AKP cenahından yapılan açıklamalar hem daha fazla kafaları karıştırıyor hem de sürecin gelişimine dair halktaki kaygıları artıran bir rol oynuyor. Toplumda bu kadar beklenti yaratıp, sonra da hiçbir şey yapmamanın en fazla bu anlayış sahiplerine zarar vereceği tarihsel örneklerle sabittir…
Ali Sinemilli
AKP Genel Başkan Yardımcısı Zafer Sarıkaya ‘silahların tekrardan kullanılma ihtimalinin olduğu bir zeminde Meclis’in devreye girmesi doğru değil’ mealinde bir söz söylemiş. Aynı açıklıkta olmasa da Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da benzer bir ifadede bulunmuş. Ona göre de silahlar tümden devreden çıkınca Meclis devreye girmeliymiş. Peki! Silahlar nasıl devreden çıkacak, bu konuda somut bir şey denilmiş mi? Hiç şüphesiz; hayır.
Açık ki, AKP cephesinden yapılan bu açıklamalar sıradan değil. Bu sürecin nereden nereye geldiği, tarafların hangi adımları atmalarıyla gelişeceği belli. MHP Başkanı Bahçeli’nin deyimiyle ‘barış kuşunun tek kanatla uçamayacağı’ aşikâr.
Günlerdir gündemin birinci maddesi haline gelen, yoğunca tartışma konusu olan PKK 12. Kongresi’nden yansıyan açıklamalar, alınan kararlar ortada. PKK kamuoyunun çokça beklenti içinde olduğu silahlı mücadele ile ilgili kararını bütün aleniyetiyle duyurdu. Bu karar ardından hemen herkes ‘artık iktidarın bir gerekçesi kalmadı, adım atma sırası devlette’ demeye başladı. Fakat buna rağmen iktidar kanadından yapılan açıklamalar- ister istemez- geçmiş tecrübeleri hatırlatır cinsten.
Kuşkusuz, daha şimdiden, bütünüyle negatif bir algıya yol açacak bir zeminden söz etmek mümkün değil. İktidar kanadından da muhalefetten de yapılan bazı açıklamalar umut verici düzeyde ve çıkılan yola daha fazla tutunmayı, ısrarla yürünmeyi salık veriyor. Ama özellikle AKP yöneticilerinden yapılan bazı açıklamalar kafalardaki soruları çoğaltır durumda.
İşte! Bir süre önce, AKP’li Adalet Bakanı da “umut hakkı” ile ilgili sorulan soruya “böyle bir düzenleme yok, zaten gündeme de gelmedi” biçiminde bir cevap vermişti. Akla ziyan gibi görünebilir. Fakat Yılmaz Tunç bu manada bir şey söyledi. Halbuki, bu sürecin başlamasında rol üstlenen MHP Başkanı dahi daha ilk konuşmasında ‘şunlar şunlar olursa umut hakkı gündeme gelir’ demişti. “Bahçeli tarihi bir çıkış yaptı, beklenmeyeni söyledi” yorumları bunun üzerine gelişmişti.
Malum! Bahçeli son yaptığı açıklamada Meclis’te yüz kişilik bir komisyonun kurulmasını, bunun belli ilkeler temelinde çalışmasını önerdi. Hakeza, DEM Parti heyeti ülkenin birinci partisi konumundaki CHP Genel Başkanı ile bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme ardından Özgür Özel’den yapılan açıklama Meclis’in devreye girmesi önerisinin kendilerine ait olduğu, dolayısıyla destekledikleri biçiminde oldu. Muhalefet partilerinin ekseriyetinin bu görüşü paylaştıkları biliniyor.
Hal böyle olunca, AKP cenahından yapılan açıklamalar hem daha fazla kafaları karıştırıyor hem de sürecin gelişimine dair halktaki kaygıları artıran bir rol oynuyor. Dikkat edilirse, Kürt halkının geçmiş süreçlerden kaynaklı iktidara güveni zayıf. Önder Apo’nun, Özgürlük Hareketi’nin çabaları olmasa Kürt halkının mevcut iktidar konusunda oldukça olumsuz bir yargıya sahip olduğu açık. Yine CHP başta olmak üzere iktidar karşısında konumlanan muhalefet dinamiğinin bu süreci ‘Erdoğan iktidarını daim kılmak istiyor’ biçiminde değerlendirdiği biliniyor. Dolayısıyla, iktidar cephesinden yapılan açıklamalar bütün bu kesimlerce yakından takip ediliyor ve yorumlanıyor. Kuşkusuz, doğal olan da bu.
Normalde ülkenin en temel sorununu çözme niyetiyle yola çıkan bir iktidar için mevcut koşullar hani denir ya “kırk yıl arasan bulunmaz” minvalinden. Kürt tarafı sorunun çözümü konusunda irade beyan etmiş, ülkenin neredeyse yarısını oluşturan muhalefet cephesi süreci destekler bir tutum almış. Dolayısıyla çözümü tartışmanın zemini çok güçlü.
Hali hazırda, merak edilen husus, AKP cephesinden bu açıklamalar neden yapılıyor, ne amaçlanıyor hususu oluyor. Herhalde bu biçimde PKK’yi daha fazla baskı altına alıp daha fazla adım atması beklenmiyor. Ki, PKK atması gereken adımları, büyük bir cesaretle attı. Zaten, genel kamuoyu algısı da, Kürt tarafı üzerine düşeni fazlasıyla yaptı, atması gereken adımları attı biçiminde.
O halde geriye bir tek ihtimal kalıyor; AKP’nin, iktidarın ya kafası karışık ya da başka bir amaç güdülüyor. Açık ki, gelinen aşamada geri adım atan taraf büyük kaybedecek, toplumsal meşruiyetini yitirecektir. Toplumda bu kadar beklenti yaratıp, sonra da hiçbir şey yapmamanın en fazla bu anlayış sahiplerine zarar vereceği tarihsel örneklerle sabittir. Denilebilir ki, mevcut fotoğraf bu kadar mı flu gözüküyor. Elbette fotoğrafın hepsi bunlardan ibaret değil. Hatta pozitif yanlar geçmişle kıyaslanmayacak ölçüde fazladır. Fakat buna rağmen gidişatın ağır, aksak taraflarını görmek ve buna göre hem duyarlı olmak hem de iktidar üzerindeki kamuoyu baskısını çoğaltmak zaruridir.