• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
5 Kasım 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Alevilere dayatılan gayrimeşru tarih

5 Kasım 2025 Çarşamba - 10:38
Kategori: Güncel, Manşet
Alevilere dayatılan gayrimeşru tarih

Alevilerin ibadet dilinin Türkçe olarak dayatılmasının devlet politikası olduğunu belirten FEDA Pîrler Kurulu Başkanı Pîr Rıza Yağmur, ‘Popülist tartışmaların bir değeri yoktur. Bu tür değerlendirmeler, uydurulmuş ve gayrimeşru tarihin sonucudur’ dedi

Aleviliği resmi Türk ulus- devlet ideolojisine yedekleme girişimleri, yeni bir politika değil. Tarihten günümüze devam eden bir asimilasyon politikasının sonucu. Siyasi ve ideolojik kılıflarla Aleviliğin Türk inancı olduğu ve dolayısıyla da ibadet dilinin sadece Türkçe olduğu farklı zamanlarda, farklı kesimler tarafından devreye konulduğu, birçok yönüyle ortaya çıkan bir gerçeklik.

Yeni Özgür Politika’nın ‘Alevilik: Dil, kültür ve kimlik’ başlıklı dosya haberinin ikinci bölümünde, Kürt Alevilerinin varlığını ve asimilasyon politikasının tarihsel arka planı Derviş Cemal Ocağı pîrlerinden ve Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Pîrler Kurulu Başkanı Pîr Rıza Yağmur ile konuşuldu.

‘12 Eylül Darbesi bir karşı devrimdir’

Rıza Yağmur

Pîr Rıza Yağmur, 12 Eylül öncesinde Alevi gençlerin önemli bir bölümünün siyasette yer aldığını ve sol fikirlerden etkilendiğine işaret ederek şunlara dikkat çekti:

“Yaşayan Alevi toplumunun mensupları, özellikle 65-70 yaş grubuna kadar olanlar, atalarının inançlarından koparak, onların yaptığı her şeyi yanlış sayan bir örgüt anlayışı ile bugünlere geldiler. Ama bu Alevi örgütlerinin kendi iradeleriyle geliştirdikleri bir örgütlenme değildir. Öncesinde açığa çıkan önemli bir siyasi hareketlilik vardı. 12 Eylül Darbesi ise bir karşı devrimdir. O karşı devrimi, Kürt halkı kabul etmedi; bedelini de çok ağır ödedi. Bugünlere gelene kadar on binlerce evladını kaybetti. Öncesinde Türkiye’nin 67 ilinde hatırı sayılır bir sol-sağ kapışması vardı. O dönem Alevi gençlerin yüzde 90’ı da sol içerisinde yer aldı. Kürt Alevi gençleri de sol içerisinde yer alıyorlardı ve ‘diğer konuları tartışmaya gerek yok’ diyen bir yaklaşımın sonucunda, ‘devrimden sonra ulusların kendi kaderi hakkı tartışılır’ argümanlarıyla bir nevi oyalandılar. Sonra bunun bedeli çok ağır oldu. Devlet, 12 Eylül karşı devrimini başarınca, anayasasını da yüzde 91 ile halklara kabul ettirince, durumu masaya serdi ve baktı ki solun hepsi Kürt ve Alevi-Kürt gençlerden oluşuyor. Sakıncalı gördüğü bu duruma bir çözüm bulması gerekiyordu. Dolayısıyla bu ‘bataklık’ kurutulmalıydı. Örneğin ben, iki saat içinde ülkeyi terk edip, Avrupa’ya gelmek zorunda kaldığım 1996’ya kadar ülkede yaşıyordum.”

‘Örgütlenin ama Kürt harekete uzak durun, denildi’

12 Eylül darbesi sonrasında devletin bütün Alevi köylerine cami yapma hedefini önüne koyduğunu ve bunu karara bağladığına değinen Pîr Rıza Yağmur o zamanlar “Pîr” olarak sayısız toplantılara katıldığını ve buna karşı çıktığını hatırlatarak şunları aktardı:

“Devlet yetkilileri, ilk yıllarda, Kürtlerin önceki secerelerine bakıp, ‘Daha önce bütün isyan önderlerini asmışız. Bunu da böyle yapalım’ tarzında bir çözüm aradılar. Fakat hareketi boğamayınca ve isyanı bastıramayınca, parçalama siyasetine odaklandılar. Alevi dede ve pîrlerini Ankara’ya çağırdılar. Buna karşı koymuş olsak da, gidenler gitti ve MİT’in Gölbaşı tesislerinde misafir edildiler. Önlerine yol haritası konularak, ‘Size sesimizi çıkarmayacağız. Örgütlenin ama Kürt harekete uzak durun’ denildi. Gelişebilecek bir devrimin önünü bu girişim ile kestiler. Yani solda yüzbinlerce insanın içeri alınması, bir o kadarının Avrupa’ya çıkmış olması, büyük bir bedeldi. Bu kesimler işbirliği oluşturur ve ortak mücadele ederlerse, devletin bekası tehlikeye girebilir korkusuyla, Alevilerin farklı örgütlenmesinin önünü açtılar. Alevi örgütleri yola çıktıkları dönem, yaklaşık 4 bin köy haritadan silinmişti. 20 bin civarında da faili belli ama ‘meçhul’ olarak kayda geçen iş insanından, din alimine kadar, tüm kesimlerden insan öldürülmüştü. Gündüzleri alıp kaybedilen bu insanların aileleri direniyor ve hala mezar yerleri bile yok. Tam bu esnada Aleviler örgütlenmeye başladı.”

‘Örgütler, başka bir Alevilik anlatmaya başladı’

Avrupa’ya geldiği ilk zamanlarda Aleviler arasında Türk resmi ideolojisinin Aleviliğe dair uydurduğu yalanların nasıl yayıldığına bizzat şahit olduğuna dikkat çeken Pîr Rıza Yağmur konuşmasının devamında şunları belirtti:

“Ben Avrupa’ya geldiğimde, baktım ki Aleviler, başka bir Alevi hikayesi anlatıyor. Şöyle hatırlıyorum tartışmaları; tarihsel süreç içerisinde uzun süre Emevilere, Abbasilere, Osmanlıya, daha da ötesi Roma Hristiyanlığına karşı direnmiş atalarının yaptığı her şeyi yanlış değerlendirdikleri bir Alevilik anlatılıyordu. Günümüze gelince ise küçücük bir tartışma veya olay oldu mu, Alevi örgütleri tarafından fırtına koparılıyor. Bu doğru değildir. Son dönemde Alevilerin ibadet diline dair yapılan tartışmalar da böylesi bir koparılan fırtına içerisinde gelişti. Eğer Kürtlerin devleti olsaydı, dilleri, eğitim dili olsaydı böylesi bir tartışma yürütülmezdi. Örneğin benim ana dilim Zazaca ve en iyi şekilde konuşuyorum. Türkçe’yi 1956’da ilkokulda öğrenmeye başladım. Sonra eğitimci oldum ve Türklere Türkçe ders vermeye başladım. Bizden önceki nesilin, bizi büyüten annelerimizin okuma yazmaları yoktu ve Türkçeyi bilmiyorlardı. Fakat onların çocukları Cumhuriyet sürecinde Türkçe eğitildiler. Dilimiz resmi ve eğitim dili olamadığından bugün bile Kürtçeyi bu kadar mücadeleye rağmen Kürtlere okutamıyorsun. Yazılan kitaplar var, Kürtçe konuşsa bile, onu kendi dilende okuyamıyor. Cumhuriyet ile birlikte yüz yıldır uğraşıyorlar ama hala konuşulan Türkçeyi düzeltemediler.”

‘Kızılbaşlık da Kürtlerin inancıdır’

Pîr Rıza Yağmur, şöyle devam etti:

“Avrupa’ya geldikten sonra, gördüm ki, ataları Kürt olan Alevi çocukları ‘Kürt’ten Alevi olmaz’ babında kitaplar yazmaya başladılar. Sonunda baktılar, bu boşa çıktı. Aleviler her dönemin hakikatine ikrar vermiştir. Birçok inancın kaynağı Kızılbaşlıktır. Bu da Aryenik ve dolayısıyla Kürt bir damardır. Söylemekten çekinmeyeceğiz. Nasıl ki Araplar ‘Muhammed Arap’tır. O nedenle Kuran Arapça geldi’ diyorlarsa, Kızılbaşlık da Kürtlerin inancıdır. Deyişlerimizde söylenir ya; ‘On dört bin yıl gezdim pervanelikte / Sıtkı ismin duydum divanelikte / İçtim şarabını mestanelikte / Kırkların ceminde dara düş oldum’. Pervanelikten kastı, semah dönmesidir. Bunu söyleyen Alevi Pîri 14 bin yıl öncesini nasıl tarif ediyor? Cahil olduğundan mı? Hayır. İnancını 14 bin yıl öncesine dayandırıp, Hz. Muhammed’e kadar da getiriyor. Alevi inancını tartışırken her şeyi red ederek, tanrıyı ve peygamberi tanımayarak, tüm hakikati ve değerlerini inkar ettikten sonra, ‘Biz bir din değiliz’ diyeceksin. Yaratılan bütün değerleri 50 yılda sıfıra indireceksin. Ondan sonra gidip devlete teslim olacaksın. Bunlar kabul edilmez. Birileri, başarıymış gibi, Müslümanlık adına 1400 yıl sonra DAİŞ’i ortaya çıkardı. Bir kısım Alevi’nin de başardığı, son 50 yılda dinsiz bir toplumsal kesim çıkarmak oldu. Yani ne tam inançlı ne de inançsız. ‘Biz din değiliz’ diyorlar. Tamam ‘değilsin’ fakat bizim deyişlerimizde anlatılır; ‘Nesimi Yunus’un abasıyım ben. ‘Enel-Hakk’ diyen Hallac-ı Mansur’un çabasıyım ben. Bütün tanrıların anasıyım ben’. Bu felsefi bakış açısı ile deyiş söyleyen Alevi Pîrleridir. Geçmişte bunu kendi dilleriyle söyleyebiliyorlardı.”

‘Alevi cemlerinde çalınan deyişlerin, çoğunluğu Türkçe yapılıyor’

Aleviliğin literatüründe Farsça ve Türkçe’nin etkisinin inkar edilemeyeceğini fakat bunun ‘İnancımız dili ve ibadeti Türkçedir’ anlayışına bağlanmasının hatalı olduğuna işaret eden Pîr Rıza Yağmur, konuşmasının devamında şu hususlara dikkat çekti:

“Örneğin geçmişte Alevi deyişler ağırlıkta Farsçaydı. Neden? Çünkü orada bir devlet geleneği var. Geçmişte İran’ın ve dolayısıyla Sasanilerin resmi dini Zerdüştlüktü. Büyük birikimleri vardı. Bu temelde kendi ekollerine göre İslamı düzenlediler, olduğu gibi kabul etmediler. Fakat sonra emperyalistler o durumu da bozdu. ‘İnancımızın dili ve ibadeti Türkçedir’ diyen arkadaşlarımız, güzel bağlama çalar, güzel söyler ama konuyu tarihsel ve kültürel bağlama oturtacak birikimden yoksundurlar. Zira bu türden sözlerin nereye varacağı, ne tür tepkilere yol açacağı hesap edilmeden söylenmiş güncel, bağlamı olmayan ifadelerdir. Şu an Alevi cemlerinde çalınan deyişlerin, çoğunluğu Türkçe yapılıyor. Neden? Devlet ve onun okulları var. İnsanları bu dil ile eğitip yetiştiriyor. Farsça söylenen Alevi deyişleri Cumhuriyet ile birlikte, büyük bir çaba gösterilerek, Türkçe söylenmeye başlandı. Bizim pîrlerimizin önemli bir kesimi Kürt’tür. Aleviliği yorumlarken bilmek gerekiyor ki; tüm zorluklara rağmen, Kürtler dağlık alanlarda, gizlendikleri yüksekliklerde, mağaralarda ikrara bağlı kalarak inançlarını saklayarak, aktarmasalardı ve imkan buldukça da Anadolu’ya kadar uzatmasaydılar, bugüne gelemezdi.”

‘İbadet dili Türkçedir gibi tespitler zavallıcadır’

Özellikle cumhuriyetin kuruluşuyla, inkarcı politikaların devreye konulduğunu ve Kürtçenin yasaklandığını, bu yüzden de Türkçe’nin Alevi ibadetlerinde kendine daha çok yer bulduğunu kaydeden Pîr Rıza Yağmur, “Mesela, Osmanlı döneminde Sünni Kürtlerin medreselerinde sadece İslamiyet anlatılmıyordu, Sokrates de, felsefe de anlatılıyordu. Cumhuriyet geldi ve sistematik olarak yüz yıldır bir çok konu Türklük temelinde yorumlanarak, geliştirildi. İlginç olan; en çok Türklüğü tartışanlar Türk olmayıp sonradan dönüşenlerdir. Ama bunlar asimilasyon politikaları sonucu Türkleşmişlerdir. Alevi inancında deyiş çalıp söyleyen insan çok değerlidir. Bütün baskı ve zulümlere karşı onlar bağlamasıyla, Alevi inancını diri tutabilmişlerdir. Ama güncel tartışmaların boğuntusuna getirerek, ‘İbadet dili Türkçedir’ gibi tespitler zavallıcadır. Çünkü bu sanatçı arkadaşlarımızın anne, nene ve dedesi Kürt’tür. Fakat ‘Önce atalarımızın kendi dilleriyle ibadetleri vardı ama gelen devlet inkarı dayatınca bugünkü duruma gelindi’ denileceği yerde, bağlamından kopuk, bilinçsiz bir tartışmayı alevlendirmek, akıl tutulmasıdır. Çünkü diller ve dinler insanlığın tarihsel süreç içerisinde gelişen ortak değerleridir. Birinin varlığı, değerine tehdit değildir, tersine zenginliktir. Fakat çoğulcu dil ve etnisitesiyle Alevilerin ibadet dilinin Türkçe olması, kendi tercihi değil ki, sistematik olarak geliştirilen bir devlet politikasının sonucudur. Cumhuriyetin gelişmesiyle, dil önemli oranda asimilasyona uğradı” dedi.

‘Aleviler büyük bir yurtsuzlaşmayı yaşıyor’

Alevilerin katliam ve sürgünler sonucu büyük bir yurtsuzlaşmayı yaşadığını belirten Pîr Rıza Yağmur, köklerinden kopanın kaçınılmaz olarak başkalaşacağına işaret ederek, şöyle devam etti:

“Katliamlar ile öldürülenlerin ardılları sindirildi veya yerinden edilerek yurtsuzlaştırıldı. Çok tartışılmıyor ama Aleviler büyük bir yurtsuzlaşmayı yaşıyor. Gittikleri yerlerde, doğal olarak asimilasyona kapı aralıyor. Bizden öncekilere dönüp bakalım; Kürdistan’da, Dêrsim’de bizim cemlerimizde, pîrlerimiz, bizi büyüten annelerimiz kendi dilleri ile yorumlarlardı. Diğer bir konu; Erzincan’da, Koçgiri’de, Dêrsim’de, Maraş’ta, Adıyaman’da, Serhat’ta ve Kürt Alevilerin yaşadığı diğer coğrafyalarda neden ziyaret çok? Onu kendileri yaratmış. Yaşadığı toprakta kendini var edebilmek için, inançlarını mekana kavuşturarak, buralarda ibadet etmeyi geliştirmiş. Örneğin, Dêrsim’de Ana Fatma ziyareti ve çeşmesi var. Veya Düldül Ayağı ziyareti var. Gerçekten Ana Fatma Dêrsim’e uğradı veya Hz. Ali atı Düldül ile mi geldi Dêrsim’e? Hayır! Kutsiyeti neyse kendi topraklarında onlara mekan vermiştir. Dêrsim, Maraş, Koçgiri gibi yerlerden büyük kentlere göçmüş; kendi toprağından kopmuş, gittiği yere de tam entegre olamamış ve adeta ortada kalmış büyük bir Alevi nüfusu var. Günümüzde yaşadığı yurtsuzluğun sebebi topraklarından kopmaları veya koparılmalarıdır. Zorunluluk olmadığı müddetçe kolay bırakmamak gerekiyor, çünkü toprak anadır. İnsan anasını unutursan, köklerinden kopar gider.”

‘Zayıflatılarak, yok edilmenin eşiğine getirildi’

Diasporada veya büyük şehirlerdeki Alevi toplumunun önemli bir kesiminin yaşadığı yurtsuzluk sorununun bir nedenin de kendilerini kapitalizmin seline kaptırmaları olduğunu söyleyen Pîr Rıza Yağmur, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Yaşamı ve günü maddi olanaklar üzerinden değerlendirme gelişmiş. Bunun da tartışılması önemli olur. Çünkü basit değil; kapitalizme karşı bütün dünya halkları önlem almaya çalışıyor. Birçok gelişme sağlayan Batılı toplumlar bile, kapitalizmin dumura uğrattığı aile kurumlarını yeniden inşa etmek için büyük çaba harcıyorlar. Bizde ise tarihsel süreç içerisinde bizi bütün iblislerden, zalimlerin şerrinden koruyan en önemli kurum, aile kültürüydü. Ana kültürüydü ve zayıflatılarak, yok edilmenin eşiğine getirildi. ‘Aleviyim’ demek ile onun kültürü, inancı sürdürülmüyor, sorumlulukları yerine getirilmiyor. Korkunç düzeyde diyebileceğimiz bir asimilasyonu yaşanıyor ama farkında bile değiller. Bunu da kurdukları kurumlar ile kendileri yaratıyorlar.”

‘Uydurulmuş ve gayrimeşru tarihin sonucudur’

Kendisinin Derviş Cemal ocağına bağlı olduğunu ve bu ocağın 37 aşiret talibi olduğunu söyleyen Pîr Rıza Yağmur, bunların 22’sinin Kürt, kalanın ise Türkmen Alevileri olduğuna dikkat çekerek son olarak şunları aktardı:

“Derviş Cemal, Dêrsim’den Eskişehir’e, Afyon’a, Kütahya’ya, Uşak’a, Balıkesir’e taliplerine gidiyor da, Kürt olduğunu bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı; Dêrsimlidir ve Kürt’tür. Fakat son 50 yıldan günümüze başka bir şey dayatıldı. Son 30 yılda hep şunu söylüyorum, öncesi ve özellikle son 50 yılda Alevilere dayatılan tarih gayrimeşrudur. Bizim inancımızda 124 bin peygamberin yeri vardır, sonuncusu da Hz. Muhammed’dir. Yapılan kazılarda ortaya çıkanlar var; insanlığın ilk mekan edindiği, buğdayın ekildiği, hayvanların evcilleştirildiği yer bizim coğrafyamızdır. Ana kaynağından, özü ve köklerininden koparılmış, dillerin ve farklılıklarının reddi üzerinde değerlendirmelere gitmek, güncel ve popülist tartışmaların bir değeri yoktur. Bu devletin yürütmüş olduğu dil yasağı ve faşist zihniyetine benzeşir ki, Alevi inancında böylesi bir yaklaşım yoktur. Bu tür değerlendirmeler, bahsettiğim uydurulmuş ve gayrimeşru tarihin sonucudur.”

Aleviliğe dil biçme; Türkleştirme çabası

HABER MERKEZİ

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

CHP’nin itirazı reddedildi: Kayyım görevde kalacak

Sonraki Haber

Tahliye olan eşbaşkanlar: Kayyıma karşı mücadelemiz sürecek

Sonraki Haber
Tahliye olan eşbaşkanlar: Kayyıma karşı mücadelemiz sürecek

Tahliye olan eşbaşkanlar: Kayyıma karşı mücadelemiz sürecek

SON HABERLER

ESM ve EMO: Gizli elektrik zammı 2 buçuk milyon haneyi etkileyecek

ESM ve EMO: Gizli elektrik zammı 2 buçuk milyon haneyi etkileyecek

Yazar: Heval Elçi
5 Kasım 2025

Maaşlarını alamayan işçiler eylemde

Maaşlarını alamayan işçiler eylemde

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
5 Kasım 2025

DSÖ uyardı: Suriye’de sağlık sistemi çöküyor

DSÖ uyardı: Suriye’de sağlık sistemi çöküyor

Yazar: Bedri Adanır
5 Kasım 2025

Erdoğan: Tüm taraflar dinlenmeli

Erdoğan: Tüm taraflar dinlenmeli

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
5 Kasım 2025

TOKİ inşaat işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlandı

TOKİ inşaat işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlandı

Yazar: Heval Elçi
5 Kasım 2025

Gazeteci Hêmin Mamend: KDP beni katletmeye çalıştı

Gazeteci Hêmin Mamend: KDP beni katletmeye çalıştı

Yazar: Bedri Adanır
5 Kasım 2025

İçişleri Bakanlığı Mêrdîn’de kayyımın görev süresini uzattı

İçişleri Bakanlığı Mêrdîn’de kayyımın görev süresini uzattı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
5 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır