Anayasa Mahkemesi, verdiği ‘hak ihlali’ kararına rağmen tahliye edilmeyen ve yargılama sonunda beraat eden yazar ve akademisyen Prof. Dr. Mehmet Altan’a 30 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti
Anayasa Mahkemesi (AYM), “Hak ihlali” kararına rağmen yerel mahkeme tarafından tahliye edilmeyen ve yargılama sonunda beraat eden yazar ve akademisyen Prof. Dr. Mehmet Altan’a 30 bin TL tazminat ödenmesine hükmetti.
T24 yazarı gazeteci Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre, AYM kararlarının nihai ve bağlayıcı olduğuna yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay kararlarına da atıf yaparak, yerel mahkemelerin görevinin AYM’nin yetkilerini tartışmak değil, hak ihlaline yol açan durumu ortadan kaldırmak olduğuna yönelik Şahin Alpay kararını anımsattı.
AYM Birinci Bölüm, 15 Temmuz askeri kalkışma sonrası gözaltına alınarak tutuklanan, AYM kararına rağmen yerel mahkeme tarafından tahliye edilmeyen Mehmet Altan’ın haklarının böylece bir kez daha ihlal edildiğine hükmetti. 9 Ocak 2020 tarihli kararda, Altan’la ilgili hukuki süreç özetlendi.
Altan’ın 30 Ocak 2018’de karara konu başvuruyu yaptığının anımsatıldığı kararda, 12 Şubat 2018’de ise İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanığı ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırdığı belirtildi. Altan’ın bunun üzerine 30 Mart 2018’de yeniden bireysel başvuruda bulunduğu kaydedildi.
Altan’ın mahkumiyet kararına karşı istinaf yoluna başvurduğunun hatırlatıldığı kararda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin 27 Haziran 2018’de AYM kararına göre tahliyesinin gerektiği, hak ihlali kararının kesin nitelikte ve yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamları, gerçek ve tüzel kişiler yönünden bağlayıcı olduğu sonucuna vardığı ifade edildi. Kararda, Dairenin tahliye kararından sonra ise Altan hakkındaki hükmü onadığı kaydedildi.
AYM’nin bağlayacılığı
Temyiz üzerine dosyaya bakan Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin ise 5 Temmuz 2019’da bu mahkûmiyet hükmünü, beraatinin gerektiği görüşüyle bozduğu ifade edildi. Yargıtay’ın da bu kararında AYM kararlarının bağlayıcılığına dikkat çektikten sonra, şu ifadeleri kullandığı anımsatıldı:
“...özellikle yargılama ve olağan yasa yolları süreci tamamlanmadan yapılan bireysel başvuru incelemelerinde, AYM’nin delil değerlendirmesinin hak ihlali bağlamında da olsa, asıl yargılama mercileri ile bir yetki çatışması sonucunu doğurduğu açıktır. Hak ihlalini netice veren meşru müdahale için ikame olunan delilin yeterli olup olmadığına ilişkin tespitin, yargılama konusu suçun sübut ve/veya vasfının tayini yönünden de belirleyici olacağında kuşku yoktur. Ne var ki, yargılama süreci tamamlanmış ve kanun yolu incelemesinden de geçerek kesinleşmiş hükümler yönünden gerçekleştirilen bireysel başvuru sonucunda tespit edilen hak ihlallerinin, gerektiğinde yeniden yargılama sebebi olarak kabul edildiği (CMK 311) sistemde, yargılamanın devamı sırasında ihlal neticesini doğuracak tespitlerin yargılama mercilerince göz ardı edilmesi düşünülemez. Aslolanın haksız-ölçüsüz bir müdahaleye maruz bırakılan temel hakkın bir an önce teslimi olduğuna göre, sair çatışma ve tartışmaların bu değerin önüne geçmesine ‘hukuk düzeninin tekliği’ ilkesi de müsaade etmez…”
Kararda, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bozma kararından sonra yargılamaya devam ettiği ve Altan’ın beraatine karar verdiği, bu kararın da 12 Kasım 2019’da kesinleştiği kaydedildi.
Yüksek mahkeme kararı nihai
AYM kararında, Altan’ın 2017’de AİHM’ye de başvurduğu, AİHM’nin de 20 Mart 2018’de “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” ile “ifade özgürlüğünün” ihlal edildiğine karar verdiği anımsatıldı. AİHM’nin, AYM kararına rağmen Altan’ın tahliye edilmemesine atıf yaptığına dikkat çekilen kararda, yerel mahkemenin, “AYM dosyadaki unsurları değerlendiremez” görüşüne ise katılmadığı vurgulandı.
İnsan hakları sözleşmesi
AYM kararında, AİHM’ye göre de Yüksek Mahkemesi kararlarının nihai ve bağlayıcı olduğu, buna karşılık İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Altan’ı serbest bırakmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ihlali anlamını taşıdığı kaydedildi. AİHM’nin, “Bir mahkemenin nihai ve bağlayıcı kararlar verme yetkileriyle donatılmış bir AYM’nin yetkilerini sorgulaması, hukuk devleti ve hukuki güvenlik temel ilkelerine aykırıdır” yorumunu yaptığının anımsatıldığı kararda, bunun özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali anlamına geldiğinin tespit edildiği vurgulandı.
Adalet Bakanlığı savundu
Kararda, Yüksek Mahkeme kararına rağmen tahliye edilmeyen Altan’ın bireysel başvurusunun 9 Ocak 2020’da görüşülerek karara bağlandığı belirtildi. Kararda, Adalet Bakanlığı’nın savunmasına da yer verildi. Adalet Bakanlığı’nın, Altan hakkında yerel mahkemenin mahkumiyet kararı verdiğini anımsatarak, böylece tutulma halinin sona erdiği yorumunu yaptığı kaydedildi. Bakanlığın, ayrıca AYM tarafından verilen bir hak ihlali kararı sonrasında, ihlalin ne şekilde giderileceğinin takdirinin derece mahkemelerine ait olduğu görüşünü savunduğu belirtildi.
Şahin Alpay
AYM kararında, aynı şekilde Yüksek Mahkeme kararına rağmen tahliye edilmeyen Şahin Alpay ile ilgili verdiği karardaki ilkeleri sıraladı.
Kararda, “Derece mahkemelerinin görevi AYM’nin görev ve yetkilerinin kapsamını değerlendirmek değil, AYM tarafından tespit edilen ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmaktan ibarettir” şeklindeki Şahin Alpay kararına atıf yapıldı.
Kararın devamında şu ifadelere yer verildi:
“Anayasa Mahkemesinin bu nitelikteki ihlal kararları sonrasında derece mahkemelerinin ön koşulunun bulunmadığı tespit edilen tutukluluğu sona erdirmeleri gerekir. Aksi takdirde ihlal ve sonuçları ortadan kaldırılmamış olur. Bununla birlikte daha önce tutuklama gerekçesi olarak gösterilmeyen, dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında değerlendirilmemiş olan yeni olgularla suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin ortaya konulabildiği oldukça istisnai durumlarda da ihlal kararının gereklerinin yerine getirildiği kabul edilebilir. Ancak derece mahkemelerinin bu husustaki takdir aralığı ilk tutuklamaya göre oldukça sınırlıdır. Böyle bir durumda kuvvetli belirtinin yeni olgularla ortaya konulup konulmadığı yönündeki nihai değerlendirme Anayasa Mahkemesine aittir.”
Altan’ın tutukluluğunun AYM kararına rağmen ortadan kaldırılmadığının anlatıldığı kararda, bunun Anayasadaki güvencelere aykırı olduğu ifade edildi.
Kararda, “Sonuç olarak -mahkemeye erişim hakkının sağladığı güvencelerle de bağdaşmayacak şekilde- Anayasa Mahkemesinin tutukluluğa ilişkin ihlal kararının uygulanmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir” denildi.
Haber Mekezi