topladıktan sonra “Davet” çalışmalarına başlıyor. Guraba Yayınevi vasıtasıyla Selefîlik-Vahabilik inanç ve ilkeleri doğrultusunda 150 kitap yayınlanıyor. Yolcu’nun eserlerinin yanı sıra Selefî-Vahabî temel kaynakları ve Arap ülkelerindeki Selefî-Vahabî âlimlerin eserleri tercüme ediliyor.
Guraba Yayınevi’nde aynı zamanda Selefîlik-Vahabîlik hareketinin medresesi gibi kullanılarak talebeler yetiştiriliyor. Burada Yolcu’dan özel dersler alan başarılı talebeler Selefîlik-Vahabîlik hareketinin etkin olduğu Suudi Arabistan ve Pakistan gibi ülkelere gönderilerek daha üst düzeyde eğitim almaları sağlanıyor. 2002 yılına kadar faaliyet bakımından Türkiye genelinde, kayda değer bir gelişme ve ilerleme elde edilemiyor. Ancak 2002’de AKP’nin iktidara gelmesiyle durum değişiyor. Tüm cemaatlerde olduğu gibi Selefîlik-Vahabîlik hareketi de maddi ve manevi bakımdan bir rahatlama ve gelişme dönemine giriyor.
AKP iktidarı döneminde Türkiye’deki tüm dini cemaat ve tarikatlarda hissedilir derecede devlet ve hükümet imkanlarından faydalanma, büyüme, yaygınlaşma ve gelişme dönemi başlıyor. Yeni siyasal ve toplumsal ortamdan faydalanan Selefîlik-Vahabîlik Türkiye genelinde sayısı gün geçtikçe artan yayınevleri, dernekler, Kur’an kursları, medreseler ve vakıflar kurarak son derece geniş bir faaliyet ağına kavuşuyor. Türkiye’nin birçok kentinde çok sayıda şubeler ve temsilcilikler açılıyor. Yayınevi, Kur’an kursları ve medreselerde çağın en büyük iletişim aracı olan internet aktif bir şekilde kullanılıyor. İnternet siteleri, Facebook, Twiter, Instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde sayfaları, Youtube ve Dailymotion gibi video paylaşımları ve internet TV’leri açılıyor.
İstanbul’da yetiştirilen davetçilerin görevlendirilmesiyle birlikte katlanarak büyümeye devam eden Selefî-Vahabî hareket, İstanbul’un dışına taşarak sırasıyla Bursa, İzmir, Ankara, Adana, Gaziantep, Antalya, Konya, Kayseri, Nevşehir, Denizli, Manisa, Kahramanmaraş, Diyarbakır, Erzurum, Bayburt vb. iller şubeler ve temsilcilikler açarak faaliyetini olağanüstü düzeyde genişletiyor. Bu kentlerde yayınevleri, dernekler, vakıflar, medreseler, Kur’an kursları, mescitler ve ticari şirketler kurarak büyük bir güç haline geliyor.
Guraba Yayınevi’nin internet sitesindeki “Hakkımızda” sayfasında bu dini ve siyasi nitelikteki hareketin “Hedefleri” şöyle sıralanmıştır: “1- Aynı anda batılılaşma, mezhepçilik, aşırı tasavvuf, Şiileştirme ve Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine maruz kalan Türkiye’de, Allah Teâlâ’ya davet ve gerçek İslam’ın yayılması. 2- Sahih ilmi neşretmek suretiyle ve meşru vesileleri kullanarak Türkiye’de dupduru bir Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat akidesinin ve gerçek İslâm’ın yayılması. 3- Yeni nesli, gerçek İslam üzere eğitmek ve bu daveti savunacak bir kamuoyu oluşturmak. 4-İslamî kitapları; eğitim kurumlarına, derneklere, ilim adamlarına, davetçilere, aydınlara, hocalara, bilinçli gençlere ulaştırmak ve İslamî eserlere herkesin kolayca ulaşabilmesini sağlamak.”
Aynı sayfanın “Gayemiz” bölümünde şöyle vurgular yapılıyor: Yüce Kur’ân ve sahih Sünnet’e dönmek. Kur’ân ve Sünnet’i bu ümmetin selefinin anladıkları ölçüde anlamak. Hayatın her sahasına Kur’ân ve Sünnet’i hâkim kılmak. Müslümanların hayatına girmiş olan şirkin her çeşidini temizlemek. Münker olan her beşerî ideolojiden ve bid’atten Müslümanları sakındırmak. Müslümanları hak din ile terbiye etmek ve onları, İslâm’ın ahkâmını yürürlüğe koymaya teşvik etmek. İmâm Mâlik’in ifade ettiği şekilde, insanları Selef-i Sâlihîn yoluna döndürmek. Çağın şu andaki bütün problemlerine İslâm’ın sunduğu çareleri ve huzuru takdim etmek.