Suriye’de katliam tehdidine karşı yaşam mücadelesi verdiklerini belirten Alevi kadınlar, ‘Özerk Yönetim’in reçetesi tüm Suriye halkları için bir çıkış, umut olabilir’ dedi
Suriye’nin kıyı kesimlerinde yaşayan Aleviler, HTŞ’nin yönetime geldiği 8 Aralık 2024’ten bu yana paramiliter gruplar tarafından hedef alınmaya devam ediyor. Saldırıların sürdüğü Alevi köy ve kentlerinde, 7-10 Mart tarihlerinde büyük katliamlar yaşandı.
2 bin 246 sivil katledildi
Geçtiğimiz günlerde katliamlara dair rapor açıklayan Cenevre merkezli Heysem Menna Vakfı ve 13 ayrı Suriyeli STK, saldırıların ilk 3 günü olan 7-9 Mart tarihlerinde 25 katliam yapıldığını ve bu katliamlarda 2 bin 246 sivilin katledildiğini belgelediklerini duyurdu. STÖ’ler, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) duyarlılık çağrısı yaptı.
Katliamlar, Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Abdî ve Suriye geçici Hükümet Başkanı Ahmet Eş Şara arasında 10 Mart akşamı imzalanan 8 maddelik mutabakat ardından kısmî olarak durdurulsa da sahil kesiminde yaşayan Alevi yurttaşlar hala tehdit altında.
Kıyı kesimlerindeki Alevi kadınlar, yaşadıklarını anlattı.
‘Çocuklarımızı katlettiler’
Lazkiye’de yaşayan ve can güvenliği olmadığı için isim vermek istemeyen bir kadın, “Her yere saldırdılar, tecavüz ettiler, talan ettiler. Katlettiklerinin cenazeleri ile bile oynadılar. Çocuklarımızı katledilmekten korumaya çalıştık. Ancak onlar soğukkanlı bir şekilde çocuklarımızı katletti. Ağaçlarımızı kesti, toprağımızı ve evlerimizi yağmaladı” dedi.
‘Özerk Yönetim Suriye için uygun’
Şuan ki rejimin Suriye halklarına kendi din ve inanç sistemini dayattığını belirten kadın, özerk yönetimin sisteminin Suriye halkları için daha uygun olduğunu belirtti. Kadın, Suriye halklarının demokratik temelde, tüm kimlik ve inançların bir arada yaşamasının sağlandığı bir sistemin kurulması gerektiğini vurgulayarak “Uygulanmaya çalışılan diktatöryal sistem katliamlardan başka bir şey getirmeyecektir” ifadelerini kullandı.
10 Mart mutabakatının etkisi
Katliamların azalmasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakatın etkisi olduğuna işaret eden aynı kadın, şunları söyledi: “Onca katliamın içinde böyle bir şey yaşanması başta tedirgin etmişti, ancak maddeleri görünce umutlandım. Hepimiz umutlandık. Kendimi birey olarak özerk yönetimin çatısı altında güvende hissettiğimi gördüm. Özerk yönetimin sistemini tanıdıkça daha çok benimsedim. Özerk yönetimin reçetesi tüm Suriye halkları için bir çıkış, umut niteliğinde. Umuyorum ki özerk yönetim sistemi sahil kentlerinde de uygulanır. Medeni yaşama, barışa inanan bir kadın olarak, çocuk, kadın hakları başta olmak üzere tüm insan haklarını içerisinde bulunduran, dini inançsal farklılıkları güvence altına alan bir sistemin oluşturulmasını elzem görüyorum. Bunun yanı sıra yine insan hakları, kadın ve çocuk haklarının korunduğu, farklı dinden ve inançtan yurttaşların bu kimliklerinin güvence altına alındığı maddeleri içeren bir anayasa oluşturulmalıdır. Bunlar yapılmadan katliam riskleri ortadan kaldırılmayacaktır.”
‘Sokakta tank ve ağır silah gördük’
Yine katliamlarda zarar gören kadınlardan biri, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Katliam günü bazı gruplar kapımızı çalıp bizi tehdit ettiler. Kapıyı açmadık. İnsanlar sokaklar da yaşananlardan korktu. Kim olduklarını bilmiyoruz, ancak sokaklarda tanklar ve ağır silahlar gördük. Tekbir sesleri geliyordu ve grup üyelerinin yüzleri maskeliydi. Bütün bir gün boyunca böyle kaldık. Kim olduklarını bilmiyoruz, ama başlarında bazı işaretler vardı. Evimizin kapısını çaldılar. Ben ve emekli eşim evdeydik, ne istediklerini bilmiyorduk. Sonra ikinci bir grup geldi. Bize, ‘Eve girin yoksa sizi öldürürüz’ dediler. Eve girdim. O gün hayatımın son günü olacak sandım.”
‘Rastgele ateş ettiler’
Saldırının ertesi günü komşularından birinin evin çatısına çıkması sebebiyle katliam yapan grup üyelerinin “O bir Alevi onu öldürün” diyerek etrafa rastgele ateş açtıklarını söyleyen kadın, o gün mahallelerinde çok sayıda genç ve ailenin katledildiğini belirtti. Katledilenlerin cenazelerinin çevredeki ormanlık alanlara atıldığını ifade eden kadın, “Diğer gün kapıyı açmadığımız için evin çatısından içeri girdiler. Eşimi çok kötü dövdüler, kemikleri kırıldı. Evden para ve altın çaldılar, tüm evi ve kimlik belgelerini aradılar. Onlara çocuklarımın üniversite öğrencisi olduğunu ve kimseyle bağları olmadıklarını söyledim. Evde silah olmadığını ve eski Esad rejimiyle bir bağlantımızın bulunmadığını anlattım. Laptopu da aradılar. Çok zor günler yaşadık; sokaklarda cenazeler vardı. Büyük bir korku içinde yaşadık.”
‘Korku ve endişeyle yaşıyoruz’
Yine katliam tanığı bir başka kadın, Hristiyan ve Alevilerin yaşadıkları mahallelere gelen paramiliter grupların, “Siz kafirsiniz” sözleriyle tehdit ettiklerini söyledi. Kadın, “Suriye kıyılarındaki Alevilerin yok edilmesi ve Hristiyan ile Alevilerin kutsal mekanlarını ziyaret etmemelerini talep eden nefret söylemleri ve uygulamalarına dair sözlerini işittik. İnsanlar bu konuşmadan dolayı korkuya ve endişeye kapıldılar. Bir gün sahil kentlerinden birinde bir kutlama yapılıyordu, aniden bir şeyh sahneye çıktı ve Alevilerin öldürülmesini istedi. Suriye’nin kuzey sahilindeki bir köy silahlı gruplara yönelik bir operasyon yapacağını bildirerek, herkesin evde kalması emrini verdi. 7 Mart Cuma günü şafak vakti gelip katliamı gerçekleştirdiler. Yaktılar, çaldılar. Katliam daha sonra Baniyas ve Ceble şehirleri ve çevre köylerine doğru yayıldı. Bu köyler ve şehirler vahşice ve rastgele hedef alındı. Artık Aleviler soykırımdan korkuyor. Aleviler üçüncü bir taraf tarafından korunmak istiyor” diye konuştu.
Haber: Ceylan Şahinli / MA