AKP-MHP’nin yürüttüğü kirli ve özel savaşı, savaşa harcanan maliyeti sorgulamayarak en çok da işçi ve emekçiye zarar veriyor. AKP’den daha çok bu politikalara sessiz kalan CHP suçludur
Herdem Fırat
Geçtiğimiz gün itibariyle 2025 yılında geçerli olacak asgari ücret yüzde 30 zamla 22.104 lira olarak netleşti. Asgari ücreti Erdoğan kendi X hesabından şöyle paylaştı: “2025 yılında asgari ücret, %30 artışla net 22.104 TL olarak uygulanacaktır. Ülkemize ve halkımıza hayırlı olsun.” Paylaşıma yapılan yorumlara baktım, 30 binden fazla yorum yapılmış ancak tek bir tane olumlu yok. Belli ki Erdoğancıların bile bu miktar üzerinden Erdoğan’ı savunacak halleri kalmamış. Şamil Tayyar da ‘olmadı’ diyerek memnuniyetsizliğini dile getirmiş. Türkiye dünya genelinde en yüksek vergi toplayan devletlerin başında geliyor. Gelir kaynaklarının haddi hesabı yok. Durumdan memnun olmayanlar, beşli altılı yedili çete diyor. Ancak mesele sadece bunlar değil.
Anayasada ‘sosyal devlet’ ibaresi geçiyor. Gerçekte ise sadece parası olanlar sosyal hizmetlerden yararlanıyor. Parası olan özel hastaneye gidiyor, çocuğunu özel okula götürüyor, gezmeye gidiyor, seyahat yapıyor. Asgari ücret ile geçinen de akşam eve ekmek götürme derdinde. Açıklanan asgari ücret normal bir ev kirasına bile yetmiyor.
Son zamanlarda bazı anketler Türkiye’de temel sorunun ekonomik kriz olduğunu belirtmek için adeta yarışa girdiler. Sanki temel mesele ekonomik sorunmuş gibi. Ekonomik sorunun kaynağını nedense hiçbir ankete sormuyorlar. Türkiye’nin Suriye’de, Irak’ta, Libya’da içine girdiği savaşın maliyetini kimse sormuyor. Asgari ücretten kesilen paraların nereye aktığını ne anket şirketleri soruyor ne de muhalif diye bilinen gazeteci ve medya kuruluşları soruyor. Bazıları başlarına gelecekleri göze alamadıkları için sormuyor, konuşmuyor; bazıları da ‘milliyetçilik’ adına devletlerine zarar gelir zihniyetiyle sormuyor, konuşmuyor. En son Özlem Gürses, bir gerçeği birkaç kelime ile dile getirdi diye hemen hakkında soruşturma açıldı. Oysa bizzat Hakan Fidan ve Erdoğan bu çetelerle birlikte çalıştıklarını dile getirdi. En son Hakan Fidan, yıllardır Colani ile birlikte çalıştıklarını açık bir şekilde dile getirdi. ‘Terörist ile konuşmayız’ diyenler, kendilerinin de terörist olarak kabul ettikleri kişilerle ‘birlikte çalışıyorlar’.
Bazıları yorumlarında Erdoğan için ‘gel eğer bu ücretle geçinebiliyorsan sorun yoktur’ diyorlar. Bu ücretin ne kadar yetersiz olduğunu en iyi Erdoğan biliyor. Kendisi zamanında çay-simit hesabı yaptığında neyin ne kadar olduğunu gayet iyi biliyordu. Şimdi de biliyor. Fakat sorun yanlış yerden tartışılıyor. Erdoğan milli savunma ve milli otomobil gibi kimi argümanlarla gerçeğin görülmesinin önüne set çekti. İHA ve SİHA’larla gövde gösterisi yapıyor. Yerli ve milli muharip uçaklarla gündemi değiştiriyor. Öyle ki teröristlerle birlikte hareket ederken bile kendisini alkışlayan ve alkışlatan dev bir kitle yarattı. Aynı anda onlarca kanalda yayınlar yaparak gerçeği tersyüz edip sunni gündemler oluşturdu. Asgari ücrete kızmak yerine neden böyle olduğu sorulursa o zaman çözüm de daha gerçekçi olur.
Toplum içinde büyük bir yozlaşma var. İnsanları parayla işe almaktan tutun da ihaleleri ortaklaştırmaya kadar, uyuşturucu paralarından tutun da kripto-bahis paralarına kadar… çok büyük bir kirlilik var. Paranın kendisi zaten kirliyken temin etme yolları da alabildiğine kirlenmiş durumda. Asgari ücret ile geçinemeyenler kolay para kazanmanın arayışına giriyor. Uyuşturucu satıcılığı 15 yaşın altına düşmüş. İktidar için bağımlı toplum, sorgulayan toplumdan daha iyidir. Asgari ücreti düşük tutunca böylesi arayışların olacağını biliyor. Ama onun da istediği biraz bu. Bu biçimde kendine bağımlı kaynak yaratıyor.
Tabii böylesi bir ortamda asgari ücret miktarını tartışmanın bir anlamı kalmıyor. Çünkü Suriye’deki gelişmeler bir perde olarak kullanılıyor. Asgari ücreti sorgulamanın yolu, iktidarın Ortadoğu ve Kürt politikasını sorgulamaktan geçiyor. Suriye’de gerçekten neler oldu, Türkiye neden Colani ile bu kadar yakın ilişki kuruyor, müzakere ve diyalog ile sorunlar çözülebilecekken Türkiye neden Kürtlerle savaşta bu kadar ısrar ediyor? Bu soruların doğru cevabı verilmeden asgari ücretin miktarını tartışmanın hiçbir faydası yoktur. Özgürlükler ve demokrasi karşısında açıkça tavrını belli eden Colani ile hareket etmenin nedeni sorgulanmıyor. Bunun Türkiye’ye işçi ve emekçilere ne gibi bir faydası olduğu, halkların demokrasi ve özgürlük taleplerine ne kadar cevap olduğu konuşulmuyor ancak asgari ücretin ne kadar az olduğu tartışılıyor.
Esad rejimi çöktükten sonra Erdoğan’ın Emevi Camii’nde namaz kılma hayalini gerçekleştirmek için MİT Başkanı Kalın vekaleten gidip namaz kıldı. Sonrasında ise Colani ile birlikte arabayla şehir turu attılar. Arabayı da Colani sürdü. Günler sonra da Dışişleri Bakanı (eski MİT başkanı) Fidan, takım elbise giymiş Colani ile görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeden sonra kentte araba ile tur attılar. Akşam da Colani ile birlikte Kasiyun Dağı’ndan Şam manzarası eşliğinde keyif çayı içtiler. Keyifler yerinde tabii. Suriye’yi yıllardır beraber ne hale getirdiklerini en iyi ‘dostlar’ bilir. Türk medyası da bu sahneleri ballandıra ballandıra servis etti. Hele bir de Trump Erdoğan için birkaç övücü söz söyleyince artık onları tutacak kimse yoktu. Her şey yerli yerinde. Emevi Camisi’nde namaz kılınmış, araba turu yapılmış, Kasiyun Dağı’nda akşam çayları da içilince geriye rahat bir uyku çekmek kalıyordu. Ne var ki Ortadoğu’da hiçbir şey öyle yürümüyor. Tüm bu görüşmelerin ve hareketlerin niçin yapıldığı gayet açıktır: Türkiye’deki çöküşü gündemden düşürmek, Erdoğan’a zaman kazandırmak.
Son seçimlerde AKP ilk defa ikinci parti konumuna düştü. Oyları giderek azalırken birden Suriye’deki gelişmelerle birlikte AKP’li yetkililer ‘oylarımız yükselişte’ açıklamaları yapmaya başladılar. 2015 haziran seçimlerinde de dönemin AKP’li başbakanı Davutoğlu IŞİD her yerde sivillere dönük bombalı saldırılar yaparken ‘oylarımız yükseliyor’ diyordu. Bugün de benzer bir senaryo devreye konuluyor. Suriye’de sahte zaferler ilan edilerek AKP-MHP’nin ülkeyi içine koyduğu gerçek durum gizlenmek isteniyor. Erdoğan, Colani ile iyi ilişkileri marifet sanıyor. Kamuoyuna da böyle sunuyor. Oysa Colani’nin ve HTŞ’nin nasıl bir Suriye inşa edeceği şimdiden kendini gösteriyor. Lazkiye, Tartus, Humus ve Şam’da Alevilere linç ve katliamlar almış başını gidiyor. Buna karşı gösteri yapan Alevilere karşı silah kullanılıyor. Görüntüler Esad rejiminin halk gösterilerine karşı tavrı ile birebir aynı. Unutmayalım, 2011’e kadar da Erdoğan ile Esad arasında su sızmıyordu. Nereye gitse ‘kardeşi Esad’ı anmadan edemezdi. Şimdi onun yerine Colani’yi koymak istiyor. Colani’nin, Erdoğan’ın isteklerine ne kadar evet ne kadar hayır diyeceğini şimdiden kestirmek zor. Ancak göründüğü kadarıyla Suriye’de işler Türkiye’nin istediği gibi gitmiyor. Gitmediği için de çatışma ve savaşı derinleştiriyor. Meselenin ne olduğunun kendisi de farkında. Ne var ki iç kamuoyuna bazı zaferler sunması gerekir.
Colani ile ilişkiler geliştirmek için tüm devletler bir şekilde irtibat kuruyor. Diplomasi geliştiriyor. Fakat hiçbiri Colani ile çay içip araba turu atmıyor. Acaba diğer ülkelerin yetkilileri politikadan anlamıyor, ahmaklar da bir tek Erdoğan’ın görevlendirdiği kişiler mi politik zekaya sahip? Duruma bakıldığında öyle olmadığı görülüyor. Hegemonik güçler Erdoğan’ın bu politikasına bilinçli olarak göz yumuyorlar. Colani’nin kim olduğunu, nerden geldiğini ABD, İngiltere ve İsrail kadar bilen hiçbir devlet yok. Onun için ilişki geliştirirken bile temkinli yaklaşıyorlar. Erdoğan ise canciğer görüntüsü vererek her şeyin kendi kontrolünde olduğu izlenimini veriyor. Bu durumdan ABD ve İsrail de memnun. Çünkü bu şekilde kamuoyuna sanki Esad’ı İsrail ve ABD değil de Erdoğan iktidardan indirmiş izlenimi veriyorlar. Böylece kamuoyunda İsrail ve ABD’ye olan tepki de dinmiş oluyor. Kamuoyu İsrail’i Filistinlilerin katili, Erdoğan’ı da Filistin dostu olarak biliyor. Oysa kimse şunu sormuyor; madem Erdoğan Filistin dostudur, o zaman neden Hizbulah’a karşı savaşan biriyle kardeşlik geliştiriyor, ‘Filistinli örgütleri Suriye’den çıkaracağız’ diyen biriyle neden bu kadar samimiyet geliştiriyor? Erdoğan’ın derdinin Filistin olmadığı gayet net bir biçimde görülüyor. Zaten Filistin için eylem yapan gençleri de tutuklatan yine Erdoğan’ın kendisidir.
O halde gelelim meselenin aslına. Erdoğan daha önceleri Davos’ta yaptığına benzer bir biçimde sahte tavırlarla kendini Müslüman dünyanın (Sünnilerin) koruyucusu olarak göstermek istiyor. Bu şekilde içte bozulan imajını düzeltmek istiyor. Batılı devletler de Erdoğan’a ihtiyaç duydukları için yaptıklarına kısmen göz yumuyorlar. İçte zafer naraları atılıyor. Bu havada asgari ücret açıklanıyor. Suriye’deki büyük zaferden sonra kim asgari ücrete itiraz edebilir ki. Kim ki bunu tartışıyorsa artık o bir vatan hainidir. Türkiye’nin iyiliğini istemeyen bir art niyetlidir. Erdoğan’ın mevcut politikası ve söylemi bunun üzerine kuruludur. Kendisi ne kadar yanlış yaparsa da kamuoyunun tepkisini bir şekilde muhalefete yönlendiriyor. Muhalefet de savaş bilançosunu, savaşın ülkeyi içine soktuğu krizi gündemleştirmek yerine ‘teğmenlerle’ uğraşıyor. Belli ki MİT başkanı Kalın CHP’ye brifing adı altında esaslı bir ders vermiş. O günden bugüne iktidara dönük tek ciddi bir eleştiri yok. Hele ki Suriye ve Ortadoğu politikasına karşı kem küm etmekten öteye gidemiyor. Muhalefet bu şekilde hem ülkeye hem de kendisine zarar veriyor. AKP-MHP’nin yürüttüğü kirli ve özel savaşı, savaşa harcanan maliyeti sorgulamayarak en çok da işçi ve emekçiye zarar veriyor. AKP’den daha çok bu politikalara sessiz kalan CHP suçludur.
Kısacası Colani ile çay keyfi yaparak ne emekçinin sorunu çözülüyor ne de ülkeye özgürlük ve demokrasi geliyor.