Dr. Ayhan Kavak*
Aryen-Med kültürel şekillenmesinin belirgin özelliği, mitos ve alegorik anlatı zenginliğidir. Avesta örneğin, mitostur. Tevile muhtaç hikayeler ise alegorik anlatı tarzına uyar. Semitik dinlerde iradi ve itaat etme ağır basarken, Aryen-Med geleneğinin izahi bir düzlemde seyredişi bariz bir farklılık olmaktadır. Bu durum, özellikle iyikötü veya aydınlık-karanlık karşıtlığının nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışırken, kozmik şahsiyetlerle ilinti kurar. Burada konu edilen olağanüstü güçlere sahip olanlardır.
Alegorik izahlarda ise, sıradan insan karakterleri başattır. Fakat bu insanlar gerçek olmayabiliyor. Bir sözü veya davranışı görünür anlamından farklı ele almaya tekabül eden tevile uğramışlardır. İşte aynı geleneği içselleştirip, mithos ve alegorik hikayeleri ustaca sentezlemiş olan Seyit Oktay’ın alt başlığı “Bir Peri Masalı Bir İnsan Hikayesi” olan Aryen Med Destanı’nda da “izahi” bir tarihsel-kültürel şekillenme belirginleşmektedir. Yazar, mitik ve alegorik hikaye anlatım tarzıyla, makûs tarihimizden süzülüp gelen trajedileri epik bir destan yazılımında masal formuyla işlerken, lirik duyarlılığı da mahirce yedirmekte. Masallar dünyasında acıların unutulmaması gerektiğinin altını çizmekte.
Kanımca Aryen Med Destanı’yla sessizliğini yırtan vaveylaların duyulmasını, duyanların da rahatsız olmasını sağlamaktadır. Tabii ki, duyup da, rahatsız olmak, yaşatılan acıları yürekte hissedip, öfkelenmek olduğu kadar erdemi de barındırır. Firdevsi, “Dünya baştan başa aslı olmayan bir masaldan başka bir şey değildir” der, Şehname’sinde. Eserinde Firdevsi, Medi kültürü yoksayıp Farısileştirmek olsa da, sözü gediğine oturttuğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Şahname’de geçen kimi mitik anlatı, masal ve hikayeleri aslına rücu ettiren Aryen-Med kökenlerini Oktay’ın oylumlu kitabında bulmak kabildir.
“Gerçek” ve “Hayal” başlıkları altında toplamda 16 bölümden mürekkep Destan’da, Gerçek ve Hayal, hücre zarında gerçekleşen ozmos misali birbiriyle geçirgen özelliklere haizdir. Gerçeğin hayal, hayalin gerçek olduğu veya aynılaştığını sezinlemek olasıdır. Bölümler ardışık bir seyir izlemekte “Gerçek”te, dağ ve büyülülerin güzel perisi Şahperi, geleneklere uygun biçimde kötülüğe karşı kazandıkları her zafer yıldönümünde kutlanan Mihrican’ın bu yılki anlatıcısıdır. Şahperi, masalların diz çöktürülmemiş hakikat” olduğundan dem vururken, unutma illetinin ne menem bir şey olduğunu şöyle dile getirir; “İnsan hikayesinin başladığı ve bittiği yer unutmaktır. Unutan yitirendir, ihanetin bile imkanı unutmaktır. Unutan zamansız ve mekansızdır.
Unutanın Yezdan’ı, yurdu, kalbi yoktur…” Şahperi, unutmamak, unutturmamak için de her Mihrican’da olduğu gibi “Aryen soyundan Hurri boylarından olan Roba ve Dağ Perilerinin Prensesi Şevperi’nin aşk meyvesi olan Medlerin hikayesini anlatmaya koyulur. “Hayal” başlığında ise savaşta iç ihanete uğrayarak kendi sarayında esaret altına alınmış son Med Kralı Astiyag’ın gecelerini katlanılır kılmak için sarayına çağırttığı masalcısı Sitra’nın; “Masallar bilgedir kralım, hikayeler dosttur. Anlatılara uzak düşmek hayali bitirir, hayatı soldurur. Hakikat masalda gizlidir” diyerek her gece Roba ve Şevperi’nin masalını anlatmasını ister. Tabii masal anlatımına geçmeden önce bilgelik dolu sohbetleri olur masalcısıyla.
Böylelikle kitabın özündeki bütünsellik de daha bir pekişmekte. Bu sohbetlerin birinde Astiyag masalcısına sorar, “Şimdi söyle Sitra, biz kimin hafızasında ve nasıl yaşıyoruz?” Cevap olarak, “Düşmanımızın ve halkımızın! Düşman bizi silmek, yok etmek ve hafızasının uzantısı yapmak isterken, halkımız bizi yaşatmak, unutturmamak ve kaybetmemek için yaşıyor” der Sitra… Seyit Oktay’ın üçüncü kitabı bu. Daha önceden Aryen Tabletleri, Ar Yayınları’ndan, Dağ Kokusu ise Ceylan Yayınları’ndan çıkmıştı. Yine Ceylan Yayınları’ndan çıkan Seyit Oktay’ın Aryen Med Destanı isimli bu eserini severek okuyacağından kuşkum yok.
* Siverek T Tipi Cezaevi