Diyarbakır’da kadınlara yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan, ‘adli kontrol’ şartıyla serbest bırakıldı
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen bir soruşturma kapsamında 14 Temmuz’da başlayan operasyonlarda gözaltına alınan 28 kadından TJA aktivistleri Hasret Alp, Figen Ekti, Bahar Akyapı, HDP Sur İlçe Eşbaşkanı Hatun Yıldız ile Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) Eşbaşkanı Elif Haran dün çıkarıldıkları mahkemece “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklandı.
Mahkemenin ‘adli kontrol’ tedbiri ile serbest bırakılmasına karar verdiği TJA Sözcüsü ve aynı zamanda yazarımız olan Ayşe Gökkan’ın ise, Antep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı olduğu öğrenildi.
Gökkan, bu dosyaya ilişkin Diyarbakır Adliyesi’nde avukatları eşliğinde SEGBİS sistemi üzerinden ifade verdi. Alınan ifadesinin ardından Gökkan, bu dosyadan da hakkında “adli kontrol” tedbiri kararı verilerek serbest bırakıldı.
‘Yaptıklarım suçsa kabul ediyorum’
Gökkan’a emniyet ve savcılık sorgularında TJA’ya ilişkin sorular yöneltildi. Gökkan, yöneltilen bu yönlü sorulara ifadesinde TJA’nın demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğü alanlarında çalışmalar yaptığını, bağımsız ve evrensel bir hareket olduğu yanıtlarını verdi.
35 yıldır kadın hakları, barış ve özgürlük için mücadele ettiğini söyleyen Gökkan, bu uğurda onlarca kez gözaltına alındığını belirtti. Gökkan, “Eğer yaptıklarım suçsa, tamam ben bu suçu kabul ediyorum. Şimdiye kadar 200’e yakın mahkemeye çıktım. Her seferinde de dışarı çıktım, çünkü suç sayacak bir şey bulamadılar. Kendilerini boşa çıkarıyorlar” dedi.
‘Öldürülmediysem kendimi savunduğum içindir’
Kadınların sürekli taciz ve tecavüze uğradığını, faillerin ise ellerini kollarını sallayarak gezindiklerini söyleyen Gökkan, bu taciz ve tecavüz olaylarının “erkek ve devlet ittifakı” sonucu gerçekleştiğini ifade etti. Gökkan, kadınların örgütlenmeleri sonucu artık korkmadıklarını anlatarak, ifadesinde şunları söyledi: “Ben kendimi bugüne kadar bu şekilde savundum. Ben şuanda 55 yaşındayım, şimdiye kadar bir erkek tarafından öldürülmediysem kendimi savunduğum içindir. Yıllarca töre ve namus cinayetlerine karşı mücadele ettik. Ama biz mücadele ederken devlet ve erkekler ittifak ederek kadınların öldürülmesine ‘aşk cinayeti’ dedi. Gördük ki evdeki erkek de, toplumdaki erkek ve devletteki erkek, hep bize karşı mücadele etti. Kadınlar örgütsüz olduğunda nefes alamıyor ve her gün öldürülüyor.”
Son vakalara değindi
İfadesinde son günlerde bölge kentlerinde yaşanan cinsel istismar vakaları ve kadın katliamların da dikkat çeken Gökkan, bu tür olayların artmasındaki nedenin devlet bakanlarının ve devlet kurumlarında yer alan karar mekanizmalarının erkekleri cesaretlendirmesi olduğunu ifade etti.
Gökkan, kadın mücadelesinde önemli bir yere sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nin devlet yetkilileri tarafından geri çekilmek istenmesine karşı çıkan Gökhan, “Bir ülkede kadın özgür olmadığı sürece o devletin demokrasisinden söz edilemez. Çünkü bütün dünyada kadın özgürlüğü o ülkenin demokrasisi açısından ölçü olarak kabul ediliyor. Çocuk istismarı büyük bir suçtur. Bu çocuk istismarı ile ilgili yapılan af çalışmasına da karşıyız. İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin devlet şuan da diyor ki ‘Ben imzamı geri çekeceğim’ böyle söyleyerek kadına şunu söylüyor; ‘Sen devletin yurttaşı değil; erkeğin yurttaşısın’ diyor. Kadınlar erkeğin gölgesinde yaşamak istemiyor. Bunu kabul etmiyoruz. Seçim hakkımı, özgürlük hakkımı kimse benden alamaz. Devlet kadına karşı savaş açmış durumdadır. Gözaltına almakla, tutuklamakla, katletmekle savaş açmış durumdadır. Bu ülkede yaşıyorsam, bu devlet beni dinlemek zorundadır. Benim burada olmam suçlu olduğum anlamına gelmiyor, ben kendimi suçlu olarak görmüyorum” dedi.
DİYARBAKIR