DEM Parti İstanbul İl Örgütü, “Aydınlar ve Sanatçılar Barışı Konuşuyor’ başlıklı panelinde konuşan sanatçı Orhan Alkaya, ‘Bu baskı rejiminden çıkmanın yolu, bir yerden barışı tutup bırakmamaktır’ dedi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul İl Örgütü, Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları kapsamında, “Aydınlar ve Sanatçılar Barışı Konuşuyor” balıklı panel düzenledi. İstanbul Maltepe Yılmaz Mızrak Kültür Merkezinde gerçekleştirilen panele, sanatçı ve yönetmen Orhan Alkaya, senarist Reis Çelik ve sanatçı Emre Zeytinoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Panelin moderatörlüğünü Orhan Alkaya yaptı. Alkaya, “Barış ve demokratik toplum” çağrısının önemli olduğunu belirterek, 2015 yılında yaşanan barış sürecinin halkta hayal kırıklığı yaratsa da şimdi başlayan sürecin çok önemli olduğunu ve herkes tarafından sahiplenmesi gerektiğini vurguladı. Alkaya, “İlk kayyum sürecinde en önemli şeyin kayyum politikasını durdurmak olduğunu savunuyordum. Ancak arkadaşlarım önce demokrasi dediler. Bana göre demokrasi soyut bir kavramdır. Kayyum sürecini durdurmak önemlidir. Silah bırakma kararı alınmış ise sizin de bir şeyler yapmanız lazım. Türkiye’yi yeniden bir toplum haline getirmek mümkün müdür bilemiyorum ama hiç değilse 3 tane ortak noktamız olsun ve bu ağaç ortak noktada buluşabilelim” ifadelerini kullandı.
‘Ortak barış dilini oluşturmamız lazım’
Panelde söz alan sanatçı Emre Zeytinoğlu, sürecinin istikrarsız devam etmesi, tedirginlik yaratsa da bu tedirginliği aşmanın mücadeleye bağlı olduğunu ifade etti. “Barışı istemekten başka çaremiz yok” diyen Zeytinoğlu, “Barış süreci bir tarafın üstünlüğü diğerinin kaybetmesi değildir. Asıl barış, o savaşın izlerini silme süreci olarak ilerlemeli. Bana göre barış çok uzun sürecek bir süreç. Barış’ın herkes için farklı anlamları var. Burada önemli olan barışın ortak dilini oluşturmaktır. İktidarın en büyük barış sözcüsü kendi kitlesini konsolide etmek. Önemli olan bizim barıştan ne anladığımızdır. Kahramanlık ve zafer yerine, unutmak ve silmek yerine yaşanmış bir savaşın lekeleriyle bu barış sözcüğünü tarih kitaplarına böyle geçirmek daha insani bir davranış olur. Zaten bundan başka bir çaremiz de yok” ifadelerini kullandı.
‘Herkes süreci sahiplenmeli’
Daha sonra söz alan sanatçı Reisi Çelik, Türkiye’nin tüm haklarla birlikte kurulduğunu belirtti. Cumhuriyet kurulduktan sonra Kürt halkı başta olmak üzere farklı hakların yok sayıldığını vurgulayan Çelik, “Bu yok sayılma ve bölünme bir ekonomik bölünme değil, bir kimliğin yok sayılmasıydı. 1924 anayasasında ortak bir cumhuriyet vurgusu varken, daha sonraki anayasalarda bir yok sayma politikası söz konusu oldu. Şimdi yeni bir süreç var bu süreç devletin en üst tepesinden gelen bir taleple başladı. Bu çıkış ve hamle birçok çevre tarafından tereddütle karşılandı. Bu beklenmedik çıkış hiç kimsede bir tepki yaratmadı. Bu da Türkiye halklarının barışa olan arzusunun göstergesidir. Bu yüzden bu süreç herkes tarafından sahiplenmelidir” şeklinde konuştu.
‘Barışı zorlamamız lazım’
Barış ve demokratik toplum çağrısının çok önemli olduğunu ve herkesin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini kaydeden Reisi Çelik, “Burada önemli olan barış sürecinde kenara çekilmek mi yoksa söz söylemek ve üstüne gitmek mi daha mantıklı? Bizim esas almamız gereken şey bu barış talebi ve çağrısı kimden gelirse gelsin sahiplenmek gerekiyor. Bu baskı rejimini içeriden çıkmanın yolu, bir yerden barışı tutup bırakmamaktır. DEM Parti, iyi bir strateji izliyor. Çok daha makul, öngörülü ve sabırlı bir politika izliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir vatandaşının bu konuda geri adım atma lüksü yoktur. ‘Biz koskoca devletiz’ algısını tüm devletler gösterir. Önemli olan biz ne kadar barışı zorluyoruz, bu konuda ne kadar adım atıyoruz önemli olan budur” dedi.
‘Yüzleşme gerçeğini yaşanmadan demokrasi olmaz’
Türkiye’deki halkların kendi gerçekliğiyle yüzleşmesi gerektiğini kaydeden Reisi Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de bir yüzleşme süreci gerçekleşmeden gerçek bir demokrasi getirmek mümkün değil. Bu nedenle barış talebi kimden gelirse gelsin bunun arkasında durmamız gerekiyor. Her koşulda gidip toplumla konuşmamız ve buluşmamız gerekiyor. Bu yüzden sürecin toplumsallaşması gerekiyor.”
Kaynak: MA