KÜRT ÜÇGENİNDE NELER OLUYOR? (2)
Erdoğan Altan
Irak Başbakanı Mustafa Kazımi, 17 Aralık’ta, kalabalık bir heyetle Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyaretin Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi daveti sonucu gerçekleştiği biliniyor. Ziyaretten kısa bir süre önce, ABD ve Türkiye’nin baskısıyla Başbakan Mustafa el Kazımi, Şengal’i federal güçlere bırakıp Şengalilerden oluşan Şengal Direniş Birlikleri’ni (YBŞ) ortadan kaldırmak ve Haşd el Şaabi’yi uzaklaştırmayı hedefleyen bir anlaşmayı 9 Ekim’de Federe Kürdistan yönetimiyle imzalamıştı.
Irak’ta karışıklık
El Kazımi’nin Ankara’ya ziyaretinin nedenlerinin maddi ve manevi destek talebinde bulunmak olduğu belirtilirken, Irak için siyasi ve ekonomik açıdan bir destek istemesi üzerine, buna yönelik her iki ülke arasında ne yapılabilir üzerinden bir görüşme olduğu değerlendirmeleri yapılıyor. Çünkü özellikle son yaşanan gelişmelere bakılırsa Irak devletinin durumu hiç iç açıcı değil; hem halkın iç sıkıntılarından dolayı eylemler, protestolar tüm Irak’ı sarabilir, hem de dünya ülkeleri tarafından çıkarılmak istenen bir savaşın Irak’ta gerçekleşmesi olasılığı yüksektir. Bu nedenlerden ötürü Irak halkının kendi devletine bir güveni kalmadığı görüşü hakim.
İkili üçlü temaslar…
Anlaşıp anlaşmama meselesinde de Türkiye ve Irak arasındaki görüşmeler hatta bazen İran’ın da içinde olduğu ikili, üçlü anlaşma veya görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmeler ve anlaşmaların sürekli Kürt halkının kazanımlarına karşı olduğu da biliniyor. Bu görüşmelerin bir kısmı basına yansısa da bunların en önemli olanları: Şengal idaresine yönelik, PKK üzerine, su meselesi, yeni kapıların açılması, Rojava ve Başûr arasında hakimiyet sağlanması için yeni yolların arayışı (Bu da Başûr hükümetinin etkisini azaltmak), yine petrol alışverişi, diğeri iki devlet arasında vize meselesinin çözülmesi, Irak’ı bozan Türk şirketlerine yer verilmesi, bunun da Irak’ı yeniden kalkındırma adı altında yapılması konuları olduğu tahmin ediliyor. Bu konularda herhangi bir anlaşma sağlandı mı, o da belli değil. Görünürde herhangi bir anlaşma sağlanmış değil, ancak bunların bazılarını özellikle Türkiye Hewlêr ile Bağdat arasında yapılan Şengal Anlaşması üzerinden Kürt karşıtlığı kartını etkili kılmak isteyecektir.
Türkiye kullanmak istiyor
El Kazımi’nin Türkiye ziyaretini değerlendiren KNK üyesi ve Federe Kurdistan’daki Demokratik Halk Cephesi Eşbaşkanı, Duhok Üniversitesi Öğretim Görevlisi Kamuran Berwari, yapılan görüşmenin sonucunun iyi bir şey olmayacağını, Türkiye’nin Irak’ı kendi çıkarı için arka bahçe olarak kullanmak istediğini söyledi. Bunun da Irak’ın durumunu daha da kötüleştireceğini dile getiren Berwari, “Irak’ı kötü bir süreç bekliyor” uyarısında bulunarak, Kazımi yönetiminin kısa dönem için getirilen bir yönetim ve Irak’ın stratejik anlamda yapılacak anlaşmalara imza atacak yetkisi veya etkisi olmadığını belirtti.
Irak ekonomisi
Irak Başbakanı Mustafa Kazimi’nin Türkiye ziyaretinden sonra doların bir anda fırlayarak Irak parası karşısında değer kazanması konularına da değinen Berwari, şunları söyledi: “Bunun biraz da Irak ekonomisiyle doğrudan da bağlantısı vardır. Nasıl ki bu uluslararası güçler İran, Türkiye ve Suriye paralarının düzeyi veya önemini sıfır yaptılar, bu kez sıra Irak parasına geldi ve Irak parasının düzeyini sıfırlamak istiyorlar. Ekonomik durum kötüye gidecek. Irak’ta hakimiyet sağlamak isteyen devletler İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, İsrail, Amerika gibi güçler, Irak’taki zengin kaynakların hepsinin Türkiye ve İran üzerinden gelişmesini istemezler ve bunun için ne yapılması gerekiyorsa onu yaparlar. Çünkü özellikle ABD, bölgede bulunan askerleri ve ona bağlı güçler kan dökecekler ama bu kanın üzerinden ortaya çıkan imkânları Türkiye ve İran’ın kullanmasını kabul etmez, etmiyor, bunun mücadelesini bu tür yöntemlerle veriyor.” Doların Irak dinarı karşısında değer kazanma hamlelerinin Irak yönetimi ve Iraklılara ders verme amaçlı olduğunu belirten Berwari, “Bununla ‘Eğer adımınızı fazla ileri atarsanız sizin ekonominizi sıfırlarız’ şantaj ya da tehdidinde bulunuyorlar” dedi.
Duhok Valisi Ali Teter’in Maxmûr Mülteci Kampı’na ilişkin yaptığı açıklamayı da değerlendiren Berwari, “Türkiye Cumhurbaşkanı, Duhok Valisi’nden Şengal gibi Maxmûr Kampı’na da aynı durumu yaşatmayı istemiş olabilir. Çünkü Maxmûr Kampı gibi tüm Kürt ve Kürdistan Türkiye ve Irak’ın planları içinde her zaman vardır” diye konuştu.
‘Kürtler için kötü sonuç’
Berwari, Türkiye ve Irak arasındaki görüşme trafiğinde hiçbir zaman Kürtler için iyi bir sonuç çıkmayacağını, son görüşmenin KDP için de sıkıntılı bir durum ortaya çıkaracağını çünkü İbrahim Xelil Sınır Kapısı’nın kapatılmasına yönelik girişimlerin olduğunu söyledi. Türkiye ile Federe Kürdüstan arasındaki ticaretin bundan dolayı büyük bir darbe yiyeceğini belirten Berwari, şunları da kaydetti: “Bunu açık söylemek gerekiyor, Türk devleti Başûrê Kürdistan’ı işgal etmek istiyor. Siyasi, ekonomik, askeri, toplumsal anlamda Başûr’u sarmış durumda. Çünkü sadece Şengal ve Rojava’ya yönelik bir işgal meselesi değil, tüm Kürdistan’ı her anlamda işgal etmek istiyor. Her devletin Güney Kürdistan yönetiminden talepleri, tehditleri olabilir ama Başûr yönetimi de her talebe veya tehditlere boyun eğecek anlamına gelmiyor, yani Güney Kürdistan yönetiminin bunlara karşı bir tutumunun olması gerekir, yoksa herkesin amacı bellidir; o da Güney Kürdistan’ı işgal etmektir. Bir tutum, bir tepki olmazsa bu amaçlarına ulaşacaklardır. Yoksa elde edilen tüm kazanımlar bir bir kaybedilecek ve tarihte olduğu gibi Kürt ve Kürdistan’ın kaderi bu devletlerin veya güçlerin elinde olacaktır.”
Irak’ın ekonomik krizi
Irak ekonomisi asıl olarak petrol ihracatına dayalı gelirlere bağlıdır. Sanayi üretimi temelde petrol ürünlerinin yan sanayisi şeklinde gelişmiştir. Bu nedenle Irak sanayisinin en önemli boyutları petrol ürünlerinin rafinesi, kimyasal ürünler ve gübredir. Bu sanayi üretiminin çoğu devletin elindedir. Bunun nedeni 1990’lı yıllarda sanayinin devlet tekelinde olması, 2003’ten sonra ise güvenlik nedeniyle özel sektörün yatırım yapmak istememesidir. Savaştan sonra petrol sanayi dışında işleyen tek sanayi inşaattır. Bunun nedeni ise savaştan büyük bir yıkımla çıkmış olan ülkenin bir an önce imarını yapılmasının istenmesidir.
İşsizlik yüzde 29
Tarihsel olarak büyük bir tarım arazisine sahip olan Irak, modern dönemde bu imkânını kullanamamıştır. Irak, topraklarının yüzde 50’sinden fazla ekilebilir arazi olmasına rağmen net gıda ithalatçısı bir ülke durumdadır. Ayrıca ülkede ormancılık ve balıkçılık gibi sektörler uygun doğa koşullarına rağmen gelişmemiştir. Bunun en önemli nedeni ülke gelirlerinin önemli bir kısmının petrol ve doğal gaza dayanmasıdır. Irak’ın en önemli ekonomik sorunlarından birisi işsizliktir. İşsizlik oranları işgalden sonra daha da artmıştır. 2003-2006 yılları arasında yüzde 50-60 arasında olan işsizlik ekonominin yeniden canlanmaya başlamasıyla düşüşe geçmiştir. İşsizlik oranı yüzde 29’dur. Yatırımların sınırlı olması ve yeni iş imkânlarının yaratılamaması nedeniyle işsizlik sorunu kısa vadede çözülecek gibi görünmemektedir. İşsizlik oranlarının yüksekliği, kaçakçılığının artmasına, gençlerin şiddet olaylarına yönelmesine ve işsizliğin toplumsal dokuda yarattığı zararlardan faydalanmak isteyen siyasi grupların insanları radikalleştirmesine katkıda bulunmaktadır. Irak’ın 2009 yılı itibarıyla Gayri Safi Milli Hasıla’sı (GSMH) 112 milyar dolardır. Irak’ta GSMH’den kişi başına düşen pay 3600 dolar iken enflasyon oranı 2008 yılı rakamlarına göre yüzde 6.8’dir.
Petrol rezervleri
Irak, 115 milyar varillik kanıtlanmış petrol rezerviyle Suudi Arabistan ve İran’dan sonra dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip üçüncü ülkesi durumundadır. Ancak Irak’ın sahip olduğu bu petrolü çıkartması ve piyasalara sunması, geçen yıllar içinde sanayisinin ve teknik imkânlarının gördüğü zararlar ve savaş sonrası durumun kötülüğü nedeniyle iyice zorlaşmaktadır. Ayrıca Irak’ın petrol kalitesi genellikle düşük olduğu için dünya petrol piyasalarındaki fiyatların daha altında fiyatlardan satış yapmaktadır. Irak’ın toplam gelirinin yüzde 95’i petrol satışından gelmektedir. 2010 yılına kadar ülkenin petrol gelirlerini toplamda 171 milyar dolar artırdığı ve saldırıların azalmasıyla birlikte bu rakamın daha da arttığı görülmektedir. Ancak sonrasında uluslararası güçlerin yoğun müdahaleleri ve iç çatışmalar nedeniyle bu oran sürekli düşüp yükseldiği belirtildi.
Petrol şirketleri
Halihazırda, Irak’ın günlük petrol üretim kapasitesi günde 2.5 milyon varil civarındadır. Bu üretimin büyük bir kısmı Basra’dan geri kalanı ise Kerkük’ten gelmektedir. Ancak bu iki sahanın da uzun süredir yatırım yapılamamış olması nedeniyle ciddi bir gözden geçirmeye ihtiyaç duyduğu bilinmektedir. Bu bağlamda Irak hükümeti ile büyük petrol şirketleri arasında işbirliği başlatılmıştır. Shell Kerkük sahasında çalışmalar yürütürken, BP ise Rumeyla başta olmak üzere Basra’daki sahaları incelemektedir. Irak’ın gelecekteki petrol sanayisinin belkemiğini, keşfedilmiş ancak geliştirilmemiş alanlar oluşturmaktadır. Bu alanların üretime dahil edilmesiyle birlikte günlük üretime 3.5-4 milyon varillik bir katkı yapması beklenmektedir. Basra ve Kerkük sahalarına ek olarak Misan, Bağdat, Selahattin, Diyala ve Musul’da üretim yapılmaktadır. Irak’ın tamamında yapılan çalışmalarda sadece dört vilayette petrol veya gaz yatağı keşfedilmemiştir. Bu şehirler, Divaniye, Babil, Anbar ve Duhok’tur. Halen üretim yapan şehirler içinde en büyük pay Basra’nındır. Toplam 15 saha bulunan Basra’da, bu sahaların 10’unda üretim yapılmakta, 5’i ise geliştirilmeyi beklemektedir. Mevcut çalışmalara göre Basra’daki sahalarda toplam 65 milyar varillik bir rezerv bulunmaktadır. Misan vilayetinde ise 3’ü halen üretim yapan 8’i ise yatırım bekleyen 11 saha vardır. Misan’ın rezevleri ise 8.5 milyar varildir. Buna Nasıriye’deki 5 milyar varillik rezervin de eklenmesiyle Basra ve art yöresinde 79.4 milyar varillik bir petrol rezervi oluşmaktadır. Ülkenin güneyindeki bu petrol rezervleri tüm Irak’ın rezervlerinin yüzde 71’ini oluşturmaktadır.
Kerkük rezervleri
Ülkenin kuzeyindeki rezervler ise asıl olarak Kerkük civarında toplanmaktadır. 4’ü üretim yapan, 2’si ise üretim yapmayan 6 saha barındıran Kerkük’te 13.5 milyar varillik tahmini bir rezerv bulunmaktadır. Buna göre Kerkük çevresindeki sahaların da eklemesiyle birlikte Kerkük petrolleri Irak petrollerinin yüzde 12’sini oluşturmaktadır. Buna karşılık Irak’ın kuzeyindeki yani Federe Kürdistan bölgesel yönetimin sınırları içinde Irak petrollerinin yüzde 5’i bulunmaktadır. Büyük çoğunluğu Hurmala bölgesinde bulunan bu petrol Kerkük sahasının uzantısıdır. Toplamda 3 milyar varil civarında bir rezervi vardır. Irak’ta yapılan çalışmalar petrol rezervi bulunabilecek 530 sahasının bulunduğunu bunlardan ancak dörtte birinin şu ana kadar kullanıma açıldığını göstermektedir.
Gelir krizi
Irak’ta özellikle son 4 yılda ülkenin kötü yönetilmesi, işsizlik, yolsuzluk ve kamu hizmetinin yapılmaması gerekçesiyle halk; başta Bağdat olmak üzere Basra, Nasıriye, Meysan, Kadisiye ve Babil kentlerinde neredeyse her yıl protesto eylemleri için sokağa çıkıyor. Bu kentlerin yanı sıra protesto eylemleri bazen Federe Kürdistan Bölgesi kentlerine de sıçradığı görüldü. Hem Irak merkezi hem de bölge yönetiminin kötü ekonomik politikasından kaynaklı, Irak ve bölgenin her alanda kendine yetebilecek yer altı ve yer üstü zengin kaynaklara sahip olmasına rağmen sürekli dışa bağımlı ve adeta dışarıya avuç açan bir konumda.