Narin Güran davasına ilişkin konuşan avukat Mine Rana Kahramanoğlu, Türkiye’nin çocuk hakları alanında çok bebek bir ülke olduğunu belirterek, ‘Çocuk haklarını çok sonradan algılamış, bir çocuğun hakkının olabileceğini, birey olabileceğini yeni anlamış bir ülkeyiz’ dedi
Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesine bağlı Çulî kırsal mahallesinde, 21 Ağustos 2024’te kaybolduktan 19 gün sonra cenazesi bulunan 8 yaşındaki Narin Güran’ın katledilmesine dair açılan ikinci davanın 3’üncü duruşması, 2 Mayıs’ta Diyarbakır 17’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Narin Güran’ın kuzeni Birsen, amcası Fuat, yengesi Maşallah Güran, halasının eşi Mehmet Şevket Kaya, kuzeni Muhammed Kaya ile Salim Güran’ın işçisi Mehmet Selim Atasoy tutuklu yargılanırken; Narin Güran’ın kuzeni Şeyma Kaya, yengesi Hediye, amcaları İbrahim Halil, Barış, Kurtuluş ve Ömer Faruk Güran ile üç çocuk tutuksuz yargılanıyor. Savcı, geçtiğimiz celsede verdiği mütalaada 6’sı tutuklu, 3’ü çocuk 15 fail için 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası istedi. Mahkeme heyeti de faillerin tutukluluk hâlinin devamına karar vererek, duruşmayı 30 Mayıs’a erteledi.
Narin Güran’a dair görülen ikinci davada, Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nin (UCİM) davaya katılma talebi mahkeme tarafından kabul edildi. Duruşmaları takip eden UCİM Türkiye Hukuk Koordinatörü avukat Mine Rana Kahramanoğlu, Narin Güran için görülen iki davayı değerlendirdi.
‘Deliller doğru toplanmadığı için Leyla’nın ölüm haberi alındı’
Narin Güran olayı, ilk günden bu yana Türkiye başta olmak üzere dünyada büyük yankı uyandırdığını belirten Mine Rana Kahramanoğlu, dernek olarak dosyayı takip ettiklerini söyledi. Mine Kahramanoğlu, “Bizim için her dosya Narin Güran davası kadar önemli ve kıymetlidir. Ekibimizle beraber bir çocuk kaybı olduğunda, bir ölüm haberi aldığımızda veya bir çocuk istismara uğradığında aynı hassasiyetle, aynı önemle o davaya eğiliyoruz.
Biz, Narin Güran davasının bu kadar büyüyeceğini düşünmüyorduk, kaybolduğunda bulunacağını umut ediyorduk. Daha sonra bütün yayınlarda Narin Güran’ın bulunamayacağını tahmin ettik çünkü Ağrı’da Leyla Aydemir olayını yaşadık ve orada sanıklar beraat etti. Deliller doğru toplanmadığı için çok uzun süren dava sonucunda Leyla’nın ölüm haberini aldık. Leyla Aydemir öldürülmüştü ve ortada vahşice bir cinayet vardı” dedi.
‘Çocuk davalarının seri olmasını doğru buluyoruz’
Mine Kahramanoğlu, Narin Güran davasında da aynı olayın yaşanmaması için saha tecrübeleriyle duruma yaklaştıklarını ifade ederek, “Bu konuda basına beyanda bulunduk. Birçok programda anlattık. Narin Güran’ın cesedinin bulunduğu 8 Eylül tarihine kadar hep birlikte bunu konuştuk. Sanıkların yargılanma sürecine geçildi. 4-5 gün süren davalarda çok hızlı bir yargılama yapılıyor. Bu durum eleştirilse de biz hukukçular olarak çocuk davalarının seri olmasını doğru buluyoruz. Deliller doğru toplandıysa, karakol tutanakları, oradaki adli tıp raporları, baz kayıtları, delil toplama aşaması doğru yürütülmüşse seri yargılamayı çocuk davalarında doğru buluyoruz. Bunun sebebi de şu: çocuk davaları kamunun vicdanında çok fazla rahatsız eden, yoran, üzen davalardır. Sanırım vicdan ve merhameti olan herkes buna katılacaktır.
Bilindiği gibi, ikinci kez Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim yine seri yargılama yaptı. Son celsede sanık avukatları bu duruma isyan ederek mazeret sundular. Dosyada mütalaaya karşı savunma yapmak için 30 Mayıs’a duruşma günü verdiler” sözlerine yer verdi.
‘STK’ların davalara katılımının faydası var’
Narin Güran’ın aile ve yakınlarının yargılandığı dosyaya değinen Mine Kahramanoğlu, “Örneğin Amerika ve Avrupa’da hukuk sistemi bizim hukuk sistemimize daha yakın. Bir çocuk kaybolduğu anda arama başlatılıyor. Arama esnasında ilk önce aileden başlarlar, daha sonra çevreye yayılır. Bütün tecrübeler, ailenin çocuğu kaybettiği düşünülür. Bu, aileye, yöreye, bölgeye özel bir şey değil; bu durum aslında dünyada da böyledir. Ki dediğim gibi, yaptığımız bütün yayınlarda bunu defalarca dile getirdik.
Yine STK’ların ne kadar önemli olduğunu da sürekli dile getiriyoruz. Sanık avukatları, STK’ların duruşmaya bir faydasının dokunmadığını belirtiyor. Tam aksine, duruşmaya, davaya faydası olur. STK’lar dosyalarda ne yapar, ne işe yarar? Adil ve şeffaf yargılama yapar. Bizim gibi çalışan, akademik araştırma yapan, bu konuda gerçekten mahkeme salonlarında bütün süreci yürütmüş avukatların STK olarak çocuğun tarafında olmasında ne sakınca olabilir? Sakıncası değil, çok büyük bir faydası olur.
Zaten AİHM’de ve uluslararası sözleşmelerde STK’nın katılımıyla ilgili çok önemli adımlar var. Diyor ki: sadece ASP değil, aynı zamanda STK’lar da eşit konumdadır. Davalara katılmalıdır. Biz de UCİM olarak Türkiye’de bunu başardık. Bu kadar kamu vicdanını zedelemiş bir dava olan Narin Güran davasına katılmış olmamız çok kıymetlidir. Bu bizim için ilk değil; bizim birçok mahkemede katılma talebimiz kabul ediliyor” şeklinde belirtti.
‘Delillerin karartılması vardır, işbirliği vardır’
“Peki, bu tür dosyalarda ne oluyor?” diyen Mine Kahramanoğlu, “Yargılamalar sırasında birçok delilin neden örtülmüş olduğunu görmüş olduk. Belki toplum neyin nasıl olduğunu net bir şekilde öğrenmek istiyordu fakat bazen bazı dosyalarda bu mümkün olmayabiliyor. Delillerin karartılması vardır, işbirliği vardır. Burası da küçük bir alan. Bu kadar küçük bir bölgede; elektrikten çıkan yangın, Narin’in terliğinin bulunup unutulması gibi… Bu kadar önemli bir günde bu terlik nasıl unutulur? Böyle bir bölgede, bu kadar delilin böyle bulamaç hâline dönüşmesinde doğal olarak mahkemenin şüphelerinin olması ve davanın açılmasına sebebiyet verdi. 30 Mayıs’ta da dosyada karar çıkacak” dedi.
‘Çocuk hakları alanında çok bebek bir ülkeyiz’
Mine Kahramanoğlu, Narin Güran’ın Türkiye’de bu kadar konuşulmasının nedenine değinerek, “Hep anlatıyoruz, Türkiye’de çocuk odaklı bir adalet sistemi olsaydı eğer bugün bunları konuşuyor olmazdık. STK olarak bu kadar çok veryansın yapmazdık.
Keşke bize ihtiyaç olmasaydı, soruşturmalar ve mahkemeler daha geniş kapsamlı olsaydı, biz bunları konuşmasaydık. Çocuk hakları alanında çok bebek bir ülkeyiz. Çocuk haklarını çok sonradan algılamış, bir çocuğun hakkının olabileceğini, birey olabileceğini yeni anlamış bir ülkeyiz. Bu, sosyal medyanın gücü; bazı şeyler yeni olunca haklar çok karışabiliyor” söylemlerini kullandı.
Mine Kahramanoğlu, son olarak şu ifadelere yer verdi:
“Devlete, topluma çağrımız; çocuk haklarını iyi irdelemek, doğru sistemi kurabilmek, başka Narinler ve Sılalar olmasın… Ailelerin iyi denetlenmesi, sosyal hizmetlerin saha odaklı çalışması gerekir ve en önemlisi, bilimin ışığında çocuk odaklı bir adalet sistemi olmalıdır. Bunun rehabilitasyon boyutu; suça sürüklenen çocukların, birinin kalbine üç kez bıçak saplamanın çocuk olabileceğini düşünemeyiz. Hiçbir çocuk bunu tahayyül bile etmez.
Bu kavramları bu ülkede konuşmak zorundayız. Sahada deneyimli ve bu konuda çalışan kişilere, STK’lara kulak vermelerini istiyoruz. Acilen çocuk odaklı bir adalet sisteminin kurulmasını talep ediyoruz. Kamuoyunda çocukların unutulma haklarına saygısızlık yapmadan, onların da bir hayatlarının olduğunu, gelecekte yetişkin olacaklarını bilerek sosyal medyada yayınlamalarını rica ediyoruz.”
Haber: Şehriban Aslan \ JINNEWS