• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
26 Haziran 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Cahit Kırkazak

Altı Gün Savaşları’ndan İbrahimi Anlaşmalar’a: İsrail’in Ortadoğu stratejisi ve Türkiye

26 Haziran 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Cahit Kırkazak, Yazarlar
Ahmet Kaya’dan Tahir Elçi’ye, Pervin Chakar’dan Amedspor’a

İsrail, Arap devletlerine karşı ilk stratejik başarısını 5 Haziran 1967’de başlattığı ve 11 Haziran 1967’de sona eren, “Altı Gün Savaşları” olarak adlandırılan savaşla kazandı. İsrail, 5 Haziran sabahı Mısır, Ürdün ve Suriye’ye saldırdı. Her ne kadar savaş Mısır, Ürdün ve Suriye gibi Arap devletleriyle yapılmış olsa da Arap Cephesi’ne Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah desteğiyle katıldı. Ancak altı gün süren savaşta İsrail galip geldi. İsrail, bu savaşta hem sınırlarını genişletti hem de 19 yıllık Arap devletlerine karşı var olma mücadelesini kazandı. Bu savaşta İsrail; Sina Yarımadası, Gazze Şeridi, Golan Tepeleri ve Ürdün kontrolündeki Batı Şeria’yı işgal etti. Ayrıca Doğu Kudüs’ü ilhak etti.

22 Kasım 1967’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin girişimiyle “barış için toprak” formülü sunuldu. Buna göre İsrail, 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilecek, husumet sona erdirilecek ve tanınmış sınırlar içinde bölgedeki tüm devletler birbirine saygılı olmayı kabul edecekti. Ancak İsrail, 1981’de Golan Tepeleri’ni ilhak etti.

1978’de ABD Başkanı Jimmy Carter’ın girişimiyle başlayan Camp David buluşmaları, 26 Mart 1979’da Mısır ve İsrail arasında barış anlaşmasıyla sonuçlandı. 25 Temmuz 1994’te ise ABD Başkanı Bill Clinton’ın girişimiyle İsrail ve Ürdün arasında önce Washington Bildirgesi imzalandı, ardından 26 Ekim 1994’te İsrail-Ürdün Barış Anlaşması imzalandı. Böylece 1948’den başlayan İsrail-Arap devletleri savaş hali, İsrail’in tanınmasıyla resmen sona ermiş oldu.

Ancak Filistin meselesi çözülmediği için İsrail ile Arap devletleri arasında gerginlikler sürdü. Araplarla anlaşan İsrail, bu kez İran ile karşı karşıya kaldı. İran’da 16 Ocak 1979’da Şah’ın ülkeyi terk etmesi, 1 Şubat’ta Humeyni’nin ülkeye dönmesi ve 1 Nisan’da halk oylamasıyla Pehlevi hanedanlığının “Şahlık” rejimi yıkıldı; yerine İran İslam Cumhuriyeti adıyla “Molla” rejimi kuruldu.

İktidarı ele alan mollalar, “Siyonist İsrail’i yok etme” sloganıyla Arap milliyetçilerini ve radikal dini grupları örgütledi. Bunun için “direniş ekseni”ni geliştirdi. Mollalar, Filistin’de ortaya çıkan Hamas’ı, Lübnan’daki Hizbullah’ı, Yemen’deki Husileri ve Bahreyn’deki Şii nüfusu kontrol etmeye başladı; bunlara para ve silah dahil her türlü desteği verdi. İran’ın görünen amacı İsrail’i yok etmek iken, görünmeyen amacı Sünni Araplara ve bölge devletlerine karşı Şii hegemonyası kurmaktı.

İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları, yaşanan insani dramlar ve Filistin topraklarını ilhak etmesi, Arap devletlerinin İsrail ile normalleşmesinin önündeki en büyük engeldi. Arap Birliği’ne üye devletler, 2002’de aldıkları kararla, İsrail ile ilişkilerin normalleşmesinin ancak bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla mümkün olacağı kararını aldı. Bu kapsamda Arap Barış Girişimi kuruldu. Ancak İsrail ile Filistin yönetimi arasındaki müzakereler kısa sürede dağıldı ve İsrail yayılmaya devam etti.

Bu arada, İsrail ve Körfez Arap ülkelerinin karşılıklı çıkarları büyüdü. Ekonomik gelişmeler ve teknolojik yenilikler, yirminci yüzyılda bağları kurmak için ekonomik teşvik sunmuştu. Ancak yirmi birinci yüzyılda güvenlik iş birliğinde de ortak bir zemin oluştu. 2003’te Irak’ta Saddam Hüseyin ile birlikte Baas rejiminin devrilmesiyle oluşan güç boşluğu, Körfez Araplarının rakibi olan İran’a bölgedeki etkisini genişletme fırsatı verdi. 2010’un sonlarında otoriter rejimlere karşı başlayan Arap Baharı eylemleriyle, otoriter rejimlere meydan okuyan eylemciler, süreçle İsrail’e karşı retorik düşman olan İslamcı gruplar etrafında birleşti. Dolayısıyla Körfez Arap devletleri ve İsrail, bu grupları bastırmak için ortaklaştı ve bir dönem gizli ilişkiler kurup sürdürdü. 2020’de ABD Başkanı Donald Trump’un girişimiyle, 15 Eylül 2020’de Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve İsrail arasında ilişkileri normalleştirmek ve iş birliğini artırmak için Beyaz Saray bahçesinde İbrahimi Anlaşmalar imzalandı. Anlaşmaların adının “İbrahimi Anlaşmalar” olması bilinçli bir tercihti. Hz. İbrahim, Arapların ve Yahudilerin ortak atasıydı; aynı zamanda Hz. İbrahim, semavi dinlerin ortak değeri olduğu gibi İncil’de barışın ve kardeşliğin sembolü olarak tanımlanıyordu. Böylece bu anlaşmalar, barış anlaşmaları olarak gösterilmek istendiğinden “İbrahimi Anlaşmalar” adını aldı. İbrahimi Anlaşmalar daha sonra Fas ve Sudan tarafından da imzalandı. İsrail, bu anlaşmalarla yeni ticaret alanları ve yolları kazandı, güvenlik sorununu kısmen çözdü ve 2002’de Arap Birliği’nin aldığı “Bağımsız Filistin devleti tanınmadan İsrail ile normalleşme olamayacağı” kararını deldi; böylece Arap Birliği’ni anlamsızlaştırıp işlevsizleştirdi. Arap ülkeleri de İran’a karşı güvenliğini sağlamak için BAE, ABD’den F-35’lerin de olduğu silahlar aldı; ABD’nin Sudan ve Bahreyn üzerindeki yaptırımları kaldırıldı ve Batı Sahra’da Fas’ın egemenliği tanındı. İbrahimi Anlaşmalar, Endonezya, Nijer, Moritanya ve Somali gibi Arap olmayan ülkelere yönelik genişleme girişimlerini 2023’te başlattı. Bu günlerde Suudi Arabistan ve Suriye gibi önemli devletler de İbrahimi Anlaşmalar’ı imzalamaya en yakın ülkelerdir.

13 Haziran’da başlayan İsrail-İran savaşları, şimdilik ateşkesle ara vermiş durumda. Molla rejiminin, ABD destekli İsrail’e karşı daha fazla dayanması mümkün görünmüyor. Bu nedenle İsrail ile anlaşarak ömrünü uzatmak isteyecektir. Molla rejiminin ömrünü ne kadar uzatacağı, aynı zamanda İran’ın içindeki toplumsal muhalefete de bağlıdır. Öyle görünüyor ki, savaş zoruyla da olsa İran, İbrahimi Anlaşmalar’ı imzalamak zorunda kalacaktır. Böylece İsrail, Arap devletlerinden sonra İran tehdidini bertaraf edip hem ticari hem de siyasi hegemonyasını geliştirip pekiştirecektir.

Peki, genişleyen İbrahimi Anlaşmalar’ın Türkiye’ye etkisi ne olacak? Söylendiği gibi sıra Türkiye’ye mi geliyor? Türkiye, tarihsel olarak hiçbir zaman İsrail devletine karşı olmadı. İsrail’i ortadan kaldırma iddiası da taşımadı. Bu nedenle İsrail’in Türkiye’ye saldırması, milliyetçi ve dinci iç cepheyi konsolide etme amacından başka bir amacı yoktur. Ancak Ortadoğu’daki yeni harita ve dengeler, Türkiye’yi ekonomik, siyasal ve jeopolitik olarak etkileyeceği kesindir. Bu, başka bir yazının konusu olacağından burada detayına girmeyeceğim. Burada, Türkiye’nin Ortadoğu’daki yeni harita ve dengelerden olumsuz etkilenmemesi için Öcalan’ın tarihsel sorumluluk alarak başlattığı “Barış ve Demokratik Toplum” sürecini hızlı bir şekilde ilerletmesi ve iç cephesini “dinci ve milliyetçi” söylemlerle güçlendirmek yerine, demokratik adımlarla toplumsal barışı sağlayarak yapması gerektiği vurgulanmalıdır.

Ortadoğu’da kalıcı bir barış, Kürdistan ve Filistin gerçekliğini görmeden mümkün değildir. Bu bağlamda Ortadoğu’daki halklar, inançlar ve ideolojiler, birbirlerinin farklılıklarını kabul edip eşit ve özgür bir yaşam iradesini geliştirmelidir. Otoriter rejimlere ve hegemonik dış müdahalelere karşı demokratik ve ortak bir tutum almalıdırlar.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Öcalan’ın sosyalist perspektifini anlamaya çalışmak

Sonraki Haber

31 yıl sonra tahliye olan Doğan Êlih’te coşkuyla karşılandı

Sonraki Haber
31 yıl sonra tahliye olan Doğan Êlih’te coşkuyla karşılandı

31 yıl sonra tahliye olan Doğan Êlih’te coşkuyla karşılandı

SON HABERLER

Îdir’daki tecavüz davası yeniden görülecek

Îdir’daki tecavüz davası yeniden görülecek

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

Kadın Hafızası: Belleğin fırçası

Kadın Hafızası: Belleğin fırçası

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

İmralı Heyeti: Süreç önemli bir aşamaya geldi, bunları paylaşacağız

İmralı Heyeti: Süreç önemli bir aşamaya geldi, bunları paylaşacağız

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

Hêne Belediye Eşbaşkanı Narin hakkında mütalaa hazırlanacak

Hêne Belediye Eşbaşkanı Narin hakkında mütalaa hazırlanacak

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

‘Kuşlar konuşmazsa doğa susar’

‘Kuşlar konuşmazsa doğa susar’

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

Gözaltında olan 14 kişi daha adliyeye sevk edildi

Gazetemiz çalışanı Gül’e hapis cezası

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

Devrilen traktörün altında kalan çiftçi hayatını kaybetti

Devrilen traktörün altında kalan çiftçi hayatını kaybetti

Yazar: Yeni Yaşam
26 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır