Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Abdullah Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısına desteğini açıklayarak Meclis çatısı altında bir komisyon kurulup yasal düzenlemeler yapılması çağrısı yaptı
Amed Emek ve Demokrasi Platformu, bölge kentlerinden gelen demokrasi platformlarının üyeleriyle birlikte Şêx Seîd/Dağ Kapı Meydanı’nda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısına destek açıklaması yaptı.
“Barış ve Demokratik Toplum çağrısını destekliyoruz” pankartının taşındığı açıklamaya Şirnêx’ten gelen Emek ve Demokrasi Platformu üyesi Ahmet Başak, giydiği şal û şepîk nedeniyle polisler tarafından alandan uzaklaştırılmak istendi. Bunun üzerine alanda tartışma yaşandı.
Ahmet Başak, “Bunu Şirnex’ten buraya gelene kadar giydim. Bunda suç yok, bu benim yöresel kıyafetimdir. 27 yıl bu devlette çalıştım” sözleriyle polise tepki gösterdi. Tepkinin ardından polis amiri “kıyafetin apoleti var” bahanesini öne sürerek, izin vermeyeceğini söyledi. Yapılan görüşmelerden sonra Başak’tan alınan kimliği geri verilerek, açıklamaya geçildi.
Ortak metni Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube Eşbaşkanı Mehmet Nur Ulus okudu. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana izlenen tekçi politikaların, Kürt meselesi başta olmak üzere, Türkiye’nin çok kimlikli ve çok kültürlü yapısını yok sayan bir anlayışın ürünü olduğunu kaydeden Mehmet Nur Ulus, “Kimliklerin tanınmasını baskı ve inkâr politikalarıyla susturmuştur. Kürt Meselesinin çözümü ise yıllardır savaş ve asimilasyon yöntemleriyle değil, demokratik ve barışçıl yollarla ele alınması gereken bir toplumsal gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Biliyoruz ki, çatışmasızlık süreçleri her defasında topluma büyük bir umut aşılamış, barışın mümkün olduğunu göstermiştir. Ancak bu umutlar kalıcı bir barışa evrilmeden, yeniden çatışmalar başlamış ve bu topraklarda binlerce gencimiz yaşamını yitirmiştir. Kürt Meselesinin çözümsüz bırakılması, yalnızca siyasal ve toplumsal bir sorun yaratmakla kalmamış, ülke ekonomisini de derinden etkilemiştir” ifadelerini kullandı.
‘Sorumluluk üstlenilmeli’
Savaş politikalarına ayrılan bütçenin kaynakları tükettiğini, ekonomik krizi derinleştirdiğini, işsizlik ve yoksulluğu arttırdığını belirten Mehmet Nur Ulus, “Savaş politikaları, yalnızca maddi değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da zedeleyen sonuçlar doğurmuş, demokratik hakları kısıtlamış, ekolojik dengeyi bozmuş ve toplumu nefessiz bırakmıştır. Özgürce konuşup tartışan bir toplum yerine, kutuplaştırılmış ve tecrit altında bir yapı oluşturulmak istenmiştir. 27 Şubat 2025 tarihinde Sayın Abdullah Öcalan tarafından yapılan açıklama, Kürt Meselesinin çözümüne dair yeni bir umut yaratmıştır. Sayın Öcalan’ın çağrısı, sadece çatışmaların son bulmasını değil, aynı zamanda demokratik ve kalıcı bir barışın inşasını mümkün kılacak bir yol haritasını da beraberinde getirmektedir. Türkiye halklarının ve tüm toplumsal kesimlerin, bu sürecin başarıya ulaşması için sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir” dedi.
‘Demokratik toplumun inşası zorunludur’
Mehmet Nur Ulus, “Sorunların çözümü için sadece şiddetin terk edilmesi yeterli değildir; demokratik araçların kullanılması, toplumsal uzlaşı temelinde demokratik bir toplumun inşa edilmesi zorunludur. Barışı bu topraklarda kalıcı hale getirmek için başta TBMM çatısı altında bulunan siyasi partiler olmak üzere, STK’lar ve tüm demokratik kurumlara önemli sorumluluklar düşmektedir” diye konuştu.
Toplumsal barışın ve özgürlüğün inşasında kadınların rolünün hayati önemde olduğunu ifade eden Mehmet Nur Ulus, “Kadın özgürlüğü olmadan gerçek bir demokrasi inşa edilemez. Kadınlar, yıllardır hem toplumsal hem de siyasal mücadelede en ön saflarda yer almakta, eşitlik ve özgürlük için büyük bedeller ödemektedir. Ancak savaş politikaları en çok kadınları etkilemekte, yoksulluğu derinleştirmekte, kadın emeğini görünmez kılmakta ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da büyütmektedir. Barış süreci aynı zamanda kadınların eşit haklarla toplumda yer almasını sağlayacak demokratik bir dönüşümün de kapısını aralamalıdır” diye belirtti.
Ulus, özgür ve demokratik bir toplum yaratmanın yoluna dair şu talepler de bulundu:
- Etnik, dini, mezhepsel veya sınıfsal tüm ayrımcılıkların sona erdirildiği, herkesin kendi kimliğiyle, diliyle ve inancıyla var olduğu bir toplumsal yapının inşası şarttır.
- Halkın siyasi karar mekanizmalarına aktif katılımını sağlayan demokratik bir yönetim anlayışı hayata geçirilmelidir.
- Kayyım politikaları derhal sona ermeli, yerel demokrasinin önü açılmalıdır.
- Anadilde eğitim hakkı temel bir hak olarak tanınmalıdır.
- Basın, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü tamamen serbest olmalı, baskı ve sansür politikaları son bulmalıdır.
- Kadınların toplumsal ve siyasal yaşama eşit ve özgür katılımını sağlamak için gerekli yasal ve yapısal düzenlemeler yapılmalıdır.
Mehmet Nur Ulus, “Bütün bunların uygulanması için TBMM çatısı altında komisyon kurulup başta umut hakkı olmak üzere, demokratik toplumun inşası için gerekli olan yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bizler Amed Emek ve Demokrasi Platformu ve bölgedeki tüm demokratik kurumlar olarak; barış ve demokrasi yolunda kararlıyız! Halkların özgürce yaşadığı, dillerinin ve kimliklerinin tanındığı, hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz!” diye belirtti.
‘Umut hakkı sağlanmalı’
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ekin Yeter ise, “Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısı Ortadoğu’daki ezilen halklar için umudu yeniden yeşertmiştir. O yüzden bu tarihi çağrıya en güçlü şekilde ses olmaya geldik. Birinci dünya savaşında emperyalist güçlerin desteklediği milliyetçilik akımı ile Ortadoğu’da bu dönemki gibi ezilen halklar açısından haksızlıklar ve hukuksuzların yaşandığı bir süreç yaşadık. Bu kapsam da hukuk yerlere atılarak, ayrımcılık yapılarak, Kürdistan toprakları bölündü. Şimdi geldiğimiz noktada kapitalist modernitenin hamlesi ile yine aynı şekilde bu antidemokratik süreç geliştirilmeye çalışılıyor. Kürt halkı bugüne kadar nasıl bu hamlelere karşı demokrasi, özgürlük mücadelesinin öncüsü olduysa bugün de bu demokratik girişimle bu umudu güçlendirmeye çalışıyor” dedi.
‘Yaşasın demokratik modernite inşasındaki değişim ve dönüşüm irademiz’
“Başka bir dünya, başka bir ülke mümkün” diyen Ekin Yeter, “Kürt halkı her zaman olduğu gibi onurlu bir barış ortaya koymaktadır. Nasıl birlikte yaşayacağız peki? Umut hakkı uygulanmadan, siyasi operasyonlar yapılarak hasta mahpuslar hapishanedeyken, infazı yakılan tutuksalar hapisteyken, ekolojik, kadın kırımı yapılırken, kayyımlarla halk iradesi sürerken bunu yapamayız. O halde ne yapmalı buna son vermeliyiz. Gerçek bir değişim ve dönüşüm sürecinin öncüleri olarak bizler STÖ’ler olarak siyaseti ve hukuku demokratikleştirmek için hazırız. Bu konuda gerçekten somut bir irade ve pratik gerçekleştirmeye sahibiz. Sayın Öcalan ve iradesi olan kurum temsilcilerine fırsat yaratılmalıdır. Bu noktada son olarak yaşasın demokratik modernite inşasındaki değişim ve dönüşüm irademiz. Yaşasın mücadelemiz” dedi.
‘Pratikle destek vereceğiz’
Demokratik İslam Kongresi (DİK) Mehmet Emin Ay ise, Abdullah Öcalan’ın halklara umut verdiğini söyledi. Bütün dinlerin barışı önemli gördüğünü belirten Mehmet Emin Ay, “Barışın olmadığı ülkede her türlü yozlaşmışlık, haksızlık olur. 50 yıldır Türkiye’de yaşananlar bunun örneğidir. Barış olmadığı, insan hakları ayaklar altına alındığı, inkar ve asimilasyon olduğundan kaynaklı savaş ve çatışmalar yaşandı. Bunun için Sayın Öcalan’ın açıklaması çok önemlidir. Kürdistan halkı olarak biz bu çağrıya destek veriyoruz, önemli buluyoruz. Bunun pratikte sağlanması için sadece fikirlerimizle değil, pratiğimizle de destek vereceğiz. Türkiye’de bütün inançlara da çağrımız, bu sürece destek olmalarıdır. Bunun için savaş ve çatışmaların ortadan kalkması gerekmektedir” diye konuştu.
Açıklama atılan “Biji aşitiya bi rumet/Yaşasın onurlu barış” sloganlarıyla son buldu.
Kaynak: MA