Barış Anneleri, başta Abdullah Öcalan olmak üzere tüm tutsakların özgürlüğüne kavuşmasını ve anadil üzerindeki yasal kısıtlamaların kaldırılmasını talep ederek, yaşanan süreci omuz omuza yürütme çağrısı yaptı
Türkiye ve Ortadoğu halkları için, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısıyla birlikte tarihî bir süreç başladı. PKK’nin 11 Temmuz’da Federe Kürdistan’ın Silêmanî kentinde gerçekleştirdiği silah yakma töreniyle barış zemininin oluşmasında dönüm noktasına gidildi.
Barış yolunda bir diğer önemli gelişme ise 5 Ağustos 2025’te Meclis’te kurulan “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” oldu. Ancak 20 Ağustos’taki toplantıda dinlenen Barış Anneleri’nin Kürtçe konuşması engellendi. Her yerde kendi ana dillerini konuşmak istediklerini söyleyen Barış Anneleri, yaşanan sürece değerlendirmelerde bulundu.
‘Dilimize getirilen yasağı kabul etmiyor, barış istiyoruz’
Barış Anneleri’nden Rabia Mihtayi, Meclis’te Kürtçe konuşmaya izin verilmemesine tepki göstererek, “Meclise gittiğimizde ana dilimizle konuşmamıza dahi izin vermediler. Kürtçe hâlâ yasaklı. Peki neden? Şimdiye kadar ne talep ettiysek yasaklarla karşılaştık. Bu süreçte dilimiz üzerindeki yasakların kalkması gerekiyor. Biz bu yasağı kabul etmiyor, barış istiyoruz. Hiçbir annenin ağlamasını istemiyoruz. Barıştan yanayız. Kürt ve Türk halkları el ele verip bu barışı inşa etmelidir. Önderimiz Abdullah Öcalan’ın ve tüm tutsakların özgürlüğünü istiyoruz. Ana dilimiz Kürtçeyi her yerde özgürce konuşmak istiyoruz” ifadelerine yer verdi.
‘Bu süreci omuz omuza yürütelim’
Alanlarda mücadele verdiklerini belirten Kumru Akgün, “Barış ve demokratik toplum zeminini hep birlikte inşa edelim” çağrısında bulundu. Kumru Akgün, şu ifadeleri kullandı:
“Barış, tek bir kişinin çabasıyla değil, hepimizin katılımıyla mümkündür. Diğer annelerin de bize destek vermesini, onurlu bir barışın kurucuları olmayı birlikte başarmayı istiyoruz. Türkiye’deki bu sorun nefretle ve savaşla çözülemez.”
Barış sürecinin birlikte inşa edilmesi gerektiğini vurgulayan Kumru Akgün, tutsakların serbest bırakılması gerektiğini belirterek, “Tutsaklarımızın zindanlardan çıkmasını istiyoruz. Her defasında infazları yakılıyor. Bakırköy Cezaevi’nde engelli bir arkadaşımız, spora çıkmadığı gerekçesiyle cezalandırıldı. Ben bir anne olarak bu haksızlığı kabul etmiyorum. 70-80 yaşındaki kadınlar zindanlarda eziyet ve işkence görüyor. Tutsaklarımızı serbest bıraksınlar, onurlu bir barışı hep birlikte inşa edelim. Tüm annelerden bizimle dayanışma bekliyoruz. Önderimiz barış ve demokratik toplum sürecini başlattı ama hâlâ kadınlar katlediliyor. Tüm annelerle birlikte bu süreci omuz omuza yürütelim” ifadelerini kullandı.
‘Her yerde dilimizi konuşmak istiyoruz’
Gülsüm Öztürk ise barış için çaba gösterdiklerini ama somut adımlar göremediklerini dile getirerek şunları söyledi:
“Kadınlar olarak el ele verip savaş istemediğimizi söylüyoruz. Anneler kimsenin ağlamasını istemez. Bu nedenle her gün meydanlardayız, sesimizi yükseltiyoruz. Kadın cinayetlerinin durmasını, tutsakların serbest bırakılmasını istiyoruz. En başta da önderimizin özgürlüğünü talep ediyoruz. Önderimiz halkının arasına dönmedikçe biz de özgür olamayız. Onun sayesinde kadınlar olarak özgürleştik. Bu yüzden kadınların birlikte başkaldırması gerekiyor. Barış Anneleri Meclis’e gittiğinde Kürtçe konuşmaları bile engelleniyor. Biz her yerde kendi dilimizi konuşmak istiyoruz.”
Kaynak: JINNEWS