• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
27 Aralık 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Asimilasyondan habitusa ekoloji

27 Aralık 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Forum, Manşet

Habitusun devletinden ve devletçi benliğinden kurtulmanın yolu demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü komünler olacaktır. Tüm yaşam alanlarından yükselecek komünler devleti ve devletçiliği bitirecektir

Güner Yanlıç

Tüm dünyada ekolojik bilinç artmakta, yeni bilmeler açığa çıkmakta, geniş kitlelerce ekolojik yaşamın talebi dillendirilmekte, kırım politikalarına karşı mücadeleler verilmektedir. Ekoloji alanının büyümesi, soruna dair söylemlerinin sistemi işaret etmesi, taleplerinin artması ile sisteminin planlamaları, yaklaşımları da değişmekte, sonsuz sömürü politikaları da artarak bütüncül bir şekilde devam etmektedir.

Beş bin yıldan uzun zaman önce başlayan erkek egemen devletli toplumun günümüze gelen yıkıcı politikları ekoloji micadelesinin temel çalışma alanı olmuştur. Sistem politiklarını gerçekleştirmek adına endüstriyel ölçekte sanayi, buna uygun ulus sistemi ve daha fazla kazanç sağlama adına doğal ve toplumsal yapıya saldırıları hız kesmeden devam etmektedir.

Her şeyi ve herkesi metalaştıran politiklarını gerçekleştirmek için kıyım, yıkım ve kırımlara aralıksız devam etmektedir. Yarattığı talan, tahribatlarla tüm dünyayı ekolojik kırımından geçirmektedir.

Başta su, hava, toprak olmaz üzere gıda, kent, tarım, orman ve enerji alanlarında yaptığı sömürü ve kırımları güzellemelerle olağan hale getirmektedir. Gerçek faili saklamak ve kırımlarına kılıf bulmak adına bakış açımızı değiştirmeye çalışmaktadır. Bulunduğumuz noktadan baktığımızda, kapitalist modernist sistemin politiklarına karşı doğal ve toplumsal yaşamın ekolojik temelde yeniden inşa edilmesi için sarf ettiğimiz çabaların yetersiz kaldığını kolaylıkla görebiliyoruz.

Barış ve demokratik toplumun inşasına başlamadan önümüzde duran engelleri doğru tanımlamak; yarım, eksik ya da rutini aşamayan tekdüze bakış açımızdan kurtulmak zorundayız.

Ekoloji alanının önemli sorunlarından biri kapitalist modernist sistemin öğretilerinin bizlerde egemen olmasıdır. Bu bariz egemenliğe dair bilgiden yoksunluğumuz da tehlikenin boyutunu göstermektedir. Bu öğretiler, kapitalist modernist sistemin rönesanstan başlayan kendine göreci, kendini var etme ve kendi modernitesini teklik esasında yaşamsallaştırma ile karşımıza çıkmaktadır.

Sistem öğretileri ve asimilasyon

Sistem öğretilerinin toplumsal kabulüne giden yollardan biri asimilasyondur. Göz ardı edilen-ikincil görülen bir alan olarak ekoloji de bu asimilasyon sürecinden payını almıştır. Asimilasyon, tarihsel olarak kökeni bin yılları bulmaktadır. Sanayi dönemi ile sistemin kolonyalist politikalarında pik yaparak günümüze gelmiştir.

Asimilasyon ile varlık sahasında belirlenen sınır ve süreçleri kendine kanalize etmektedir. İnsanın temel ihtiyaç silsilesinde yer alan güdülerin asimilasyonla entegrasyonunu sağlamaktadır.

Bu asimilasyon politikları ile doğal, toplumsal yaşama dokunan her yerde egemenlik kurmuş diyebiliriz. Egemenlerin kendi yasa ve bürokrasileri ile dayattığı; dil, din ve ırk beraberinde kültür, tüm doğal varlıklar ve doğrusu yaşama dokunan ne varsa’nın kapitalist modernist sistemin ulus devletinin ‘Teklik’ esasına uydurulma çabasına tanık oluyoruz.

Ekolojide asimilasyon; devletler bu devletlerin iktidarları, yeşil yüzlü emperyal kurumlar ve onun uzantısı fonlanan yerel örgütler eliyle, aynılaştırmak için egemen sistemin alandaki varlığı da gönüllü ve gönülsüz destekçiler eliyle yapılmaktadır.

Sürece dair Pierre Bourdieu’nun bulduğu ve Abdullah Öcalan’ın darbe mekaniği olarak kavramsallaştırdığı ‘Habitus’ ve ekoloji alanının gelecek mücadelesine ışık tutacak ve tıkanmışlığımızı aşacak en doğru cevaplardan biri olacaktır. Bu kavramın ekoloji alanındaki tahakkümünden, bürokratik ve pratik varlığı problemlerin temelini oluşturmaktadır. Habitus’un ‘Egemen Öğreti’ler söylemimizle de çok örtüşmekte olduğunu göreceğiz.

Habitus: egemen sistemin veya verili düzenin asimilasyonuyla; yaklaşım, düşünce ve görüş açımızın şekillenmesi, bilinçsizce egemene teslim olmasıdır. Habitus tarafından şekillendirilen, varoluşsal yaklaşımımız asimlasyon ile toplumsal kabulü sağlanmış, yaklaşım ve pratiklerimizi egemen sisteme hizmet eder noktaya taşımıştır.

Yüzlerce yılda gerçekleşen asimilasyon bizleri Habitus’un düzeneğine dahil etmiştir. Günümüzde Habitusu gerçek kılan Bizler-Habitorlar olmuştur. Bu da bizleri egemen sistemin kullanışlı birer aparatı yapmaktadır. Habitorları da bilinçli-bilinçsizce sistemin değirmenine su taşıyanlar olarak tanımlayabiliriz.

Habitus öğretisi

Mümkün’ü gölgede bırakan sistemin önemli bir gerçekleşme hali de devletçiliktir. Devletçiliğin tüm hücrelerimize sindiğini ve süreci yöneten en önemli aktör olduğunu bilmemiz gerekir. Bir yanını mülkiyete dayandıran devlet böylece tahakküm alanını genişletmektedir.

Habitus öğretileri silsilesinde mülkiyete dair egemen öğretilerin bizi götüreceği yer devletçilik olacaktır. Habitus biata dayalı, her türlü hiyerarşi ve bürokrasiden yana olup tahakkümü özümseyen bir yaklaşımla devleti gerçekleştirmektedir.  Erkek egemen devletin habitusa dayanan varlığı olmadan, doğa-toplum olamaz söylemi hızlıca sıyrılmamız gereken bir öğretidir.

Totalde mülkiyete giden yolda; tahakkümü, hiyerarşiyi ve her türlü bürokrasi sahip oldukları varlıklardır. Menkul ya da gayrimenkul olarak tanımlamak yetersiz olup egemen sistemle olan tüm bağları mülkiyet olarak anlaşılmalıdır. Mülkiyet, ben-bencilliği üzerine inşa ettiği gelecek planları ve buna dair kaygılarının sistemi beslemesidir. Popülizmden, bürokrasiden, kariyerden, ekonomik kaygıdan, rantan vazgeçmek başlangıç noktası olacaktır.

Tüm bu temel yaklaşımların alt başlıklarında ekolojik yaşamın önündeki sorunları görmek mümkün olacaktır. Somuttan birkaç habitus öğreti örneği sıralayarak karşı çıkışlarımızın anlaşılır olmasınıın önüne geçen tüm yaklaşımları doğru anlamalı ve buna göre yaklaşmalıyız.

Habitus mekaniği sahada, yerelde üretilen verilerin ve yaklaşımların degiştirilmesi, sisteme hizmet eden bir noktaya doğru evrilmesi için çalışmalar yürütür. Ekoloji kavramını kullanırken doğa, çevre ve çevreciliğe dair tanımlamalarda kullanmak alışkanlığını kazandırma çalışmaları yapar.

Ekolojik sorunların toplumsallıktan uzaklaştırılması için teknik ve bilimsel yeni tanımlar bulmak bu tanımları bocalamak, doğa-toplum birlikte yaşamak gibi basit tanımlanabilecek konuları karmaşık hale getirmeyi amaçlar.

Toplumla doğanın bağını koparmak ve onbinlerce yıllık simbiyotik ilişki biçimini yok sayarak, düşünme yetimizi sistemin belirlediği sınırlar içerisinde tutmaya çalışır. Gerçekte sorunu tanımlamamak, tanımlanan sorunları sisteme entegre ederek faili degiştirmek için algı yaratır.

Egemen akıl ile kontrol etmek

Ekolojik kırım; kapitalist modernist sistemin erkek egemen aklıyla bütüncül bir şekilde politikalarını gerçekleştirmek için tüm aygıtlarıyla birlikte saldırması ve bu saldırılar sonucunda yaşanan küresel ölçeği olan değişimlerdir. Ekolojik kırımın suç olduğu faili egemen sistemin devletli yapısı ve onun yürütücü iktidarlar olduğunu unutturmak.

İnsan nüfüsunun sorunun temeli olduğunu, buna dair oluşturduğu kabul politiklarını bize özümsetmesi ve bizler eliyle yayması, egemenlik kuracağı ve sömürüsüne esas sayıda bir nüfusun olması için nüfus artışı ve hızının kötü ve eksik bir şey olduğu yargısı vererek kontrolünü sağlaması.

İnsanı merkeze alan dil, teori ve pratik olarak egemenine hizmet edeceğini bilmeliyiz. İnsanı merkeze alarak koruyucu yapan, gerektiğinde virüs sayan bir anlayışla hareket ederek ekolojik faşizmi yayma çalışmalarına biz farketmeden alet etmesi.

Doğayı korumak bizim sorumluluğumuz, biz olmadan doğa olamaz yaklaşımları ile doğaya dair kurulan tahhakümleri ve sömürüyü haklı kılma söylemleri olduğunu bilmeliyiz. İnsan var olan milyonlarca türden yalnızca biridir. Kırımlar böyle devam ederse insan nesli tükenebilir ama doğa ve doğal yaşam devam eder. Bu nedenle doğayı korumuyoruz, kendimizi koruyoruz söylemi ve anlayışının doğru olduğunu unutmamalıyız.

Ekolojik kırımı insani ölçeklerle tanımlama ve yaşanan tüm kırımları insan kırımı (soykırım) başlığı altında gündemleştirme çabası aynı aklın insanı merkeze alan amacına hizmet olduğunu bilmeliyiz. Bu bilinçle sorunları ve buna dair çözümleri romantize etmemeliyiz.

Ekolojik anayasa söylemlerinde egemenin hukuk ve bürokrasisinden medet ummak indirgemeciliğine alet olmak onun dilinin ve yaklaşımlarının hâkim olmasını sağlar. Literatürü yeşil, temiz, beyaz, mavi, sıfır, sürdürebilir ve sonsuza giden yeni isimlere boğar. Kırımların düzende formüle edilmesini istemenin ipe un sermekten başkaca bir şey olmayacağını bilmeliyiz.

Küresel ölçekte kırımlara neden olan politikaları sonucu oluşan iklim değişikliği ve yok olan ormanlar ve türleri görünmez kılmak için göstermelik ‘tür’ koruma çalışmaları yapmak.

Kürenin kendisi ısınıyormuş ya da insanların tüketim alışkanlıklarından kaynaklanıyormuş algısı yaratarak, gerçekçi olmayan göstermelik çözümler sunmak, suçu ve suçluyu başka göstermeye çalışmak.

Modern kentler adıyla sundukları gettoların, toplumsal ve doğal yapıyı bozmasını görmezden gelerek, yapı malzemlerini ve tüketimlerin çoğunu ekolojik etiketlerle satmaya çalışmak.

Büyü ya da öl mottosu ile işleyen sistemin her geçen gün artan dönüş hızı ve gözü midesinden büyük sanayisini sonsuz ihtiyaçlarını karşılayan bir sistemmiş gibi göstermek.

Enerji ihtiyacı balonu ile hava, toprak ve suları gasp ederek piyasalaştırma çalışmaları yapmakta. Dünyadaki içilebilir suyu hızlıca tüketmek ve kalanı da kirletmek üzere kurulu olan düzeni kendinin değilmiş gibi davranarak tepkilernden korunmak.

Ulaşım, enerji ve diğer sanayisinin üretimini artırmak, bu vesile ile havayı kirletmesine rağmen karbon ayak izi yalanıyla kendini görünmez kılmak, hedef şaşırtmak.

Endüstralist politikların üretimlerinden kaynaklanan atıkları atmosfer çeperini dahi atık deposuna çevirmişken ve kendisi bu atıkları üretmiyormuş gibi davranması ve bizim buna inanmamızı sağlamak.

Fosil yakıt ve türevlerini yaşamımızın her alanında yarattığı tahribatlar gün gibi açıktayken, onlarca uluslararası sözleşme ile iklimi koruduğunu söylerek bizleri ikna etmeye çalışmak.

Doğal ve yerel üretimi ve bu üretimi yapan geçimlik çiftçiyi bitiren politikları hayata geçirmek. Tohum takası dahil doğal tohum ve gübrenin üretilmesini engelleyen türde sübvanse politikaları işleterek gıda egemenliğini ve tarımda tekelleşmeyi sağlamak.

Ekolojik, organik, bio ve doğal etiketiyle ekoloji alanına özgü tanım ve yaklaşımları piyasalaştırarak sermayenin hizmetine sunmak. Mavi, beyaz, yeşil bayraklarla turizm alanlarında satış ve pazarlama yapmak. Temel yaşamsal ürünleri kazanç sağlamak adına pazarlamak, sağlıklı gıdaya erişimi engellemeyi yöntem olarak uygulamak. Sonucunda bize sunduklarını lütufmuş gibi lanse etmek ve buna dair ikna süreçlerini yüürütmek. Ekolojik olanın herkes için ulaşılabilir ve ekonomik olduğu bilincini unutturmak.

Ekolojinin yerleşik alışkanlıklarımızdan vazgeçerek mantalitemizde doğru anlamamız, Egemenin tanzim alanların biri olduğu bilincine varmamız konusunda ön açıcı olacaktır. Habitustan gelen öğreti ve kurallarını bir kenara bırakarak onbinlerce yıllık doğa-toplum ilişkisini yeniden kurmamız gerekir.

Buradan hareketle egemen sistemin binlerle ifade edilen yaratım sürecini doğru değerlendirmeliyiz. 500 yılda yarattığı habitus ve onun uygulayıcısı habitorlar olarak, yıkımların küresel olduğu bir dönemde ekolojide asimilasyonun global olduğunu bilmeliyiz. Savaşlar ile doğal ve toplumsal yapılar ve bu komünalite de yaşayan canlılların katledilmesi, kalanın göçertilmesi ve sonucunda yardım-destek adı altında yeşile boyama çalışmaları yapmak.

Habitusun devletinden ve devletçi benliğinden kurtulmanın yolu demokratik ekolojik ve kadın özgürlükçü komünler olacaktır. Tüm yaşam alanlarından yükselecek komünler devleti ve devletçiliği bitirecektir.  Bizi (Canlı-cansız; bütünün tüm bileşenleri) geleceğe taşıyacak komünler; Toplumsal vicdan ve ahlaka sahip, eşit ve özgür yurttaşlarca kurulacak ahlaki ve politik toplumda mümkündür.

Habitusun kendini her gün ve hızlıca güncellediğini, bugün hakkında bildiklerimizin yarın eksik kalabileceğini de unutmayalım. Hepimiz egemen sistemin ürettiği habitustan payımızı almışız. Habitusun sanal-zahiri yanılgısından kurtulup ekolojik yaşamı inşa etmemiz için bulunduğumuz bakış açımızı değiştirmeliyiz. Bu değişimle beraber göreceklerimiz sorun- çözüm denklemimizi yeniden ve doğru bir biçimde kurmamızı sağlayacaktır. Tüm bu veriler ışığında doğa-toplum birlikte-barışık ve dayanışmacı bir yaşam varlık sahamız olacaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

2025 biterken, açlık ücreti ve tribünlerde işlenen nefret suçu

SON HABERLER

Asimilasyondan habitusa ekoloji

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
27 Aralık 2025

2025 biterken, açlık ücreti ve tribünlerde işlenen nefret suçu

Yazar: Bedri Adanır
27 Aralık 2025

Tişrîn direnişinde savaşçılar ve halkın iradesi

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
27 Aralık 2025

Kürt aklı için antropoloji ve arkeolojinin önemi

Yazar: Heval Elçi
27 Aralık 2025

Hakan Tosun’a adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz

Yazar: Aziz Oruç
27 Aralık 2025

 Amed’de boş dairede ölü bulunmuştu: Sitenin kapıcısı tutuklandı

Yazar: Yeni Yaşam
26 Aralık 2025

DAİŞ gümrük devriyesine saldırdı: 3 yaralı

Yazar: Yeni Yaşam
26 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2025
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır