Kürt özgürlük mücadelesinin uzun soluklu bir mücadele ivmesi kazanmasını, bir değerler manzumesine dönüşmesini sağlayan, haklılığını ve meşruiyetini yaratan ana kaynak, halkın gönüllü ve demokratik katılımının belirleyici gücüdür. Nerede halkın iradesi ve katılımı pas geçilmişse orada yenilgi, çürüme, bozulma ve iktidar hastalığı mutlaka baş göstermiştir. Halkın iradesini en çok esas alması gereken, halkın katılımı, rızası ve irade beyanı olmadan tek bir çivi çakmaması, tek bir kazma vurmaması gereken yerel yönetimler ne yazık ki bırakalım halkın iradesini ve katılımını esas almayı halkın iradesine ve onayına mugayir o kadar çok iş ve işlem yaptılar ki. Halkın barınma, giyim, ısınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını görmezden gelen, klasik sistem belediyeciliğinin neredeyse birebir kopyası olan bir şehirleşme modelini esas aldılar. İmar planları, oluşan ranttan yoksullara pay vermedi, onları ev sahibi yapmadı. Halkın hiçbir temel ihtiyacına cevap olamayan bir kapitalist şehir estetiği nerdeyse tüm belediyeleri teslim alan bir anlayışa dönüştü. Bütün şehir halkının ücretsiz faydalanabileceği bostanlar ve meyve bahçeleri kurmak mümkünken halkın temel ihtiyaçlarına harcanabilecek bütçelerin büyük bölümü peyzaj ve park yapımına harcandı. Coğrafya ile alakası olmayan ağaçlar, bitkiler tonlarca harcama yapılarak başka yerlerden getirilip dikildi. Mahallelere, içinde kreşin, sağlık hizmetlerinin, halkın ekmeğini yapacağı tandırların, çamaşırhanelerin bulunduğu aynı zamanda sanatsal eğitimlerin, iş ve meslek edindirme kurslarının bulunduğu, sanatsal etkinliklerin yapıldığı mahalle evleri yapmak yerine kapitalist şehirleşmeden mülhem devasa kongre merkezleri yapıldı, ihtişamlı belediye hizmet binaları inşa edildi. Halka ait bütçe halkın hiçbir rızası ve onayı olmadan makyaj, kapitalist estetik, ihtişam uğruna çarçur edildi.
Yerel yönetimlerde görülen bu arıza ve hastalıklar sadece belediyelerle sınırlı kalmadı, bütün kurumlarda, yapılarda halkın katılımını esas almayan, bir üstenci orta sınıf zihniyet, siyaset ve yönetim anlayışı gelişti. Kürt halkının kimlik ve özgürlük mücadelesinin bedeller ödenerek yaratılan bir kurumsallaşması olan Amedspor’da benzer bir şekilde halkı, seyirciyi, taraftarı esas almayan bazı kasaba tüccarlarının çıkarlarını sağlamalarının ve kendi düzen içi siyasetlerini üretmelerinin aracı kılındı, kılınmaya devam ediyor. Amedspor kongreleri ilkelerin, ölçülerin, direniş değerlerinin konuşulduğu yönetim seçmeye esas kılındığı kongreler değil çoktan beridir. Yerel yönetimler etrafına çöreklenmiş, halkın her türlü değerini ranta dönüştürmeye çalışan tacirlerin satın alma güçlerinin konuşulduğu, esas alındığı kongrelere dönüştürülmüş durumda. Amedspor taraftarını, direniş değerlerinin esas alınması mı yoksa maç kazanmak, şampiyon olmak mı daha çok ilgilendirir. Milyonlarca lira para harcanarak satın alınan sporcularla yakalan başarı mı, süper lige çıkmak mı yoksa Amedspor’un alt yapısından yetişen bu halkın çocuklarının mütevazi başarılarıyla hangi ligde olursa olsun halkın değerlerine bağlı kalınarak yaptığı mücadele, oynadığı futbol mu daha değerlidir. Futbol endüstrisine göbekten bağlanan, sistemin halkı uyutma ve maniple etme aracına dönüştürülen bir Amedspor elbette müesses nizamın en arzuladığı şeydir. Şu anda Amedspor şahsında yaşanan şey tam da budur. Düzen içi belediyecilik nasıl halka, halkın değerlerine, direniş değerlerine hizmet etmediyse, etmiyorsa futbol endüstrisinin çarklarından birisine dönüştürülen ve ticarileştirilen bir Amedspor da bu halka hizmet etmiyor, etmeyecektir. Amedspor acil olarak yeniden bir olağanüstü kongre hazırlığına başlamalı, halkın geniş katılımının ve Amedspor’u yaratan değerlerin esas alındığı yeni bir kongre yapılmalıdır. Amed Büyükşehir Belediye başkanının Amedspor kongresinde yaptığı bütün eleştiriler yerindedir. Ancak Amed Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere tüm belediyeler halkın bütçesinin yönetilmesinde, kentle ilgili yapılacak tüm iş ve işlemlerde halkın katılım, rıza ve onayını almalıdır. Halk kendi iradesine mugayir, kendi katılım ve onayını almayan her işe mutlaka yüksek sesle ve güçlü bir direnişle itiraz etmeli. Söz konusu olan ister bir futbol takımının yönetilme anlayışı olsun ister yerel yönetim olsun ister parlamentoda temsiliyet olsun.