AKP’nin yaptıklarına ‘ipe un seriyor’ diyenler fazla. Fakat bu ifade de gerçekliği tam ifade etmiyor gibi. AKP işi ağırdan alan, zamana yayan bir yaklaşım içinde mi yoksa bilinçli bir engelleme, bozma durumu mu söz konusu, onu zaman gösterecek. Malum! AKP sözcüleri ‘PKK beklenen kararları alsın, ardından biz devreye gireceğiz’ diyorlardı. İşte! PKK kongresini topladı ve kamuoyuna aldığı kararları bütün açıklığı ile deklare etti. PKK’nin aldığı kararları negatif olarak yorumlayan da çıkmadı. Hemen herkes bu kararları çok olumlu olarak değerlendirdi ve destekler mahiyette açıklamalar yaptı. Buna iktidar cephesi de dahil. Onlar da alınan kararların yerinde olduğunu, tarihi olduğunu beyan eden söylemlerde bulundular.
Hal böyle olunca, gözler iktidarın atacağı adımlara döndü ve beklentiler arttı. AKP ne yapacak, nasıl adımlar atacak derken, sanki bu süreçler hiç yaşanmamış, Kürt tarafında hiçbir adım atılmamış gibi tekrardan bir silah tartışması yapılmaya başlandı ve devam ediyor.
Kuşkusuz, AKP yönetimi de mevcut durumda daha fazlasının olmayacağını, Kürt tarafından daha ileri adımlar beklemenin gerçekçi olmadığını bilecek durumdadır. İktidar- devlet herhangi bir yasal- hukuki adım atmadan, siyasal bir irade göstermeden Kürt tarafının farklı adımlar atmasının söz konusu olamayacağı aşikâr. Fakat buna rağmen AKP cenahı ısrarla tartışmaları silah bırakma- bırakmama üzerinden geliştirmek istiyor ve bu yönlü yoğun bir çaba sergiliyor. Adeta başka konular konuşulmasın, bu konuşulsun gibi bir amaç yansıyor.
Belli ki, iktidar erki PKK’nin attığı adımın halklar nezdinde yarattığı pozitif algının farkında. Yine adım atma sırasının kendisine geldiğinin de çok iyi farkında. Bundan dolayı esası tartışma, bunun için söz söyleme, eyleme geçmeden ziyade bir nevi gündemi saptırma anlamına gelecek bir dil kullanıyor. Bu biçimde eğer yapabilirse gündemi değiştirmeyi, temel konuların değil de tali konuların konuşulmasını istiyor.
Siyasetin, medyanın diline, öne çıkardıklarına bakılırsa AKP’nin bu konuda önemli bir yol kat ettiğini de söylemek gerekir. Sanki gerçekten de sorun -AKP’lilerin dile getirdiği üzere- silahlarmış gibi bir tartışma almış başını gidiyor. Meclis’te komisyon kurulması, bu komisyonda sorunun tartışılması konusundaki talepler istenen düzeyde gündem olmuyor. AKP’nin yaratmak istediği suni gündem esas gündemin önüne geçiyor ve bunu değiştirmek için ciddi bir müdahale gelişmiyor.
Halbuki, bu konuda DEM Partililerin eli fazlasıyla güçlü. DEM Parti yönetimi bu sürecin başından beri içerisinde ve yürütülen tartışmaların merkezinde bulunuyor. Bu sürecin nasıl ilerleyeceği, kimin hangi adımları atmasıyla ivme kazanacağını en fazla DEM Parti yönetimi biliyor. Dolayısıyla AKP’nin mevcut pozisyonunun ne anlama geldiğini en doğru biçimde yorumlayacak ve bu konuda halkı bilgilendirecek olan da DEM Parti oluyor. Fakat görüyoruz ki, DEM Partililerin dili de fazlasıyla temkinli, kaygılı. ‘Aman sürece zarar vermeyelim’ adına iktidarın her dediğini alttan alan, her şeyi fazlasıyla zamana bırakan bir dil egemen durumda. İktidarı adım atmaya zorlayan, bu temelde kamuoyu baskısı oluşturan bir yaklaşımdan ziyade onu gözeten, fazla ses çıkarmayan bir yaklaşım öne çıkıyor. Umut hakkı meselesinde, yeni yargı paketi düzenlemesinde olduğu gibi.
Mesela! Son günlerin önemli bir tartışma konusu Meclis’in tatile girmesi konusu oluyor. Güya Meclis tatile gireceği için Kürt sorununun çözümüne ilişkin gündeme giren komisyonun kurulması ve iş yapması mümkün olmayacak, bunun için ancak Meclis’in sonbahardaki açılışı beklenecek.
Tuhaf olan, ne iktidar ne de muhalefet cephesinden kimse Meclis’i tatile götürmeyelim, Meclis çalışsın demiyor. Bir yandan ‘tarihi bir süreçten geçiyoruz, ülkenin en temel sorunu çözülüyor’ diye açıklamalar yapılıyor. Hatta iktidar cephesi ‘erken hareket etmezsek, malum dış güçler devreye girer ve süreci bozar’ diye nutuklar atıyor. Diğer yandan kimsenin bir acelesi yokmuş gibi ‘Meclis tatile giriyor, sonbaharı bekleyelim, o zaman konuşuruz’ deniliyor.
Hangisi doğru, hangisi yanlış? Şüphesiz buna kamuoyu karar verecek. Ama ülkenin en temel sorununu konuştuğumuz konusunda bir kafa karışıklığı yaşamadığımız kesin. Adına Kürt sorunu denilen ve toplum bilimcilerin söylemiyle fazlasıyla Türk sorununa dönüşen bu meselenin çözümü için daha fazla inisiyatifli, iradeli bir tutumun gelişmesi gerektiği açık.
Şüphesiz, bu tutumu en fazla DEM Parti geliştirmeli, devrimci- demokratik muhalefet geliştirmeli, Şimdilerde iktidardan fazlasıyla çeken CHP geliştirmeli, özü itibariyle faşist- tekçi uygulamalardan bıkan- usanan herkes yapmalı. Belli ki, AKP’nin sorunun çözümü konusunda bir acelesi yok. Fakat halklarımızın eşit ve özgür bir yaşamı inşa etmekten yana acelelerinin olduğu kesin.