• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
21 Aralık 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Veysi Sarısözen

Apocu terminolojinin önemi

19 Eylül 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Veysi Sarısözen, Yazarlar
Muhalefet yol ayrımında

İmralı’ya nihayet gidebilen avukatlar yaptıkları açıklamada Başkan Apo’nun “umut hakkı” yerine “umut ilkesi” terimini kullandığını açıkladılar.

Bu basit bir terim değişikliği değildir. Böylece Başkan Apo “umut hakkımı verin” demediğini, “umut ilkesini” yerine getirin dediğini dile getirmiş oluyor. Kendisi için bir talepte bulunmuyor, Avrupa Konseyine, tüm dünya devletlerine ve Türk devletine “ilkelere” uyun diyor.

Bu basit gibi görünen terminolojik düzeltme, O’nun uluslararası komplonun ilk gününden beri takındığı tutumun devamıdır. Devletlerden bir “beklentisi” yoktur. Devletleri “ilkelere, hukuka, adalete, toplumsal ahlaka uyun” çağrısı yapıyor. Uymadıkları için savaşmıştır, şimdi de uysunlar diye müzakere etmektedir.

“Umut hakkı” burjuva hukukunda müebbet hapse mahkum olan kriminal unsurların, “şartlı salınma hakkı” olarak yer almıştır. “Şart” ise hükümlünün benzer bir suç işlemeyeceğine bir heyetin kanaat getirmesi demektir.

Siyasi hükümlüler için “umut hakkını” burjuva hukuku bağlamında ele almak doğru olmaz. Hiçbir siyasi hükümlüye inancından ve onun gerektirdiği pratikten “pişmanlık” ya da “uslanma”  dayatılamaz. Bir katilin, tecavüzcünün ya da gaspçının cezayı çektiği süre içinde “yeniden topluma kazandırılıp kazandırılamayacağı” yargı tarafından karara bağlanabilir, ama bu uygulama siyasi hükümlüler için geçerli olamaz. Çünkü hiçbir hukuki değişiklik cinayeti, tecavüzü, gaspı suç olmaktan çıkaramayacakken,  bir devletin mevcut yasalarına göre suç sayılan bir siyasi görüş ve bunun gereği pratik, bu yasalar ortadan kalktığı zaman suç olmaktan çıkar. Düne kadar suç sayılan “komünizm 141-142’nci maddeler kalktığından beri suç olmaktan çıkmıştır.

Bugünkü gelişmelere geniş bir perspektiften baktığımız zaman, PKK üyeliği ve bunun gerekli kıldığı eylemler, Abdullah Öcalan’la müzakerenin başlaması, müzakere öncesi gerçekleşen tutuklamaların, kayyumların , “gerillayı ölümle cezalandırma” anlamında savaş ve suikastların büyük ölçüde durması ile şimdilik hukuken değilse de fiilen suç olmaktan çıkmıştır. Çıkmasa sözünü ettiğim devlet yaptırımları devam ederdi. Bu aşama, Başkan Apo’nun dediği gibi, bu fiili duruma hukuki ve yasal zemin hazırlama aşamasıdır. Adım adım gelişecek olan bu sürecin sonunda devletle Kürt halkı birbirleriyle, İslam hukuku açısından söylersek helalleşecek, sosyo-politik açıdan söylersek birbiriyle entegre olacak, Kürt halkı açısından devletin suçları, Devlet açısından PKK’nin suçları savaş hukukunu çiğneyen suçlar dışında silinmiş olacaktır.

Böyle bir gelecek perspektifinden baktığımız zaman, gelecekte suç olmaktan çıkacak olan düşünce ve eylemleri nedeniyle başta Başkan Apo olmak üzere tek bir kişinin bile özgürlüğünden mahrum edilmesi kabul edilemez.

Üstelik bütün politik tutsakların bırakılması PKK’nin silah bırakmasından ve silahlı-politik örgütünü feshetmesinden önce, devlet açısından bir güvenlik meselesi olduğu halde, bugün silahlı mücadele ve illegal PKK örgütlenmesi mevcut olmadığına göre tutsakların özgürlüğü artık güvenlik meselesi olmaktan da çıkmıştır. Madem çözüm artık bir devlet kararıdır, madem bu kararda iddiaya göre herkes samimidir, madem bu kararın gereği yapılacak hukuki düzenlemelerin sonunda tutsakların tümü özgür olacaktır, o halde onları o güne kadar hapiste tutmak, onların ömürlerinden haksız yere yattıkları kadar zaman çalmak olacaktır.

Bu görüşten hareketle Başkan Apo ve tüm politik tutsakların salınması devletin bu süreçte samimi olup olmadığının ilk ve en inandırıcı testi olacaktır. Aksi halde Başkanın İmralı’da, binlercenin de farklı zindanlarda tutulması onların birer rehin olarak görüldüğünü kanıtlayacak, devletin çözüm sürecindeki samimiyeti sorgulanacaktır.

Görüldüğü gibi “Öcalan’a özgürlük” talebi barış ve çözüm sürecinin temel talebidir. Umut hakkı ise Türk devletinin “dolaylı idam cezasını” kaldırıp kaldırmayacağı ile ilgili ilke meselesidir.

“Umut hakkı” meselesi sadece Başkan Öcalan’la ilgili bir mesele değildir. “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis cezasının” evrensel “umut hakkı”nı yok eden bir uygulama olmasından dolayı çözülmesi gereken bir meseledir. Türk devleti idam cezasını kaldırdığı zaman, bunun yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla hükümlüye cezayı aldığı günden ölümüne kadar hapiste “yaşama hakkın”ı vermiştir. Bu idamla öldürmenin zamana yayılmasından, “dolaylı idam cezasından” başka bir şey değildir. Hükmün verilmesiyle idam infazının gerçekleştiği zaman aralığı (ki kimi zaman haftalar ya da aylar boyunca sürmektedir) bu yasayla sadece uzatılmıştır. Hükümlü dindarsa cellat yerine Azrail’in, değilse mesela kalp krizinin geleceği günü hücresinde bekleyecektir. Başkan Apo’ya “umut hakkı” talebi, gerçekte hükümlüyü “ölüme mahkum” etmekten farklı olmayan bu insanlık dışı yasaya karşı bir taleptir.

Başkan Apo’nun kendisine “umut hakkı” verilmesine ihtiyacı yoktur. Türk devletinin, eğer demokratik bir devlet olacaksa “umut hakkını tanımaya”, yani “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını” kaldırmaya ihtiyacı vardır. Umut hakkı o nedenle “umut ilkesi”dir ve o nedenle herkesin ister hapiste olsun, ister olmasın, her konuda “umut etme hakkı” vardır.

Başkan Apo’nun birkaç kelimelik her yeni terminolojik ifadesi, benim yarım yamalak bir makaleye sığdırmaya çalışsam da başardığımdan emin olamadığım derin anlamlar taşımaktadır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Geldik bugüne               

Sonraki Haber

Beyaz Türk’ün kibri

Sonraki Haber
Beyaz Türk’ün kibri

Beyaz Türk’ün kibri

SON HABERLER

20 yıl sonra Marksistler neden şimdi eleştiriyor?

20 yıl sonra Marksistler neden şimdi eleştiriyor?

Yazar: Heval Elçi
21 Aralık 2025

29 işçi yanarak öldü: Sorumlu bulunamadı!

29 işçi yanarak öldü: Sorumlu bulunamadı!

Yazar: Heval Elçi
21 Aralık 2025

Barışmak, unutmak demek değildir

Barışmak, unutmak demek değildir

Yazar: Heval Elçi
21 Aralık 2025

Hukukta ‘devlet aklı’nın sürekliliği ve demokratik toplum ihtiyacı

Hukukta ‘devlet aklı’nın sürekliliği ve demokratik toplum ihtiyacı

Yazar: Heval Elçi
21 Aralık 2025

Çocuk istismarına yatırımın fotoğrafı

Çocuk istismarına yatırımın fotoğrafı

Yazar: Heval Elçi
21 Aralık 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
21 Aralık 2025

‘Pazarlık yok’ teranesi

Katliamsız ve soykırımsız bir gelecek için

Yazar: Aziz Oruç
21 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır