28 Haziran’da Diyarbakır Çand Amed Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Engelliler için Barış, Demokratik Toplum” konferansı, sadece bir konferans değil, umudun ve kapsayıcılığın güçlü bir buluşmasıydı. Eskişehir’den Konya’ya, İzmir’den Hakkari’ye, Van’dan İstanbul’a, ülkenin dört bir yanından gelen engelli bireyler, Çand Amed’in en büyük salonunu neredeyse tamamen doldurdu. Bu buluşma, DEM Parti’nin çoğulculuk programına ve Abdullah Öcalan’ın demokratik toplum vizyonuna uygun bir şekilde, farklılıkların bir arada yaşama iradesini yansıttı. Salonun yıldızları ise nöro çeşitli engellilerdi. Özgürce yükselen sesleriyle, “biz buradayız” diyorlardı.
Barış, insanlık tarihinin en temel kavramlarından biri. Sadece savaşın yokluğu değil, adalet, eşitlik ve özgürlükle yoğrulmuş çok boyutlu bir olgu. Çand Amed’deki buluşma, engellilerin yalnızca mağduriyetten ibaret olmadığını, barış ve demokratik toplum inşasında aktif aktörler olabileceğini gösterdi. Engelliler, genellikle “yardıma muhtaç” bireyler olarak görülse de, bu buluşmada, toplumsal dönüşümün öncüleri olduklarını kanıtladılar. Peki, bu tutumu, düşünürlerin barış anlayışlarıyla nasıl örtüşüyor?
Abdullah Öcalan, demokratik toplum perspektifinde, barışı, halkların eşitlik ve özerklik temelinde bir arada yaşaması olarak tanımlar. Ulus-devletin hiyerarşik, homojenleştirici yapısına karşı, tabandan gelen bir demokrasi önerir. Bu modelde, farklı etnik, dini ve kültürel topluluklar, yerel meclislerde temsil edilir ve kendi kendilerini yönetir. Engelliler de, kapitalist modernitenin bireyleri nesneleştirdiğini ve marjinalleştirdiği gruplardır. Engellilik, bireysel bir “kusur” değil, toplumsal eşitsizliklerin bir sonucudur. Bu nedenle, engelliler, demokratik toplumda eşit yurttaşlar olarak yer almalı; yerel meclislerde seslerini yükseltebilmeli, kooperatiflerde ekonomik roller üstlenebilmeli ve kültürel haklarını özgürce ifade edebilmeliler.
Çand Amed buluşması, Öcalan’ın demokratik toplum perspektifini somutlaştırdı. Engelliler, mağduriyet anlatılarından sıyrılarak, barış ve demokratik toplum inşasında nasıl bir rol oynayabileceklerini tartıştı. Nöroçeşitli bireylerin özgürce kendilerini ifade etmesi, Öcalan’ın “farklılıkların bir arada yaşama iradesi” ilkesini yansıttı. Rojava’da bu perspektif zaten pratiğe dökülüyor: Engelli Hakları Komitesi ve erişilebilir meclisler engellilerin toplumsal süreçlere katılımını güçlendiriyor. Çand Amed’deki buluşma farklı kentlerinden gelen engelliler ve engelli kurumlar aracılığıyla demokratik toplum perspektifini Türkiye’ye taşıyacaktır.
Michel Foucault, göre, barış, savaşın zıttı değil, iktidar ilişkilerinin bir uzantısıdır. Modern devletler, biyopolitik stratejilerle bireyleri disipline eder ve “itaatkâr bedenler” yaratır. Panoptikon modeli, bireylerin sürekli gözetlendiği bir disiplin mekanizmasıdır. Okullar, hastaneler ve hapishaneler, bireyleri normlara uydurur. Engelliler, bu sistemde sıklıkla “aciz, muhtaç ve yük” olarak damgalanır ve kontrol edilir. Ancak, Çand Amed buluşması, Foucault’nun gözetim toplumuna bir başkaldırıydı. Engelliler, seslerini yükselterek, bu kontrol mekanizmalarına meydan okudu ve özgürleşme iradesini ortaya koydu. Foucault’nun eleştirel bakış açısı, engellilerin barış süreçlerinde neden aktif rol alması gerektiğini anlamamızı sağlıyor: Barış, özgürlük olmadan sadece bir kontrol düzeni olur.
Immanuel Kant, barışı, devletlerin bir “cumhuriyetler federasyonu” kurması ve uluslararası hukuka uymasıyla mümkün görür. Ancak, devletlerin egemenlik kaygıları, bu vizyonu utopik kılar. Hannah Arendt ise, barışı, bireylerin özgürce bir arada yaşayabildiği bir siyasi alan olarak tanımlar. Şiddet, barışın antitezidir; diyalog ve uzlaşı ise onun temelidir. Çand Amed’deki buluşma, Arendt’in diyalog vurgusunu yansıttı. Engelliler, farklı kentlerden bir araya gelerek, çoğulcu bir tartışma platformu yarattı. Bu, Arendt’in “insanlık onuru” anlayışıyla örtüşüyor.
Johan Galtung, barışı negatif (savaşın yokluğu) ve pozitif (yapısal adalet) olarak ikiye ayırır. Pozitif barış, eşitsizlik ve ayrımcılığın ortadan kalkmasıyla sağlanır. Çand Amed buluşması, Galtung’un pozitif barış anlayışını somutlaştırdı. Engelliler, yalnızca çatışmasızlık değil, adalet ve eşitlik taleplerini dile getirdi. Bu, Öcalan’ın eşitlikçi barış öneriyle de uyumlu.
Türkiye’de engellilerin toplumsal süreçlere katılımı, erişilebilirlik eksiklikleri nedeniyle sınırlı. Örneğin, 2019 seçimlerinde oy kullanma merkezlerinin yalnızca %30’u engellilere uygundu. Çand Amed buluşması, bu engellere rağmen, engellilerin barış ve demokrasi inşasında ne kadar güçlü bir rol oynayabileceğini gösterdi. Buluşma, engellilerin yalnızca “yardıma muhtaç” bireyler olmadığını, aksine toplumsal dönüşümün mimarları olabileceğini kanıtladı. Nöroçeşitli bireylerin özgür ifadeleri, farklı engellilik hallerinin zenginliğini ortaya koydu. Sağlamcı bakış açısının göremediği bu çeşitlilik, demokratik toplumun temel taşı.
Peki, bu buluşma bize ne anlatıyor? Barış, sadece savaşın bitmesi değil, engelliler gibi dışlanmış grupların eşit yurttaşlar olarak seslerini duyurabildiği bir düzenle mümkün. Öcalan’ın demokratik toplum önerisi, bu buluşmada hayat buldu: Farklı kentlerden, farklı engellilik hallerinden bireyler, yerel demokrasinin ruhuna uygun bir şekilde bir araya geldi. Foucault’nun eleştirel bakışı, bu sürecin iktidar dinamiklerini sorgulamayı gerektirdiğini hatırlatıyor. Kant ve Arendt, barışın diyalog ve insanlık onuruyla inşa edildiğini vurgularken, Galtung, adaletin barışın vazgeçilmezi olduğunu söylüyor.
Çand Amed’den yükselen bu umut ışığı, Türkiye’nin demokratik geleceği için bir ilham kaynağı. Engelliler, barışın ve demokrasinin sadece nesnesi değil, öznesidir. Onların sesi, çoğulcu bir toplumun mümkün olduğunu gösteriyor. Bu buluşma, hepimize bir çağrı: Barış, ancak tüm farklılıkların eşitlik temelinde kucaklanmasıyla inşa edilebilir. Bundan hareketle Öcalan’ın 27 Şubat çağrısına da uygun olarak şu an mecliste oluşturulmaya çalışılan komisyonda ve olası alt komisyonlarda engellilik mücadelesini yürüten aktivistler mutlaka yer almalıdır. Engelliler bu komisyonlarda kendi cephelerinden barışı güçlendirmek için yer almalılar. Hem çatışmalardan kaynaklı engelli olan gerillalar ve güvenlik görevlilerinin temsiliyeti hem de çatışma süreci dışındaki engelli temsiliyeti komisyonlarda yer almalıdır.