Mezopotamya coğrafyasında çiftçiler üretim yapabilmek için şirketler tarafından patentlenmiş tohumlara mahkum edilerek, tohuma ulaşamaz hale getirildi. Amed’de bu durumu tersine çevirme çabası ise sürüyor
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, yerel tohumların üretilmesi, korunması ve üretimde kullanılarak çoğaltılması amacıyla Tohum Kütüphanesi kuruyor. Agroekoloji İklim Okulu bünyesinde oluşturulacak olan Tohum Kütüphanesi ile yerel tohumların toplanması, korunması ve yeniden üretimde değerlendirilmesi hedefleniyor. Bu kütüphane sayesinde hem toplanan tohumlarla kütüphane zenginleştirilecek hem de gelecek nesillere önemli bir miras bırakılacak. Tohum Kütüphanesi, Kayapınar ilçesinde tamamen doğal malzemeler kullanılarak kerpiçten inşa edilecek.
Mezopotamya’nın tohumları
Kütüphaneye ilişkin bilgi veren Agroekoloji İklim Okulu Koordinatörü Bişar İçli, kerpiçten inşa edilecek bu kütüphanede yerel tohumların toplanacağını, çoğaltılacağını ve paylaşılacağını ifade etti. Kütüphanenin mart ayında açılacağını belirten İçli, “Yerel tohumları köylerden toplamayı hedefliyoruz. Özellikle Mezopotamya’ya özgü yerel tohumların toplanması ve paylaşılmasını amaçlıyoruz” dedi.
Doğal yöntemlerle üretim
Yerel tohumların giderek yok olduğunu ve mevcut tohumların büyük ölçüde şirketlerin tekelinde bulunduğunu dile getiren İçli, bu girişimle sağlıklı gıdaya ulaşmayı hedeflediklerini vurguladı. İçli, kırsal bölgelerde yerel tohumları yeşerten veya çoğaltan çiftçilerle iş birliği yapacaklarını ve bu tohumları yeniden bir araya getireceklerini ifade ederek, şunları söyledi: “Asıl amacımız sağlıklı gıdaya ulaşmaktır. Agroekoloji alanımızda hiçbir şekilde kimyasal ilaç kullanmadan, doğal ve geleneksel yöntemlerle üretim yapmayı hedefliyoruz. Kendi kültürel tarım sistemimizle bu süreci yöneteceğiz.”
‘Her tohum her yerde yeşermez’
Tohumların yerel özelliklerini ve coğrafi adaptasyonlarını sağlamanın önemine dikkat çeken İçli, sözlerine şöyle devam etti: “Her tohum her yerde yeşermez. İklim, toprak ve hava koşulları gibi faktörler tohumun gelişimini doğrudan etkiler. Bu kütüphanede tohum çeşitlerini arşivlemeyi, kimliklerini ve tarihsel bilgilerini oluşturmayı amaçlıyoruz. Hangi tohumun nereden, ne zaman ve kimin tarafından üretildiği gibi bilgiler bizim için çok önemli. Tohumun bir kimliği olacak ve bu, tarihsel bir hafıza niteliği taşıyacak. Bu bilgiyi toplumla paylaşmayı önemsiyoruz.”
Destek bekliyoruz
Yurttaşlara, çiftçilere ve yerel tohumlara sahip kurumlara çağrıda bulunan İçli, “Halkımızın bu dayanışmaya destek sunmasını bekliyoruz. Özellikle çiftçi arkadaşlarımızın ellerindeki yerel tohumları bizimle paylaşmaları çok değerli. Ekoloji dernekleri ve diğer ilgili kurumlarla da iş birliği yapmayı hedefliyoruz. Ayrıca tohumlar kargo yoluyla gönderilirse masrafları biz karşılayacağız” dedi.
Tohumlar şirketlerin malı yapıldı
Dünya da tarımın her noktası bir avuç tekelcinin elinde ve halkların gıda egemenliğini yok ederek tüm insanlığı köleleştirme peşindeler. Bugün köylünün elinde bulunan herhangi bir tohumla üretilen ürünün ticari olarak pazara taşınması yasaklanırken, patentli-sertifikalı tohumların kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. Bütün tohumlar şirketlerin çıkarları uğruna kısırlaştırılmış ve köylünün ürettiği üründen tohumluk ayırması olanaksız hale getirilmiştir. Her üretim yılında tohumculara giderek tohum satın almak zorunda kalan çiftçiler artık topraklarını terk etmeye başlarken, terk etmeyenler ise ‘sözleşmeli’ tarımla şirketlerin kiralık işçisine dönüştürülmeye başlandı.
Sermayenin Frankenstein tohumları
Hibrit ve GDO’lu tohum satan şirketler pazarlamalarında tohumla birlikte ilaç, gübreleme ve sulama tekniklerini de paket halinde sunmaktadırlar. Aynı zamanda patent sistemiyle tohum firmalarının ticari hedeflerinin güvence altına alınmasının, yerel gen kaynaklarının yerel ya da çok uluslu şirketlerin eline geçmektedir. Özellikle Türkiye’de son yıllarda temel gıda bağlamında olan her türden ürünün ithalata bağlanmasıyla üretimlerde düşüşler yaşanırken, şirketler hem iç pazarda hem de ihracat yoluyla kârlarına kâr katmaya devam etmektedir. Türkiye’de bütün illerde biyoçeşitlilik tespitleri yapılmış ve atalık tohum şirketlerin eline verilerek patentlenmiş ve genleriyle oynanıp frankenstein tohumlar ortaya çıkarılmıştır.
EKOLOJİ SERVİSİ