İmralı Heyeti üyesi Mithat Sancar, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nde iktidara düşen sorumluluklara işaret ederek, ‘Barış hukukuna ihtiyaç var. Hukuksal güvenceler oluştukça sürece güven artar. Güvenin temeli güvencelere dayanır’ dedi
Ankara’da, “Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde Hukuki Gereklilikler” başlığıyla Ankara’da çalışma atölyesi düzenleniyor. Mülkiyeliler Birliği Toplantı Salonu’nda düzenlenen atölyenin açılış konuşması İmralı Heyeti üyesi Mithat Sancar yaptı..
Çalıştaya; “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” üyeleri, Meclis Komisyonu Koordinasyon üyeleri ile Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu üyeleri katıldı. Ayrıca insan hakları hukuku ve çatışma çözümü, anayasa hukuku, ceza hukuku, idare hukuku, umut hakkı ve barış hakkı üzerine çalışmalar yapan akademisyenler ve uzman kişiler de atölyede yer alacak.
DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Mithat Sancar, atölyenin açılış konuşması gerçekleştirdi. Mithat Sancar, “Bu çalışmanın adı Barış ve Demokratik Toplum Sürecinde Hukuki Gereklilikler. Yaklaşık bir ay önce bir süreç başladı. Bu süreç çeşitli aşamalardan bugüne kadar geldi. 1 Ekim’den sonra Sayın Bahçeli 22 Ekim’de önemli bir çağrıda bulundu. Bu konuşmadaki esas vurgu Sayın Öcalan’ın Meclis’e gelerek bu süreci başlatacağı yönündeydi. Sayın Öcalan da bu değerlendirmeyi dikkatlice ele aldı ve bu yönde çalışmalar başladı” diye kaydetti.
İmralı’da çeşitli ziyaretlerin olduğunu ve süreç kapsamında yaşanan gelişmeleri sıralayan Mithat Sancar, “9 Temmuz’da Sayın Öcalan’ın videolu mesajı yayınlandı. Bu mesaj da son derece önemliydi. Öte yandan Sayın Öcalan’ın kamuoyuna doğrudan görünerek hitapta bulunduğu önemli bir gelişmeydi. 11 Temmuz’da ise Güney Kürdistan’da Süleymaniye yakın bir bölgede silah yakma töreni gerçekleşti. Kendilerini Demokratik Toplum Grubu olarak adlandıran 30 kişilik bir heyet silahları ile birlikte alana gelip açıklamasını yapıp silahlarını ateşe verdi. Bunun sadece bir seremoni değil, güçlü bir irade beyanı olduğunu belirtmek gerekir. Hem örgütün Sayın Öcalan’ın çağrısına ve inisiyatifine bağlılığını gösteren bir irade beyanıydı” diye kaydetti.
Yapılması gerekenleri sıraladı
Sürecin hukuki boyutları ve gereklilikleri olduğuna dikkati çeken Mithat Sancar, şunları söyledi: “Sürecin barışa ve demokratik topluma, çözüme ve huzura evirilebilmesi için yapılması gerekenler var. Bunlar başka adlarla nitelendirilmemesi gereken hususlardır. Polemiklere konu edilmeden, işin doğasına uygun adınlar olarak adlandırmalıyız. Öncelikle bir barış hukukuna ihtiyaç var. Barışın hukukunu kurmamız ve yerleştirmemiz gerekiyor. Barış hukuku birkaç boyuttan oluşur. İlk adımı çatışmayı sonlandırmak. Çatışmayı sonlandıracak hukuksal düzenlemeleri yapmak. Çatışmayı bitirmenin gerekliliklerini yerine getirecek tedbirleri siyasal ve hukuksal zemine almak. Burada şiddet-siyaset denkleminin önem taşıdığını vurgulamak isterim. Bir sorun 100 yıldır devam ediyorsa, 40 yılı aşkın süredir şiddetle iç içe geçmişse, bu sorunu dönüştürmek için ciddi çalışmalar yapmak gerek. Öncelikle çatışmayı sonlandıracak düzenlemeler titizlikle ele alınmalı ve sürecin doğasına uygun gerçekleştirilmelidir. Şiddet bitiyorsa, yerine siyasetin geçmesi gerektiği çok önemli bir noktadır. Şiddet-siyaset denklemi dediğimiz ya da diyalektiği dediğimiz bu nokta, şiddetin yerine demokratik siyasetle hayata geçirme istediğinin ve çalışmasının öne çıkmasını gerektirir.
Barış hukukunun ikinci unsuru; çatışmayı doğuran sorunu çözmeye yönelik yöntemler geliştirmek ve düzenlemeler yapmak. Çünkü çatışmalar kendiliğinden doğmaz, temelinde sorunlar vardır. Çatışmayı yaratan sebepler mevcuttur. Çatışmayı bitirme konusunda sağlam bir yol oluşturmak için çatışmanın temelinde yatan sorunları açmak gerekir. Biz bu soruna açıkça Kürt sorunu diyoruz.
Tedbirler alınmalı
Barış hukukun üçüncü boyutu; bu iki aşamayı bütünsel barışa dönüştürecek ve kalıcı hale getirecek çalışmaları yürütmek, düzenlemeleri yapmak, tedbirleri almaktır. Bunun da temelinde demokratikleşme ya da demokratik toplumun inşası yer alır. Bunlara başka şeyler de eklenir. Hukuk ve demokrasi bu 3 unsurun birbiriyle bütünleşmiş, vazgeçilmez boyutlarıdır. Hukuksal güvenceler oluştukça, sürece güven de artar. Sadece beyanlarla ve sözlü taahhütlerle toplumda güveni büyütmek mümkün olmaz. Güvenin temeli güvencelere dayanır.
Adını koyup, çözmeliyiz
Öte yandan demokrasi konusunda ciddi bir plan ve program hazırlayıp, bunu hayata geçirmek de toplumsal katılımı büyütür ve süreci farklı kesimlerin sahiplenmesini sağlar. Aynı zamanda itirazları, kaygıları ve tereddütleri gidermeye de yardımcı olur. O nedenle bu çerçevede de çalışmalar yürütmek barış hukukunun bir parçasıdır. Bütün bunları içeren bir barış planına ihtiyacımız var. Amacımız barışı birlikte inşa etmek ve kalıcı hale getirmekse bu barış planını toplumun farklı kesimleriyle ve mümkün olan en geniş katılımıyla oluşturmamız ve işletmemiz gerekiyor. Meclis’te bu anlamdaki çalışmalar önemlidir. Ancak komisyonun bu işlevini gerçek anlamda sürdürebilmesi için barış planı ve hukuku üzerinde de somut ve doğrudan çalışmalar yapmasına acil ihtiyaç vardır. Bir sorunu çözmenin en önemli gereği o sorunun adıdır. Adını koymadığımız zaman neyi nasıl çözeceğiniz konusunda da karmaşa oluşur.”
Atölyede tartışılacak başlıklar şöyle:
- “Silahsızlanma sürecinin hukuki gereklilikleri ve entegrasyon,
- İnfazda ayrımcılığın giderilmesi ve infaz hukukunda yapılacak pozitif düzenlemeler,
- Umut hakkı düzenlemesi,
- Çatışmanın sonlanmasıyla birlikte ceza usul ve esas hukukunda yapılacak pozitif düzenlemeler,
- İfade özgürlüğü alanında yapılacak pozitif düzenlemeler,
- AİHM ve AYM kararları ile içtihatlarının hayata geçirilmesi için yapılacak pozitif düzenlemeler.”
Ayrıntılar geliyor…