Çatışma çözümü deneyimleri tartışılıyor: Kolombiyalı gazeteci Andrés Felipe, Kolombiya, FARC ve Kürt mücadelesine bakışı anlattı:
Kürt mücadelesi, Kolombiya’daki toplumsal ve sol hareketler içinde ılımlı sembolik bir yankı bulmuştur. Feminist, çevreci ve komün kesimlerinde, özellikle gençler ve kent kolektifleri arasında, Kürt örneği bütünsel bir özgürleşme deneyimi olarak yorumlanmaktadır
Mehmet Ali Çelebi
Çatışma çözümü metodolojileri tartışılırken tahlil edilen yerlerden biri Kolombiya. Kolombiya’da FARC-EP gerillaları 52 yıllık savaşın ardından Küba-Havana’daki müzakereler sonrası Cartagena’da BM Genel Sekreterinin ve Küba Lideri Raul Castro’nun katıldığı, herkesin beyaz gömlek giydiği törende Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos ve FARC Lideri Rodrigo Londono (Timoşenko Jimenez) anlaşma imzalamıştı. FARC-EP legalleşmişti. Seçim sonrası da FARC müzakere heyetindeki Sandra Ramirez Lobo Silva 2020’de Kolombiya Senatosu İkinci Başkan Yardımcısı seçilmişti. Türkiye’de de PKK ile çatışmalı 47 yılın ardından çözüm süreci sözkonusu. FARC ile müzakere-anlaşma ve legalleşme sürecini, ELN gerilla hareketleriyle müzakereleri, Kolombiya’daki sol dinamiğin Kürtlerin mücadelesine bakışını Kolombiyalı gazeteci Andrés Felipe Ortiz Gordillo’e sorduk.
- Türkiye’de Ekim 2024’ten beri çatışmaya çözüm süreci var. Kolombiya deneyimiyle başlamak istiyorum. 52 yıllık savaştan sonra Küba Başkanı Raul Castro’nun arabuluculuğunda Havana müzakereleri sonucu Cartagena kenti 26 Eylül 2016’da tarihi imza törenine sahne olmuştu. Kolombiya Devlet Başkanı Manuel Santos ile FARC-EP Lideri Rodrigo Timoşenko Jimenez arasındaki anlaşma hangi zemin üzerinden gerçekleşti?
Juan Manuel Santos Hükümeti ve FARC-EP arasında 2016’da imzalanan Barış Anlaşması, siyasi ve etik bir temele dayanıyordu: Milyonlarca mağdur, bölünmüş topraklar, devlet kurumlarına karşı derin güvensizlik vardı. Bırakmış 50 yılı aşkın süren silahlı çatışma sürecine son verilmesi ihtiyacı vardı. Havana’daki müzakereler, devlet ve isyancıların karşılıklı birbirlerini meşru siyasi aktörler olarak tanıma (çatışmaya sadece militarist bir bakış açısıyla yaklaşmaktan vazgeçiş) ve barışın sadece silahların susturulmasıyla değil, aynı zamanda köklü sosyal ve kırsal dönüşümlerle de inşa edilmesi gerektiği inancına odaklandı.
Somut olarak, anlaşma altı temel başlığı kapsadı: Kapsamlı bir toprak reformu; siyasi katılım; çatışmanın sona ermesi (ateşkes ve silahların teslim edilmesi dahil); yasadışı uyuşturucu sorununun çözümü; mağdurlara tazminat; ve anlaşmanın uygulanması, takibi ve sonuca vardırılması. Her bir madde çatışmanın yapısal nedenlerine, özellikle de tarihsel olarak şiddeti besleyen kırsal kesimdeki eşitsizlik ve siyasi dışlanmışlığa yanıt veriyordu.
Bununla birlikte, anlaşmanın en temel esası, mağdurların haklarına ve bölgesel barışın inşasına odaklanmasıydı, hakikat ve onarıcı adalet olmadan uzlaşma olamayacağı anlayışından hareketle. Bu anlaşma esasen, tarihsel olarak ulusal projeden dışlanmış kesimlerin dahilini amaçlayan yenilenmiş bir sosyal pakt oldu. Yani kentlerin yoksulları, yerli halklar, Afro-Kolombiyalı topluluklar, köylüler ve tarihsel ve sistematik bir siyasi dışlanmanın ürünü olan isyancılar… Sınırlılıkları ve aşırı muhafazakâr sektörlerin direncine rağmen (Aşırı sağı temsil eden, mahkum olan eski Cumhurbaşkanı Alvaro Uribe’nin liderliğindeki Demokratik Merkez Parti gibi) anlaşma, tarihsel olarak sorunların kurumsal ele alınış biçiminin tersini yaparak, yani bu kez bir barış anlaşması yoluyla, mağdurları tartışma ve müzakerelerde birer aktör olarak tanınması açısından Kolombiya tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.
- FARC gerilla hareketi legalleşti. Aradan geçen yaklaşık 10 yılda neler yaşandı? Komutanlar ve gerillalar Meclis’e ve Senato’ya rahatça seçilebiliyor mu? Köy, kasaba, şehirlerdeki durum, FARC’ın baş müzakerecisi Ivan Márquez’le ilgili durum nedir?

Barış Anlaşması’nın imzalanmasından neredeyse on yıl sonra, Kolombiya çelişkili bir realite yaşıyor. Anlaşmanın 2016 ile 2018 arasındaki siyasi şiddet düzeyinde ciddi bir azalmaya yol açtığı ve silah bırakmış 13.000’den fazla eski savaşçının entegrasyon sürecine katkısı yadsınamaz. Öte yandan devlet, özellikle İvan Duque Hükümeti döneminde (Demokratik Merkez Partisi’nden, kampanyasında “barış anlaşmasını yırtıp atacağı” sözü vermişti) anlaşmada taahhüt edilenleri tam olarak yerine getirmedi ve yapısal konularda somut adımların atılmasını geciktirdi: Kapsamlı toprak reformu, yasadışı madde ekiminin başka ürünlerle gönüllü ikâmesi, eski gerillalar ve kanaat önderleri için güvenlik garantileri. Anlaşma, büyük ölçüde, iyi niyetli söylemlerle çatışmaya yol açan koşulları dönüştürecek siyasi irade eksikliği arasında sıkışmış bir müzakereye dönüştü.
Siyasete katılım konusuna gelince, anlaşma eski savaşçılar için bir siyasi parti (adını “Komünler” koydu) kurulmasını ve iki yasama dönemi boyunca Kongre’de on, Senato ve Temsilciler Meclisi’nde beşer sandalye tahsis edilmesini öngörüyordu. Uygulamada, eski savaşçılar (Barış İçin Özel Yargı Yetkisi, JEP sayesinde) yargı kıskacına takılmadan siyasete katılabilseler de, derin bir toplumsal damgalanma ve geleneksel siyasi elitlerin güçlü direnişiyle karşılaştılar. Yani siyasi katılım yasal olarak mümkün, ancak meşruiyet ve toplumsal kabul açısından son derece zor bir mevzu.
Entegre edilenlerin geçim ve güvenlik meselesi ise şimdiye kadar sıkıntılı oldu. Bölgesel Eğitim ve Entegrasyon Sahaları’nın (ETCR) pek çoğu devlet tarafından terk edilmiş, sürdürülebilir üretim projeleri, barınma ya da sağlık garantisinden yoksun. Daha da kötüsü, 2016’dan beri anlaşmayı imzalayan 400’den fazla insan öldürüldü, devletin hâlâ varlık göstermediği bölgelerde toprak kontrolü için çatışan silahlı grupların kurbanı oldular. Kolombiya Devleti daha önce FRAC’ın kontrolünde olan bu bölgeleri denetimi altına almayı başaramadı. Bu da barışın sadece siyasi anlaşmalarla değil; gerçek varlık, sosyal adalet ve toplumsal dokuyu yeniden inşa etme iradesiyle sağlanabileceğini gösteriyor.
Bir de barış süreci farklı kesimlerden muhaliflerle karşılaşmıştır. Ivan Márquez (FARC adına barış sürecine baş temsilci olarak katılmıştı) muhaliflerinin yeniden silahlanma vakası ve Jesus Santrich’in yargı tuzağına düşürülmesi (uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla) barış sürecinin kırılganlığını ve Kolombiya Devleti’nin bu sürecin uygulanmasındaki irade eksikliğini ortaya koymaktadır. Santrich’in öldürülmesi ve Marquez’in yeniden silahlanması, basit münferit olaylar olarak anlaşılmamalı; uzlaşma ve onarıcı adalete hiç inanmamış kesimler tarafından sabote edilen, eksik bir barışın yansımasıdırlar.
Böyle memnuniyetsiz bir ortamda Gustavo Petro’nun 2022’de cumhurbaşkanlığına gelmesi, değişim arzusu ve “tam barış” vaadini kanalize eden demokratik bir solun doğuşunu temsil etti. Petro Hükümeti 2016 Havana Anlaşmaları’nın ruhunu yeniden canlandırmak ve bunu diğer silahlı aktörlere de yaymayı denedi, ancak devlet elitlerinin direnişiyle ve derin eşitsizliklerin olduğu bir ülkede yönetmenin getirdiği gerilimlerle karşılaştı. Bu ülkenin elitleri, yapısal reformlar, bölgelerin insan onuruna yakışır halde itibarlaştırılması ve on yıllardır reddettikleri hakların gerçek anlamda güvence altına alınmasıyla ilgilenmiyorlar.
Sol meşru siyasi güce dönüştü

- Anlaşma Kolombiya’da siyaseti ve toplumsal örgütlenme alanlarını, sol örgütlerin mücadele biçimlerini ne yönde değiştirdi? Anlaşma sonrası Kolombiya kırsalında ya da şehirlerinde otonom yapılar oluştu mu?
2016 Barış Anlaşması Kolombiya siyasi ve toplumsal panoramasını derinlemesine dönüştürdü, mutlak ve nihai olmasa da. Yakın tarihte ilk kez sol, yalnız ahlaki bir muhalefet ya da silahlı direniş olarak değil, kurumsal yapı içinde meşru bir siyasi güç olarak kendini gösterebildi. FARC’ın silah bırakması, daha önce “gerilla destekçisi” olarak damgalanmış geniş toplumsal kesimlerin, devletin zulmünden korkmadan, kırsal alan ve kentlerde halkçı talepler etrafında örgütlenebilmeleri için sembol ve pratik bir alan açtı. Bu anlamda anlaşma, silahlı bir aktörü terhis ederken aynı zamanda toplumsal protestoyu yıkıcılıkla eşdeğer gören anlatıyı da etkisiz hale getirdi, kısmen de olsa. Ancak bu yeni tablo sol içindeki iç gerilimleri de gözler önüne serdi. Komünler Partisi (FARC üyelerinin siyasete katılımına ilişkin anlaşmaların bir parçası olarak kuruldu) kurumsal alanda meşruiyet ararken, diğer ilerici, toplumsal ve alternatif kesimler (daha sonra Tarihi Pakt’da bir araya gelecek olanlar gibi) demokratik ve çoğulcu daha geniş bir değişim projesi inşa etmeyi seçtiler. Bu süreç seçim yoluyla iktidara gelebilme yeteneğine sahip bir sol fikrini pekiştirdi ve Gustavo Petro’nun 2022’de iktidara gelmesini sağladı. Bununla birlikte, bölünmüşlük, karşılıklı güvensizlik ve yaftalamada ısrar, sağlam ve sürdürülebilir bir halkçı bloğun oluşmasını zorlaştırıyor.
Yasadışı örgütler açısından ise tablo daha çelişkili. Anlaşma çatışmanın dozunu azaltmış olsa da, devletin bu bölgelerde etkili bir varlık gösterememesi, yasadığı ekonomi ve stratejik koridorları yeniden kontrol eden silahlı yapıların tekrar yapılanmasının yolunu açtı. Ayrılanlar, ELN. Yine suç örgütleri ve “dönüştürülmüş” paramiliter çeteler. Paradoksal olarak, legal sol siyasi alanda yer kazanırken, şiddet daha da bölgeselleşti. Dolayısıyla anlaşma sonrası dönem, savaşın sonu değil, mutasyonu anlamına geldi ve ideolojik çatışmadan yasadışı kazanç ve bölgelerin silahlı kontrolüne geçiş yaptı. Önümüzdeki büyük görev, anlaşmanın getirdiği siyasi açılımı, şiddeti besleyen maddi koşulları dönüştürebilecek gerçek bir halk iktidarına dönüştürmektir.
ELN federal bir yapıya sahip
- FARC legalleştikten sonra Kolombiya’da en büyük gerilla hareketi konumuna yükselen Ejército de Liberación Nacional-ELN’nin durumu nedir? Partido Comunista de Colombia (Marxista-Leninista) hareketi ne durumda?
2016 Barış Anlaşması’nın imzalanmasının ardından, Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN), ülkedeki en eski ve en büyük gerilla örgütü haline geldi, bir anlamda FARC’ın bıraktığı siyasi ve coğrafi boşlukları devralarak. FARC’tan farklı olarak ELN, geniş siyasi ve askeri özerkliğe sahip cephelerden oluşan federal bir yapıya sahip, bu da devletle müzakereleri büyük ölçüde zorlaştırıyor. ELN’nin söylemi, toplumsal talepleri, toprak ve kaçak ekonomik faaliyetleri kombine ediyor. Özellikle de yasadışı madencilik ve uyuşturucu kaçakçılığı ile. Gustavo Petro’nun göreve gelmesi ve “bütüncül barış” önerisiyle ELN ile barış görüşmeleri yeniden başladı, karşılıklı ateşkes gibi ilerlemeler kaydedildi. Ancak grubun iç bütünlük eksikliği ve on yıllardır biriken güvensizlik, nihai bir anlaşmanın önünü tıkamış durumda. ELN bugün bir kavşakta bulunmaktadır: Ya siyasi yola ilerleyecek ya da organize suça daha yakın bir yapıya dönüşecektir. Kolombiya Komünist Partisi-PCC’ye gelince, sendika, öğrenci ve köylü kesimlerle bağlantılı, marjinal bir varlık sürdürmektedir. Ancak 1970’ler ve 1980’lerdeki etkisinden yoksun. Anlaşma sonrası dönem ve Gustavo Petro ile demokratik solun iktidara gelmesiyle birlikte, PCC, Tarihi Pakt hareketine katıldı, seçim ve kurumsal dönüşümü yoluyla benimseyen yeni ilerici hareketlerle uyumlu görülmektedir. Şimdiye kadar, ideolojik kimliğini korumayı tercih etmiş, ancak mevcut siyasi tabloda büyük bir etkiye sahip değil.
- Melez bir ailede doğan, 19 Nisan Hareketi-M-19 gerillası olup Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık romandaki Aureliano’nun adını kullanan Gustavo Petro Cumhurbaşkanı seçilmişti. Petro döneminde kır ve şehirde ne tür ekonomik program uygulandı?

Gustavo Petro Hükümeti döneminde, kırsal alan ve kentsel ekonomik programlar, tarihsel olarak sömürü ve yardıma bağımlı döngüyü kırarak, kalkınma modelini halkçı ve verimli bir ekonomiye doğru yönlendirmiştir. Petro, kırsal alanlarda, Tarım Reformu’yla toprakların yeniden dağıtılması (verimsiz arazilerin satın alınması ve uyuşturucu kaçakçılarından el konulan kırsal varlıkların geri kazanılması temelinde), köylü, yerli ve Afrika kökenli vatandaşlara çiftçiliği teşvik programları ve küçük çaplı üreticileri düşük faizli kredilerle desteklemiştir. Ayrıca, yasadışı ürünlerin gönüllü olarak ikame edilmesini ve yerel üretim ve pazarlama ağlarının oluşturulmasını teşvik etmektedir. Bununla birlikte, kurumsal hantallık, toprak ağası birliklerinin muhalefeti ve altyapı eksikliği, bu politikaların etkisini sınırlamış ve birçok kırsal topluluğu değişim beklentisi ile kalıcı yapısal istikrarsızlık arasında sıkışmış durumda bırakmıştır.
- FARC’la anlaşma sonrası paramiliter grupların pratikleri ne oldu? Gustavo Petro döneminde kontr-gerilla unsurlarla mücadele edilebildi mi?
2016 Barış Anlaşması imzalandıktan sonra paramiliter gruplar ortadan kalkmadı; aksine, yeni isimler altında yeniden yapılandılar. Eskiden Kolombiya Birleşik Özsavunma Güçleri (AUC) olarak bilinenler, uyuşturucu kaçakçılığı, madencilik, şantajla haraç ve kaçakçılığı kontrol eden lokal suç şebekesi ağlarına dönüştüler. Geniş kırsal alanlar, hatta büyük şehirlerin merkezlerine ulaşacak güç tahkim ediyorlar. Bu gruplar, klasik paramiliterizmin mantığını miras aldılar: Terör yoluyla toplumsal kontrol; belli toplum, cemaat ve ekoloji liderlerine suikastlar; yerel ekonomik ve siyasi sektörlerle bağlantılar. Birçok bölgede, daha önce FARC’ın yerine kontrolü ele aldılar ve tam bir barış fikrini reddeden bir “çatışma dönemi sonrası silahlanma” tesis ettiler. Gustavo Petro hükümetinde, bu yapılarla mücadele temel bir görev olmuş, çoğu durumda başarı kısmi olmuştur. “Tam barış” politikası, yalnız ELN gibi isyancı gruplarla değil, paramiliter ya da suç örgütleriyle de müzakere kanalları açmayı amaçlamıştır. Ancak bu aktörlerin motivasyonları siyasi değil, ekonomik, bu da etkili bir diyaloğu zorlaştırmaktadır. Petro, paramiliter yapıların güvenlik güçleri ve yerel siyasete sızmasını kınamış, ancak paramiliterlik tasfiyesi gerçekleşmemiştir. Kısacası Devlet, yasadışı yollar kullanan silahlı ve ekonomik bir güçle uğraşmaya devam etmektedir, ki bu Kolombiya’da savaşın bitmediğini, yalnız isim ve aktörlerin değiştiğini gösteriyor.
- Venezuella’yı tehdit edip Karayipler’e savaş gemisi yığan ABD Başkanı Trump, “Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro yasa dışı bir uyuşturucu lideridir” paylaşımı yaptı. Evo Moreles’in halka öz-savunma imkanı tanımadığı Bolivya tarzı darbe yaşanabilir mi?
Donald Trump ile Gustavo Petro arasında yaşanan son gerginlik oldukça ağır, ancak bunun Kolombiya’da bir darbeye yol açacağını düşünmüyorum. Egemenlik, demokrasi ve kurumsal istikrar açısından tehlikeli dinamikler yol açabilecek ciddiye alınması gerek unsurları var ki elbette ciddiye alınmalı.
Bir yandan Trump, Petro’yu “uyuşturucu kaçakçılığının lideri” olmakla suçladı ve ABD’nin Kolombiya’ya yardımını askıya alacağını duyurdu; başka türlü müdahale etmekle tehdit etti. Bu eylemler onu işbirliği yapan bir ortak olmaktan çok, Kolombiya üzerinde şartlı olarak diplomatik ve ekonomik baskı uygulayan bir aktör konumuna getiriyor. Bu durum, Kolombiya Devleti’nin kurumsal özerkliğini tehlikeye atabilecek ya da içeride meşruiyet çatışmalarına yol açabilecek önlemler alması için dışarıdan baskı yapılmasına kapı aralıyor. Öte yandan, içeride klasik darbeye hazırlık unsurları gözlemlenmemektedir (Silahlı Kuvvetler’in anayasal düzeni ihlali, yasadışı bildiriler gibi) Ancak demokratik erozyon riski bulunmaktadır: ABD ile gerginlik, aşırı sağcı ekonomik, medya, askeri veya siyasi ulusal aktörlerin, Başkan Petro’nun Kolombiya’nın “en büyük ticari ve kültürel ortağı” ile karşı karşıya geldiğini ve hatta görevden alınmasını talep ettiğini dikkate alarak, “iç tehdit” gerekçesiyle olağanüstü hal veya yetki devri gibi önlemler talep etmeleri için bir bahane oluşturmuş, hatta devredilmesini istediler. Hükümet izole olur ya da iç yıpratmayla korunmasız kalırsa, meşruiyetini sorgulayan aşırı muhafazakar güçlerin etkisi artabilir. Bu da çok derin bir kurumsal krize yol açabilir ki bu zaten yaşanıyor.
- İran, Türkiye, Suriye, Irak gibi ülkelerde Kürtlerin mücadelesi Kolombiya’ya yansıyor mu? ‘Jin, Jiyan, Azadi’ sloganıyla sembolleşen Kürt mücadelesini Kolombiya solu nasıl okuyor?
Kürt mücadelesi, Kolombiya’daki toplumsal ve sol hareketler içinde ılımlı sembolik bir yankı bulmuştur. Etkisi organik olmaktan çok ideolojik. Feminist, çevreci ve komün kesimlerinde, özellikle gençler ve kent kolektifleri arasında, Kürt örneği bütünsel bir özgürleşme deneyimi olarak yorumlanmaktadır: Antikapitalist mücadele, halkın öz-savunması, doğrudan demokrasi ve kadınların özgürlüğü arasındaki kombinasyon. Bu anlamda, siyasi bir ayna olmaktan öte, Kolombiya’da ataerkil düzen, sömürü ve devlet şiddetine karşı özerklik talep edenler için etik ve örgütsel bir ilham kaynağı haline gelmiştir.
Daha geleneksel Kolombiya solunda; partiler, sendikalar ve gerilla tarihiyle bağlantılı kesimlerde, Kürt davası hayranlıkla gözlemleniyor. Çatışma ortasında toplumsal özyönetim yapıları kurma kapasitesi tanınıyor. Bu, Cauca bölgesindeki yerlilerin veya Catatumbo bölgesi köylülüğünün öz-örgütlenme deneyimleriyle yankılanıyor. Tabii bu mücadeleler arasında doğrudan ve yapısal bir eklemlenme yok.
Andres Ortiz Felipe kimdir?

Andrés Felipe Ortiz Gordillo, eğitimci, iletişimci ve araştırmacı. ComoLaCigarraRadio.org çalışanı. Toplumsal İletişim Platformu, Tejiendo Pensamiento Pijao Araştırma Grubu üyesi. Alternatif İletişim Grubu üyesi.
* Çeviri için Zekine Türkeri’ye teşekkürler









