Kavramlara anlam verme, insanın yaşamındaki yerinin ve amacının ne olduğunu anlama, belirleme arayışıdır. Bu arayış da yaşamın anlamının ve amacının ne olduğunu belirleme çabasıdır aynı zamanda. Bir bakıma bireyin hakikat ve özgürlük arayışıdır da diyebiliriz. Anlam arayışında bulunan insan kadimden bugüne önemli zihniyet formları ile kendini ifade etmiştir. Bu anlam arayışı bir bakıma karşılaştıkları sorunları çözme yöntemidir de demek yerinde bir tanımlama olur. Birey kendisi, doğa ve toplum ile kurduğu ilişki temelinde varoluşsal durumuna anlam vermeye çalışmıştır. Mitoloji, din, felsefe ve en son olarak da bilim bu arayışta başvurulan temel yöntemlerdir. Çoğu zaman mitolojik evredeki birçok kavram, kuram, söylemler, günümüze kadar kendisini devriye etmiştir. İnanç veya din bu arayışın toplumsal yönünü de kendi içinde barındırmıştır. Alevi inancındaki birçok kavram ve kuram mitolojik evreden bugüne kadar devriye halinde olmuştur.
Alevi inancı, aynı zamanda demokratik, komünal, ekolojik, kadın özgürlükçü ve köklü bir toplumsal yaşam modelini sunar. Bu yaşam modelinde bireyin birey ile, toplum ile ve kainat ile ilişkilerinde yâr olma esasını merkeze alır. Bireyin toplum ve doğa ilişkilerinde, bireyler arası ilişkilerde, topluluk içi karar alma süreçlerine kadar birçok alanda katılımcılığı, ortak karar almayı, eşitliği, adaleti, ahlaki ilkeleri ve barışı esas alır. Alevi inancında en önemli ilke olan toplumsal rızalık, ikrar verme, kararların ortak katılımla alınması, kadın canların karar alma aşamalarında yer alması, sorunların cem meydanında “tartışmada sınırsız özgürlük uygulamada birliktelik” ilkesinin belirleyici olması, temsili değil doğrudan katılımın ilke edinmesi, demokratik toplum ve barış anlayışının tarihsel bir perspektifini oluşturur. Bu durum Alevi inancının toplumsal bir hafızayı oluşturduğu aynı zamanda toplumsal bir barış ve “konsensüs” ilkesini çağrıştırır. Başka bir ifade ile demokratik toplum ve barış anlayışı ikrar ve rızalık ilkesidir denilebilir. Düşünüş, tutum, ilke, üslup, davranış, kararlara katılım demokratik, toplumcu ve barış ilkesini esas alır. Bu yönü ile demokratik toplum ve barış ilkesi aynı zamanda bir hakikat ilkesidir. Bu ilke uygulandığında toplumsallaşmayla siyasallaşma aynı zeminde ele alınır.
Rızalık ilkesinde tahakküm, baskı, iktidarcı-devletçi yöntem esas alınmaz, cümle canın gönüllü olarak birlikte barış içerisinde yaşama iradesini ortaya koyar. Bundan dolayıdır ki rızasız toplum asla kabul edilmez. Rızalık, herhangi bir hiyerarşik ya da baskıcı güçten bağımsız olarak, cümle canın birbirleriyle olan ilişkilerinde gönül birliğini, ruhsal, zihinsel birliğini ilke edinir. Binlerce yıldır esas alınan bu anlayış, demokratik toplum modelini oluşturan rıza ile yönetim ilkesinin bir izdüşümüdür. Bu hakikatten dolayıdır rıza toplumu söylemi kullanılıyor. Bu yöntem ile birey veya toplumun onayı alınmadan, hak meydanda karar onaylanmadan geçerli sayılmaz. Böylelikle demokratik toplum modelini merkeze alan katılımcı ve barış içinde yaşamayı esas alır. Bu esas alınma da bütün canların alınan karara bağlı kaldığını ifade etmesi ikrar verme ilkesidir.
İkrar verme ilkesi bir bakıma politik tutum belirlemedir. Bu belirlemede toplumsal sorumluluk alma, zulme karşı mücadele etme, bireysel çıkarların ötesinde toplumsal faydayı gözeten hak ve adalet ekseninde davranmaya söz veren, özgür yurttaş söz konusudur. Demokratik toplum ve barış ilkesinin esas alınması, bunun mücadelesinin verilmesi, demokratik siyasetin öznesi olunması, bu siyasetin mücadelesini verenlerle ikrarlaşma Alevi inancında ibadet sayılır. Alevi toplumu tarihsel hakikati ile ikrarlaşarak toplumsal yaşam modelini esas alırsa, iktidarcı, tekçi, modernist anlayışlardan uzak durarak, demokratikleşmeyen cumhuriyet modernitesinin bilme sınırlarını kendi bilme sınırlarına dahil etmeden, bu sınırları aşan bir yerde, sistem içileşmeden, üçüncü alanın doğuşunu geliştirebileceği bir pratik ile Türkiye’de demokratik toplum ve barış modeline güçlü bir katkı sunabilir.
Demokratik siyaset mücadelesi veren partiler, kurumlar, özneler bu hakikati bilerek Alevi toplumuyla ilişkilense güçlü bir ivme kazanacaktır. Aksi takdirde, yukarıdan, elit, orta sınıf kişiliğini esas alan, Alevilikle değil “biyolojik Alevilerle” siyaset yapmaları toplumsal tabanda karşılık görmeyecektir. Bu alanla ilgili yapılacak sosyolojik incelemeler, alanın yapısal sosyolojisi demokratik siyaset alanı için güçlü veriler barındırıyor. Birçok Alevi bireyin demokratik siyaset alanına girdiği andaki zikir, fikir ve eylem pratiği ile “profesyonel” siyaset alanında ayrıldıkları anki durumları incelendiğinde birçoğunda ters bir orantı içinde oldukları, birçoğunun ikrarında döndüğü orta yerde duruyor. Verdiği ikrarda daim ve kaim olan, arsızdan, hırsızdan, nursuzdan uzak olan, gerçek anlamda özgürlükçü ve demokratik toplum modelini esas alan, üçüncü doğuşu bedeninde, ruhunda zihninde gerçekleştiren, sistem modernitesinin hastalıklarında kendini koruyan bireylerle yol yüründüğünde Alevi toplumunda güçlü bir karşılık alınacağı bilinmelidir.
Alevi inancı, tarihsel hakikatini neolitik kültürde almış, toplumsallığın ve hakikat arayışının kök hücresidir. Bu inancın toplumsal modeli insanın özgürlükten sapmasını engeller. Toplumsallığı inşa etmenin ilkelerini temel ahlaki ilkeler olarak kabul eder. Herkesin birbiri için olduğu, dinciliğin, ırkçılığın, tekçiliğin, cinsiyetçiliğin kabul edilmediği, ahlak ilkelerini toplumsallaşmayla özdeş tuttuğu bir inançtır. Bu inançta, demokratik değerlerin ve barış kültürünün tarihsel ve inançsal temellerini barındıran bir toplumsal yaşam modeli mevcuttur. Toplumsal rızalık, ortak akıl, farklılıkların birliği, eşitlik, adalet, vicdan, barış gibi kavramlar günümüz kapitalist modernist anlayışında en fazla ihtiyaç duyulan kavramlardır. Bu nitelikler demokratik toplum ve barış sürecine ilham verecek, besleyecek, nitelikleri barındırır.
Cumhuriyet modernitesinin birinci yılında yaşanan toplum kırımların bir daha yaşanmaması için, eşit ve özgür yurttaş olabilmek için, katılımcı ve barışçıl bir gelecek inşası için “demokratik toplum ve barış” perspektifine yönelik meydan açmaları, söz kurmaları, gayret etmeleri zamanıdır.