Sûr’daki yasaklar döneminde katledilen Rozerin Çukur’un annesi Fahriye Çukur, kızının davasının takipçisi olacağını söyledi
Amed’in Sûr ilçesinde 2015-2016 yıllarında ilan edilen sokağa çıkma yasağının sürdüğü 8 Ocak 2016 tarihinde başından vurulan ve cenazesi ailesine 5 ay sonra verilen 17 yaşındaki Rozerin Çukur’un ölümünün üzerinden 9 yıl geçti. Rozerin Çukur’un ölümüne dair başlatılan soruşturmada “kovuşturmaya yer yoktur” kararı verilirken, üst mahkemelere yapılan başvurular da reddedildi.
Çukur ailesine hukuki destek veren İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi Hukuk Komisyonu, “Yaşam hakkı ihlali” gerekçesiyle 18 Kasım 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Bunun üzerine AYM, “Yaşam hakkı ihlaline” ilişkin Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi. Bakanlık, 12 Aralık 2022’de verdiği görüşte, Rozerin Çukur’un “Örgüt üyesi” olduğunu ileri sürdü. Aradan geçen 5 yılda ise AYM’den başvuruya dair nihai bir karar çıkmadı.
Adalet arayışını sürdüren ailenin acısı ilk günkü gibi taze. Anne Fahriye Çukur, 9 yılda yaşadıklarını ve adalet mücadelesine dair konuştu.
Kızının okul üniformasını koklayarak konuşmasına başlayan Fahriye Çukur, “Kızım kışlık okul forması üzerindeyken katledildi. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin okul üniforması… Buna iyi bakın kızım üzerinde bu varken katledildi” diye belirtti.
Beraber büyüdük
Rozerin’in ilk çocuğu olduğunu belirten Fahriye Çukur, kızının hem aile, hem çevresi hem de arkadaşları tarafından sevilen biri olduğunu söyledi. Kalp rahatsızlığı olan Rozerin’i sürekli tedaviye götürdüğünü dile getiren Fahriye Çukur, “Rozerin’i okula ben götürür, çantasını taşırdım. Okulunun yanında bir pazar vardı. Her pazara gittiğimde Rozerin arkamdan çıkıp ‘anne’ diye seslenip, bana yardım ederdi. Elimden poşetleri alıp eve bırakırdı sonra tekrar koşarak okula giderdi. Şimdi Rozerin’in arkamdan çıkmayacağını bildiğim için o pazara gitmiyorum. Rozerin’den bana geriye mahallenin duvarına çizdiği eşek ve ördek resmi kaldı. Rozerin’den sonra bir daha anne olmaya korktum. Rozerinle beraber büyüdük” ifadelerini kullandı.
Boşluğu dolmuyor
Anılarını yazan kızının kitap okumayı ve şiir yazmayı sevdiğini söyleyen Fahriye Çukur, “Psikolog olmak istiyordu. ‘Bütün insanlarını derdini dinleyip çözüm bulacağım’ derdi. Ona ne karar verirse versin arkasında olduğumu söylerdim. Aynı zamanda fotoğraf çekmeye de ilgisi vardı. Çektiği fotoğraflardan ödül aldığı dahi oldu” dedi. Kızının eksikliğini hala yaşadığını ifade eden Fahriye Çukur, “Hala sofrayı hazırlayınca Rozerin’in kaşığını da sofraya koyuyorum. Her defasında kızım ‘anne bir kaşık fazla bıraktın’ diyor. Ne alırsam Rozerin’in hesabını da yapıyorum. Kimse derdimi anlayamaz. Yatağa giriyorum ‘kızım gel artık’ diye sesleniyorum. Ama gelmiyor. O katledildiğinden beri ne arkadaşım ne de yoldaşım oldu” diye belirtti.
‘Yeter artık’
“Çocuklarımızı niye katlettiler onların günahı neydi?” diye soran Fahriye Çukur, şöyle devam etti: “Evlerimizi yıktılar, taş üstünde taş bırakmadılar. Yılların surlarını bile yıkıp, geçtiler, taşını toprağını erittiler. Suçumuz neydi? Ne yaptık biz? Çocuklarımızı ‘terörist’ diyerek katlettiler. Bu dünyada bizi canlı canlı mezara koydular. Uzunca zaman cenazelerimizi bize vermediler. Verdiklerinde ise parçalanmış verdiler. Çocuklarımızı yıkayıp, kefenleyemedik bile. Bu katliamın bitmesini kanın durmasını istiyoruz. Biz onların toprağını talan etmedik, onlar bizim topraklarımızı talan ettiler. Dünya bir ateş oldu üstümüze düştü. 1 ay 40 gün boyunca evimizden dahi çıkamadık. İhtiyaçlarımızı karşılayamadık. Annelerin karnında çocuklar öldü, yaşlılar öldürüldü. Allah hakkımızı bırakmasın.”
Haber: Heval Önkol / MA